Battaniyeye en uymayan parça ise
Hulusi Bey’le Ömer’i barıştırmak için plan yapan Neriman’ın bu plana Defne’yi “tehditle”
dahil edişiydi. “Seni Ömer’e ispiyonlarım. Şebnem’in başına gelen senin de
başına gelir.” demek yerine, “Bu yaşlı adamın ölmeden önceki son isteği bu.
Ömer bir tek seni dinler, onun için en kıymetli şey senin sözün.” diye yumuşak
bir şekilde Defne’ye yaklaşsa, otelde onların mutluluğunu uzaktan samimi bir
şekilde izleyen yengeye daha çok uyardı. Zaten Defnem de pamuk kalbiyle kendini
atardı ortaya. Üstelik Defne’nin Hulusi Bey’le zaten bir iletişimi vardı. Adama
bu barıştırma işinde rol oynayacağına dair söz de vermişti. Yani bu hikayenin
temeli var. Defne, adamın pişmanlığından etkilenip Ömer’le konuşsa, bu konuyu
tartışsalar, Defne affetmenin öneminden bahsetse, Ömer kırgınlığını anlatsa
olmaz mıydı? Neden yine dolap çevirme?
Bir diğer uyumsuz parça için bkz;
Koriş’in uzayan monologları. Bir olayı kaynatma, gargaraya getirme amacı
olmadığı zaman, bir yerden sonra cidden kafa açıyor. Hani sıcakta elektrik
telleri filan iyice süner de sarkar ya, sahnelerinin de öyle sarktığını
hissediyorum. Bazen Ömer gibi “Hoooff!”layasım geliyor. Aynı şekilde Nihan ve
Serdar’ın epey zaman sonra depreşen çocuk hikayeleri de kendi başlarına hareket
ediyordu. Manasız cinsiyet kavgası bitti, onun üzerine isim kavgasına
tutuştular. Yani o sırada yanlarında bulunan İso resmen bendi! O zaman ikinci
çocukları kız olursa benim adımı versinler. Hem anlamı da güzel.^^
Avına sessizce yaklaşan aslan rolü gene bana düştü! Yakaladım ürkek ceylanı.
Defne ile Ömer’in oteldeki sahneleri
de hep battaniyenin birleştirilememiş parçaları gibiydi. Yine mi karavana? Yoksa yine mi karavana talim? Ömer’in
kaçarak aynı odada kalmak istememesi, aksine Defne’nin onun üstüne gitmesi değişik
bir fikirdi. Ömer’in gerçekten kaçması, Defne’nin de aksiyon alıp kovalaması
şartıyla eğlenceli olabilirdi. Ama Ömer sadece başka odaya kadar kaçabildi,
sonra Defne her geldiğinde üsteleyen gene o oldu. O zaman neden ayrı oda
ısrarı? Ömer ayrı oda tutuyor ama mütemadiyen sevişmek istiyor. Defne ayrı
odaya bozuluyor ama birlikteyken de devamlı kaçıyor. Sonu gelmeyen başlangıçlar
silsilesi… Dengesiz misiniz yavrum biraz? Yoksa Defne’nin amacı ayrı odanın
intikamını almak mıydı?
Gelelim battaniyenin eksik parçasına.
Teknedeki doğum günü çok eksik kaldı. Ömer’in Defne’ye ilk tutulduğu zaman
çizip yaptığı ve Defne’nin yarım kalan hayallerini tamamlamak, çocukluk
yaralarını onarmak için ürettiği ayakkabıları sevdim ben. İki tane olması, bunu
düşünmüş olması beni çok mutlu etti. Ama yani bir Ömer’in, Koriş’in ve Sinan’ın
kutlanan doğum günlerine bak, bir de Defne’ninkine… Tekne sürprizine gerek
yoktu ki bunun için. Zaten Defne’yi mutlu eden de tekneden çok o balonlar oldu
bence. Bir de Defne her tekneye binişinde o günü hatırlayacakmış. Ne yaşandı ki
ne hatırlayacak acaba? Benim tekneye dair aklımda kalan tek şey, ertesi olup
olmadığını anlayamadığım, sabah teknede geçen konuşmaları oldu. Defne’nin rüyası
yarı yarıya gerçekleşti diyebiliriz. Ömer’in çilekli rüyasının bir kısmını önce
13.bölümde görmüştük, birebir aynısını ise 41.bölümde izledik. Defne’ninki de
tamamlanacaktır illa ki.
Doğum günü geçiştirilmese, oteldeki Defne ve Ömer
sahneleri daha bir derli toplu olsa ve Alp ile Şebnem krizine yoğunlaşsak
derdini daha çok ifade eden bir bölüm izlemiş olabilirdik. Yine de hasta
çocuğuma kırık aldı diye kızamayan ebeveyn gibiyim. Hele bir iyileşsin, ben ona
bunun hesabını sorarım. Neyse şimdilik şu yarım ve uyumsuz battaniyeyi
dizlerine örtüp bir tavuk suyuna çorba yapayım, içi ısınsın.