Venedik Taciri'nden aşkı çıkarırsak geriye ne kalır?

Venedik Taciri'nden aşkı çıkarırsak geriye ne kalır?
Kumbaracı50'nin Ocak ayından bu yana sahnelenen oyunu Öteki Venedik Taciri, Venedik Taciri'ne büyük bir ekleme yapmadan, Shakespeare'in orijinal metninden aşk hikâyelerini çıkarıp bazı karakterleri biraz modifiye ederek yeni bir yorum elde etmiş. Bu yorum, yani "Öteki" Venedik Taciri, daha komik olmasına rağmen daha ciddi, daha derin ve daha vurucu.

Shakespeare'in komedisi, tüccarlar arasındaki iletişimi, rekabeti ve alışverişi aşk hikâyeleri vesilesiyle sağlar. Böylece oyun hem akışkanlık kazanır hem de gülmece unsurları yerlerini bulur. Oyunun ana aksı Portia ve Bassanio aşkı etrafında şekillenirken, Nerissa ve Gratiano ile Jessica ve Lorenzo aşkları onlara eklemlenir. Bu çiftlerin birbirlerine kavuşma yolunda yapıp ettikleri, tüccarların durumunu ve aralarındaki ilişkileri hem belirler hem de dönüştürür.

Bunlara ek olarak Shakespeare, Hıristiyan tüccarlarla Yahudi tefeci Shylock'u karşı karşıya getirerek bir yandan hikâyenin kırılma noktalarını tespit eder, bir yandan da toplumun önyargılarını sorgular. Meşhur tiradında,

"Yahudi insan değil mi? Elleri, gözleri, dişleri, saçları, aşkları, duyguları yok mu? Yahudi'nin kursağına yemek gitmez mi? Uyumaz mı? Üzülmez, ağlamaz, kahrolmaz mı? Kahpe kurşun onun da gövdesinde kanlı bir delik açmaz mı? O hiç hastalanmaz, ilaç almaz, şifa bulmaz mı? Sıcak onu yakmaz, soğuk onu dondurmaz mı?" 

diye soran Shylock, yalnızca kendi zamanının insanına, on altıncı yüzyılın ayrımcı kalıp yargılarına değil, bugüne de seslenir.  
İsmail Sağır'ın Shakespeare'den uyarlayıp yönettiği oyun, Venedik Taciri'nin bütün unsurlarını koruyup yalnızca aşkı eleyerek başka bir bakış açısı elde etmeyi başarmış. Oyunu izledikten sonra bir süre yalnızca bunu düşündüm: Venedik Taciri'nden aşkı çıkarmanın sebebi ve böylece elde ettiğimiz şey ne?

Dediğim gibi, Venedik Taciri'nin ana aksı Portia ve Bassanio'nun kavuşma yolculuğu. Shakespeare aşkı bu oyunun tetikleyicisi ve taşıyıcısı olarak kurgulamış. Karakterlere çeşitli motivasyonları veren, onları yan yana ve karşı karşıya getiren şey aşk. Antonio ve Shylock'u karşı karşıya getiren de, bütün karakterleri birbirine iliştiren de bu. Shylock'u kapana kıstıran faktörlerden biri de kızı Jessica'nın Lorenzo'ya olan aşkı ve bu uğurda feda ettikleri. Bunlara, Nerissa ve Gratiano'nun buluşması da eklendiğinde bütün karakterler, birbirlerine yalnızca para dolayımıyla değil, aşk dolayımıyla da bağlanıyor. Buradan aşkı çekip alınca ilişkiler nasıl kurulacak ve bu yeni ilişki biçimi bize ne anlatacak?

Öteki Venedik Taciri, karakterleri çıkar ilişkileriyle bağlıyor birbirine. Portia kendisine hiç söz hakkı verilmeden çizilen kadere karşı durmak için isterken Bassanio'yu, Bassanio da Portia'nın zenginliğinden faydalanmak istiyor. Antonio, Bassanio için Shylock'tan borç alırken Bassanio'ya olan sevgisini değil, Shylock'a borçlanabilecek kadar kendisine ve zenginliğine güvendiğini kanıtlamak istiyor. Shylock borç vermeyi kabul ediyor çünkü böylece kendisini sürekli ezen ve dışlayan insanlara karşı bir üstünlük elde etme şansı olacak. Nerissa ve Gratiano da kavuşmak istiyorlar ki hizmetinde oldukları insanlar gibi aşka ve kavuşmanın mutluluğuna sahip olabilsinler. Bakınız, aşk olmadan, hatta sevgi bile olmadan nasıl da dönüyor, dönmeye devam ediyor dünya!

Tamam, aşk olmadan da ilişkiler kuruldu, hikâye akıyor. Peki bizim bundan kazancımız ne?
 


Oyun, Shakespeare'in özellikle de mahkeme sahnesinde öne çıkardığı yasa ve adalet, yasa ve inanç, adalet ve merhamet, adalet ve intikam kavramlarının karşıtlıklarını ve ortaklıklarını vurguluyor. Böylece aşkın (ya da genel olarak duyguların diyelim) yerinin olmadığı bu düzende tüm eylemlerini çıkar uğruna yapan karakterler, bu ikilemler ortasında da çıkarları neyi gerektiriyorsa o tarafı seçiyor ve yasanın, adaletin değil, gücü elinde tutanın lehine sonuçlanıyor her şey. Yani aşkı çekip aldığımızda bu hikâyeden, geriye çıkar ilişkileri ve güç mücadelesi kalıyor.

Bana göre Shakespeare'in net bir finali ve net bir mesajı var: Adaleti intikamına alet etmeye kalkışırsan elindekini de kaybedersin. Bir adım daha atarak şunu da söyleyebiliriz belki: Sadece çıkarını gözeterek tercihte bulunursan başkalarının ortak çıkarları seninkini alt edebilir, bu durumda adalete güvenmekten başka çaren yok. Öteki Venedik Taciri'nin mesajı daha dolaylı, daha derin ve daha insancıl, çünkü adalet ve merhamet aslında birbirlerine karşıt değiller; tıpkı adalet gibi merhamet de hepimize gerekli. Bu durum, başlangıçta öyle görünse de aslında insanı güçsüzleştirmez, diğer insanlarla yan yana getirerek hepsini birden güçlendirir. Dolayısıyla Shakespeare'in böyle yorumlanması, bir gün herkese lazım olur şiarıyla adaleti önererek insanları birbirine muhtaç eden değil, farklılıkların bir arada yaşamasının koşulu olarak dayanışmayı işaret eden bir çözüme götürür bizi. En azından benim yorumum bu.

Bütün bu ciddi meselelerin yanında Öteki Venedik Taciri hâlâ bir komedi, üstelik de bazı küçük müdahalelerle günümüz seyircisine de eğlenceli gelebilecek bir komedi. Ve tıpkı Shakespeare'in metninde olduğu gibi, karakterlerin kusurlarını, zaaflarını, yanılgılarını ortaya döken, insana ayna tutan bir komedi. Yani Shakespeare'in ötesine geçen ama onun yolunda yürümeyi sürdüren bir oyun bu. İzleyiniz…
 

 
Künye:
Yazan: William Shakespeare
(Bülent Bozkurt ve Zeynep Avcı çevirilerinden yararlanılmıştır.)
Uyarlayan, Yöneten: İsmail Sağır
Dramaturg: Sinem Özlek
Sahne Düzeni ve Işık Tasarımı: İsmail Sağır, Yiğit Sertdemir
Müzik: Emrah Can Yaylı
Kostüm Tasarım: Efe Arslan
Reji Asistanı: İlayda Ulcaylı, Derin Tuncel, Sena Canbazoğlu
Dış Göz: Gülhan Kadim
Afiş Tasarımı: Aygen İncel
Fotoğraflar: Ali Güler
Oynayanlar: Çağdaş Tekin, Deniz Danışoğlu, İbrahim Arıcı, İsmail Sağır, İpek Türktan, Tuğra Can Bıçak, Yiğit Sertdemir
Teşekkür: Candan Seda Balaban, Meriç Rakalar, Murat Kapu
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER