Kızıl siyah bulutlar*
Aşkın tablosu
Bir deniz kenarında olduğunuzu hayal edin, güneş batmak üzere. Altın renkli göğün göz kamaştırıcılığını, ışık oyunlarıyla allara morlara bürünmüş, birbirinin içine girmiş topak topak bulutları seyretmeye doyamaz insan. Defne ile Ömer’i de bulutların üstünde, o bulutlar gibi birbirine karıştıkları, Defne’nin kızılıyla Ömer’in aydınlandığı, Ömer’in karasının Defne’ye tutku kattığı bir anda bırakmıştık. Birbirinin rengine bulanmış kızıl siyah bulutların harmanlandığı büyüleyici bir anda…

Devamı da o günbatımı kadar sakin ve iç ısıtıcı gelmişti aslında. Ömer’in Defne’ye bahsetmese de birebir gerçekleşen rüyasındaki sözler aynı olsa da bakışları, hal ve tavırları birbirinden oldukça farklıydı. Rüyadayken daha toy bakıyorlardı birbirlerine. Mutlu ve de temiz bakışlardı onlar. Ama şimdiki halleri bambaşkaydı, yaşananların yoğunluğuyla daha anlamlı ve yoğundu bakışları. Gerçekleşen diğer rüyaların güzelliği sardıysa onları demek ki…^^ Defne bir başka güzelse, Ömer’in de bakışları bir başka güzeldi. “Tenlerin tanışması” çok şeyi anlatmış birbirleri hakkında. Kırmızısın tabi Defne, hem de her yeri yakan bir alev kırmızısı! Öyle ki işkolik Ömer İplikçi’yi bile yaktın geriye külleri kaldı, senin rüzgarınla savrulan.

“İçimde salkım saçak kızıl siyah bulutlar
İçimde salkım saçak sevdadır bu dediğim”*


Yoldan çıkmaya beş kala...

Kalplerinden tüm hücrelerine salkım saçak yayılan sevda ile yoldan çıkan Ömer ve Defneleri pek severiz. Burada da kabahat senin Defne’cim, topu tabi ki sana atacağız. Yiğidi öldür hakkını yeme, adam yolunda gitmek için elinden geleni yaptı valla, iradesinin son damlasına kadar geri çekti kendini aylardır. Hatta o gece bile Defne’yi kolladı, bir sanatçı özeni ve titizliğiyle yaklaştı. Eh Defne bir kere yoldan çıkardı o kontrol edemeyeceği kadar hızlı giden aracı, sonra gene şeridine döndürmek öyle kolay değil. Defne’nin Ömer’in elinden tutup götürdüğü diyarlardan dönüşleri keşke bu kadar çabuk olmasaydı diye hayıflanıyor aslında insan. Çünkü o diyarlarda hava günlük güneşlikti, neşeli bulutlar arada gölge yaparak bizi serinletiyordu. Ancak şehirde hava gök gürültülü sağanak yağışlıymış, bilemedik.

“Lalalalalalala benimsin benimsin
Lalalalalalala bulutlar delirsin!”*

Kızıl siyah bulutlar birden delirdi! Sayelerinde, Defne’nin bir düzleşip bir kabaran saçları gibi halden hale girdik. Bir sevindik, bir gerildik, bir mutlu olduk, bir üzüldük. Bulut kümeleri aşırı miktarda elektrik ile yüklenince bu enerji boşalması kaçınılmaz oldu. Aralarındaki gerilim nedeniyle şimşekler çaktı gözlerinde, gök gürültüsü gibi yüksekti sesleri. Defne’nin bir kadın olarak çıkardığı hırgürü onaylamasam da, içinde kopan fırtınaların altında yatan nedenleri gördüğüm için onu anlıyorum. Bazen kadınlar olarak sanki rahat batmış da onu battığı yerden bir çıkartmak istercesine yoktan yere huysuzluk çıkartırız. Erkeklerin sık sık “bu kadınları anlamak zor” diye yakınmaları da genelde bundandır. Tekdüzelik sıktığında arada yollara engebe döşeriz ki ayağımız takılırken elimizden tutulsun, nazımız geçsin. Bazen sırf enerjiyi atmak için huysuzluk etsek de genellikle değerimizin bilindiğini, hala kıymetli görüldüğümüzü hissetmek, pohpohlanmak için yaparız bunu. Doğrudur demiyorum benimki sadece bir tespit. Üstelik Defne’ninki bu kadar basit bir naz yapma hali de değildi.



Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER