Ne biliyorsunuz belki bu aşkın söküklerini dikmeye geldim?!?
Kısa kısa...

● Hafta boyunca “Koray’ın doğum gününden daha ilk bölümde bahsetmemişler miydi?” diye tahminlere dalıp çıkıp “beyaz temalı doğum günü partisine” şüpheyle yaklaşan pek dikkatli Kiralık Aşk seyircisi! Söz konusu Koray ise tahmin departmanının error vereceğini bilmeliydik değil mi? Biz de yavaş yavaş öğreniyoruz zaar, sorun yok. Zira ben senede iki bile değil üç doğum günü yapma fikrini hop çıkına attım bile. Maksat parti olsun, okazyon olsun değil mi? (Gerçi, üçüncüsünün sebebini veya sezonunu merak da etmediğim değil Koriş ama neyse onun da sürprizini bozmayalım şimdiden.)

● Kendi doğum günü videosunu kendi seslendiren Koriş’cim sana bu açılım için de ayrıca teşekkor edoyorum; zira önümüz yaz, en azından birkaç düğün sahibi belki senden feyz alır da aynısını o sonu gelmek bilmeyen gelin-damat videolarına uygular, biz de sıkıntıdan patlamaktan kurtuluruz. Açık çağrıdır, duyun Koriş’in sesini!

● Passionis’le çalışmayı kabul eden, ama Ömer’den önce plaza sınırlarındaki hemen hemen herkesle kanka muhabbetine bağlayan “pek bir tatlı” Fiko –madem samimiyet seviyesi bu; ben de direk Fiko’dan yürüyorum – Ömer’le kedi-fare oyunu yapmak istediğini anladık. Ömer de zaten bunu anladığı için suratı sirke satıyor. Çünkü oyun oynamak, gizli ajandalar sahibi olmak gibi şeyler Ömer’in uzmanlık alanı; çöplüğünde bir başkası daha oynadığında öyle çok mutlu olan, paylaşımcı bir arkadaşımız değil kendisi. Ama biz de onu öyle sevdik napalım... 

● Neyse Fiko, sana dönersek;  İstanbul’da gerçekten bisikletle gezerim, 10 kat merdiveni filan da soluksuz çıkarım, gördüğüm her kağıdı da origami yapmadan bırakmam tavrından da çok eserekli, başına buyruk ve aynı zamanda yaratıcı bir kişilik olduğunu teyit ettik tamam. Saçındaki bir tutam mavilikten ve Ömer’in masasında bıraktığın kağıt simurg’dan da işkillendik, oldu. Kırmızı iplikle yapılmış olanının tam da bugün Ömer’in evinin duvarına, yeni kankan Defne tarafından asılmış olması da gol mu değil mi, bu da bizim yaratıcılığımıza kalmış işte. Yaratalım bakalım. 

● Bu çerçevede benim yaratıcılık sınırlarımın biraz zorlandığı kısım; Ömer’in de Gallo konusunda benzer işkillenmeleri yaşayıp yaşamadığı. İçimdeki ses yaşadığını söylüyor, ama kafasını bize açmayı pek sevmediğini bildiğimiz Ömer’i bu konuda kendi haline bırakıyorum; çünkü ona bize zamanı geldiğinde ne bilip bilmediğini göstermeler yakışır. 

● Fiko’nun sevimlilik kumkuması çıkması, ters köşeden topu ağlarla buluşturmak suretiyle Defne’nin pilav-kuru-turşu misafirinin Ömer değil de Fikret kızımız olması temkinli yaklaştığım konular. Tabii bu, Arabistanlı Lawrence Ömer’in bir gün olsun kalkıp ananenin elini öpmeye ve ekmekarasının elbisesini yamamaya gelmiş olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. “Ertelenmiş Zaman”lar klasöründe zaten çoktandır bulunan “Ömer’in Topal familyasıyla pazı sarması keyfi” ne bir bakıyorum, heh tamam, hala orada. Biraz tozlandı ama olsun. Gelecek. 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER