Sonra kendine has kokun, kokuların en çıldırtıcısı, en tahrik edicisi...
Aslında Defne, kaderin oyununda yalnızca bir piyon olmaktan korkuyor. Çünkü Ömer ile kendisinin, Ömer ile Fikret gibi, kaderin doğal akışı içerisinde bir araya gelmediğine inanıyor. Ona göre Neriman o kader akışında bir kırılma yarattı ve gerçek kaderin yolundan değil de, taşlarını Neriman’ın dizdiği bozuk yolda ilerliyorlar. Neriman’ın kurduğu bu düzen içinde olması sebebiyle de Ömer’in gerçek kaderi olmamaktan korkuyor. “Biz kaderin akışıyla oynadık. Ama ya kader kendi yolunu eninde sonunda bulursa?” endişesi, Fikret’in gerçek kader olma ihtimali var gözünde. Halbuki Neriman’ın oyunu da bir kader. Hulusi Bey Ömer’in evlenmesini şart koşmasaydı, Neriman onları Manu’da öpüşürken görmeseydi hayatları çok başka olabilirdi. Veya belki de birebir aynısı olurdu.

Geçmişin o kadar çok olasılığı, permütasyonu var ki her birini farklı farklı eşleştirsek, binlerce farklı sonuç elde ederiz. Ama bunlar hep ihtimaller. Olsa’yı bulsa’yla evlendirmişler, “hiç” doğmuş! Çünkü aslolan mevcut gerçekliktir, aslolan aşktır. Ancak daha çocukluğunda kimi gerçeklerin çok kolay bozulduğuna şahit olmuş Defne’nin, bazı gerçeklerin de her türlü ahval ve şerait altında, türlü baskılara ve dış etkenlere rağmen bozulmayacağına ikna edilmeye ihtiyacı var.

Geçmiş ile şimdi denk düşmüşken, Ömer’in kaderi olmama endişesi Defne’nin yüreğini sarmış vaziyette. Bir de oyun ortaya çıktığında, Ömer’in kendisini affetmeyip hayatından çıkarma, dolayısıyla da Defne’nin hiç “olmadığı” bir kader düzleminin doğma ihtimali de mevcut. Her ne kadar Defne geleceği düşünerek bu soruyu sormuş olsa da, Ömer’in de geçmişi düşünerek cevapladığı “Defne’nin olmadığı bir düzlemde Fikret’le bir ilişki yaşama ihtimaline” verilen gerçekçi ama can acıtıcı cevabın yarattığı korku da eklenmişken bu patlamanın gerçekleşmesi de doğal Defne açısından. “Aklımda keskin bıçak/ucunda kalbim ağlar”* Yani mesele Defne’nin, Ömer’in aşkından şüphe etmesi, ona inanmaması veya onu her an Fikret’e meyledebilecek biri gibi görmesi değil. Tamamen kendine güvensizliğinden kaynaklanıyor bu durum.


Kahvaltı niyetine...

Bu güvensizliğin büyük bir kısmını yukarıda bahsettiğim kiralık aşk olma durumu ve dolayısıyla da Ömer’in gerçek kaderi olmama ihtimali oluşturuyor. Bir parça da doğuştan getirdiği bir güvensizliği var elbette. İş konusunda birbirine denk iki dehanın herkesçe yakıştırılmasını, denk görülmesini kıskanıyor içindeki küçük kız çocuğu. Defne kim ki onların yanında? Ömer İplikçi dendi mi herkes bir önünü ilikler, Fikret Galo dendiğinde akan sular durur zaten herkes ayağa kalkar. Ama Defne Defnedir, Derya bile kuliste kendisini “Nerde kaldın yaa, bana yardım et!” diye çekiştirip onu bir yerlere götürebilir. Oysa Defne’nin henüz farkına varamadığı şey benzerliklerin veya denkliklerin her zaman iki insanın aşk ilişkisi yaşamasına yol açamayacağı gerçeği. Aşkın böyle bir mantığı yok. Çünkü bu denkliği, yakıştırmaları akıl yapıyor ama aşkın akla akıl sorduğu da yok. Sinan’ın da dediği gibi bazı farklar yakınlaştırır bile insanları. Daha evvel de dedim aşk yapboz gibi birbirinin eksik yönlerini tamamladıkları zaman daha güzel, daha lezzetli. Ömer’in çiçekleri Defne Ömer’e sıcacık iklimini getirdiğinde açıyor, bu büst gibi işkolik Ömer’i bir tek bu herkesten “farklı” Defne bozabiliyor.

Defne’yi anlıyorum diye Ömer’i suçlamıyorum bu noktada yanlış anlaşılma olmasın. Aksine, tuhaf belki ama Ömer’in son derece gerçekçi şekilde yansıtılan “düz erkek mantığı”nı da anlayabiliyorum. Yansıtılan durum o kadar gerçekçi ve hayatın içinden ki ben izlerken büyük zevk aldım bu birebir hayat yansımasından. Tam manasıyla gerçek bir çift gibi gerçek bir kavga ettiler orada. Hele de Sinan ile kadınlar üzerine gerçekleştirdiği erkek muhabbeti o kadar olmuştu ki ancak bu kadar olurdu! Gerçekleşmemiş ve mevcut aşk sebebiyle asla da gerçekleşmeyecek olan bir ihtimal için kavga etmek, üstüne bir de darılmak son derece mantıksız bir durum bir erkek açısından. Ömer’in şu an “Ben anlamıyorum, hakikaten kafam almıyor.” modunda olması doğal çünkü onun gözünde ortada geçmişe dair farazi bir durum var ve Ömer’in bir erkek olarak bunları anlamaması çok normal.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER