Zor vedalardan biri de Sema’ya. Ekranda tanıştığım en güçlü
kadınlardan biri oldu. Ölümüne bile kendi karar verecek kadar güçlü.
Sanırım bu hafta kaybettiğimiz herkesin en büyük şansı bize veda edebilmeleri
oldu. Sema da mektubu sayesinde vedalaştı bizlerle. Dediği gibi insan kendini
birine adamak, çok sevmek fedakarlık yapmak istiyor. Doğuştan gelen bir
yaratılış hatamız galiba. Sema çok güzel sevdi, çok da güzel öldü. Ölümün
güzeli olur mu, demeyin. Oluyormuş işte. Kendi isteği ile en çok sevdiğinin
yanına, yine birilerini son kez kurtararak Sefer’ine kavuştu Sema. Eksikliğini
çok hissedeceğim, biliyorum. Emel Çölgeçen’in yüreğine ve tüm emeklerine
sağlık. Ondan başka birini düşünemeyecek kadar Sema olduğu için. Kendi adıma
bir kere daha teşekkürler.
Bir diğer veda da Begüm’e.
İlk sahnedeki ölüm ilanında gözlerimin dolmasını saymazsak, ilk ağlamam
Begüm’ün Poyraz’dan özür dilediği sahnede oldu. Yürekten hissettiği gerçek bir özürdü. Pişmanlık dolu olduğunu o kadar hissettim ki dayanamadım, Begüm'ün çaresizliğine. Hatta kızdım Songül bile mutluyken Begüm'e bu reva mı diye? Sonra bir kez daha Sadrettin'e üzüldüm. Yine yine yeniden tek kalacak. Hiç kimsenin hayatı gül bahçeleri
ile dolu değil ama Begüm’ün dikenli hayatı ve vedası beni kırdı. Poyraz’ın
gidişatına göre Sinan için geri döner mi bilmiyorum. Eğer kötü, gerçekten kötü
bir karakter olan Begüm’ü izlerken hep keyif aldıysam ve gidişine üzülüyorsam
başlıca nedenlerinden biri de Şebnem Hassanisoughi’dir.
Son teşekkürüm ise Çağrı Vila Lostuvalı’ya. Ekibin kendi
içinde yaşadığı sıkıntılar, yapılan açıklamalar.. Ortada bir karışıklık olduğu
belli. Neyse ki haddim ve bilgimin olmadığı konularda ahkam kesmeyecek ya da
her işe burnumu sokmayacak kadar kendimi biliyorum. Benim derdim başka. Birkaç yıl öncesine kadar yönetmenin ya da
senaristin kim olduğuna bakmazdım, önemli gelmezdi. Çünkü beni şaşırtan ya da
kimmiş diye merak ettiren şeylerle karşılaşmamıştım. Ta ki Çağrı Vila Lostuvalı
ile tanışana dek. Poyraz’ı izlenebilir kılan nedenlerin en başındaydı benim
için. Yönetmen koltuğuna kim oturur bilmiyorum ancak benim için yeri çok çok
zor dolacak bir boşluk olacak. -sorry not sorry.-
Yeni projelerini merakla bir
köşede bekliyor olacağım, yolu 7’lerin şansı ile dolu olsun. Bir diğer teşekkür de asıl kahramana gitsin. Her ne kadar
kendisi ikinci sezonu daha çok sevdiğini söylediği için zıt düşsek de ve bu sezon beni yer yer kırsa da, Ethem
Özışık, çok çok saygı duyduğum ve “Elbet vardır bir bildiği” diyerek köşemde
sessizce beklediğim bir isim. En büyük teşekkür ona..

Burada içimizdeki öküzler zıplamaya başladı:(
Poyraz, Bahri Baba, Ayşegül, Sinan, Sema, Meltem, Zülfikar, Sado, Begüm, Taş
Kafa, Ümran Hanım, İsa, Songül, Depina ve Albayım ve hatta Neşet… Koskoca bir
sezon boyunca çok keyif alarak izledim hepinizi. Dediğim gibi çok sevip, içselleştirince
kızma hakkı da görüyorsun kendinde. O kadar anlamlanıyor. Tutarsızlıklar, “Bu kadar da olur mu?”
dedirten sahneler olsa da hem izlerken hem de yazarken çok mutluydum. İyi ki izlemişim dediğim, ufacık bir cümle ile beni düşündüren sayısız sahne oldu. Son sitemim de gelsin o zaman; Sezon finallerinin böyle yamultmasına alışkınım
ama o son sahne de Sinan’ı öyle ağlatmayacaktınız..
Yaz tatili boyunca bir yerlerde çıkan haberlere inanmak ya
da insanları darlamak yerine bu güzel sezon finalinin tadını çıkaracağım.
Elbet, önümüze haberler düşecektir. Ben bir köşede usul usul yeni sezonu
bekliyor olacağım. Tüm ekibin bol bol dinlendiği, yeni hikayeler ve
kahramanlarla bizleri şaşırtacağı sezonda buluşmak dileği ile. Herkesin emeğine
sağlık, bin teşekkür. Teşekkürlerime doyamadım ama her hafta okuyup, yorumlar yaptınız. Aşağıdaki kutucukta dünyaları kurtardık beraber, kocaman bir teşekkür de sizlere Sevgili okur<3