“Aşk öylece hazır
olda durup
ne seni ne beni
beklemez ki…
Biraz yürek, biraz
çaba
Ve gözün kara
olmalı
Bir büyük can
pazarı aşk,
sapasağlam çıkmalı!
Hiç korkaklık dinlemez ki…”**
Demek ki bazen verilen emek de
sevgiyi sürdürmeye yetmiyor. Bu tespiti kemal ve Nihan için de yapmamız mümkün.
Aşk öylece hazır olda, sabit şekilde beklemediğine göre ya büyütmek lazım ya
etkisini hafifletmek. Kemal çok emek harcadı, korkmadan, yılmadan çabaladı.
Ayrı geçen 5 yılın üstüne bu yaşananlar büyüttü iyice aşkını. Ama artık o da
durdu. En azından aşkı için savaşmak konusunda frene bastı. Çünkü sapasağlam
çıkamadılar bu savaştan. Daha ne kadar çekiştirmeye çalışabilirdi ki Nihan’ı?
“Ağır aksak siler
hayat
Yüzümdeki,
tenimdeki izlerini
Ve en zor da,
Aklı evvel yüreğime
anlatırım
Canımdan saydığımın
İçimi eze eze
El olup sessiz
gidişini
Anlamaz ki…”**
Kemal’i ilk defa bu kadar sakin
gördüm aslında, aşk acısını bile sindirmiş gibi bir serinkanlılık içindeydi.
Hani geçen hafta, içindeki alevleri kör kuyuya haykırmamış olsa inanacağım bu
serin duruşuna. Canından saydığının, içini eze eze sessiz gidişini yüreğine
anlatamamış olsa da aklına kabul ettirebilmiş demek ki. Eskiden olsa Kemal o
açık artırmaya Nihan için, onun Emir’le dans etmesini önlemek, Emir’le
yakınlaştığını görmemek için katılırdı. Ama zamanla o kadar çok şey gördü ki
acıya duyarsızlaştı belki de. Dans etmeyi reddettiği için kızmadım, “Odun
Kemal!” diye laf da etmedim.(Benim için büyük gelişme!) Aksine ani bir kahkaha
bile patlattım. Ama belli ki bir şeyler bitmiş kafasında. Öyle olmasa Ozan’ı
ihbar etmezdi de. Daha önce Emir’e Nihan için susabileceğini söyleyen Kemal, bu
sefer kendi için konuşmayı tercih etti.
Saldım semaya özgür en kara sevdayı...
İnandığı adalet yolunda yürüyen,“herkesin” canı yanarken kendi
canının yanmayacağını söyleyen Kemal’e bencil diyemiyorum açıkçası. Bugüne
kadar kırılma noktalarında, kim hiç tereddütsüz ilk sıraya koydu Kemal’in
mutluluğunu? Kim düşündü Kemal’in canının yanıp yanmadığını, üzülüp
üzülmediğini? Ama bir yandan da içim rahat, yüreği bu ayrılığı hala
anlamamıştır, kabullenmemiştir diye. Nihan’ın Kemal’in kalbinde bıraktığı izler
öyle kolay silinmez. Göğe saldığı güvercine, geri dönmemesini öğütlerken
aslında kendine söyledi bunu. Ama ne olursa olsun, o da o güvercin gibi en
nihayetinde dönüp dolaşıp Nihan’ın bahçesine konuverecek.
Nihan’ın bulunduğu zorlu durumun
vahametini ve onu nasıl boğduğunu ise Emir’le arabadaki konuşmalarında
hissettim. Ne olursa olsun insanın kendinden nefret etmesi çok ağır bir yük. Bunun
üstüne bir de umutsuzluk eklenince Nihan bir kere daha intihara teşebbüs etse
şaşırmam açıkçası. Etmesin tabi de, ay bu kıza bir çıkış yolu lazım! Emir hapse
girince biraz rahatlar mı acaba? Ama ne fark edecek ki? Nihan Kemal’in hayatı
ile tehdit edilirken bundan kurtulmanın tek yolu Allah korusun Kemal’in yahut
Emir’in ölmesi gibi duruyor. Başka nasıl kurtulacak bu sıkıştığı çemberden?
Ozan ve Zeynep’in evliliği
konusunda kurulan aile meclisi resmen bütün hislerimi döktü ortaya. Cadı
kaynana ve cadı görümce gibi gözükseler de, Vildan ile Nihan’ın söyledikleri
çok yerindeydi. Yıldım, resmen yıldım Ozan’ın bu “Özür dileyeceksiniiiiz!”
nidalarından. Bence Vildan’la Önder bile yıldılar, bakışlarında bir an
“Aldırmak için çok mu geç kaldık acaba?” sorgusu gördüğüme eminim. Evlat olsan
sevilmezsin be Ozan! Ay şimdi bir de hapse düştün diye herkes seferber olacak,
dram kasacak.-.-
En başta da dediğim gibi epeydir
bu kadar heyecanlı bir bölüm sonu yaşanmamıştı. Son zamanlarda gidişata dair
hiçbir öngörüde bulunamasam da, bu durum gri bir sis bulutunun içinde dolanan
bölümlerden kaynaklanıyordu. Şimdiki “fikirsizliğim” ise, kuvvetli bir rüzgar
ile bu sisin dağılıp önümüzde bembeyaz bir sayfanın açılmış olmasından ileri
geliyor. Bakalım bu sonlanan çemberin dönüştüğü nokta ile biten sayfadan sonra,
yeni sayfalara neler yazılacak?
*"Harry Potter ve Zümrüdüanka
Yoldaşlığı" kitabında, Harry Potter ile arkadaşlarının Sirius Black’i kurtarmak
için gittikleri, Sihir Bakanlığı’nın bir birimidir.
**Zuhal Olcay, Neyse