Veya bilerek. Nedeni biraz şu çünkü: Defne ve Ömer; birer masal kahramanı olarak bir yaz gün tam orta yerine daldıkları hayatımızda, zamanla peri masalından çıkıp epey ağır drama figürlerine dönüşmek suretiyle kendi kendilerine ait, adeta bağımsız birer kahraman olmayı başardılar. Artık kafamızda, sadece ekranda gördüklerimizle sınırla kalmayan birer Defne ve Ömer var. Onlar için “şunu yapsalar, buraya gitseler, şunlardan konuşsalar....”dediğimiz her şey; aslında kafamızda oluşan Defne-Ömer aşkına istemsizce ait olan unsurlar. Olmayacak şeyleri istemiyoruz; sadece bizim için zaten gerçek olan şeylerin “göze güzel görünen o görkeme” de yeniden dönüştüğünü görmek istiyoruz. Bize yüzlerini, gözlerini gösterip sevindirsinler de istiyoruz; çünkü gören gözümüzü kaybetmedik, ve dışarıdan görünenlerin yanında o görünmeyen her şeyin de hala orada olduğunu, şu an sisler arasında kalmış olsalar da, biliyoruz biz.
Bana bu bölümün hissettirdiği işte bunlar... Bu şiire bir gün yeniden döneceğim de içten içe bildiklerimdendi mesela, çünkü Defne ve Ömer’inkisi buz dağının göze görünen üst kısmından çok daha fazla, göze görünmeyen alt kısmından oluşan bir aşk. Ömer’in Defne gittikten sonra yatağına bakıp, yastığını koklayıp, “çok özlediğini” görmesek de, neredeyse adımız gibi biliyoruz. Onun, ekseriyetle unutmuş olduğu diş fırçasını veya evi kolaçan ederken bulamadığı diğer saç bandını bulduğunda, açık bıraktığı banyo dolabının kapağını kapattığında, Ömer’in gözlerinden ”kaçak Defne’sini” kalbine nasıl asla kaçamayacağı şekilde hapsettiğinin geçtiğini de görüyoruz biz. Kimse deli sanmasın.
Hatta abartıp– çünkü ben severim, kusura bakmayın – Ömer’in evin boş koridorlarında dolandıkça, “Vay be, ne güzel demiş! Seni hayatını değiştirmiş...” diyerek, sevdiği adamın hayatını değiştiren bir başka kızın verdiği simurg armasını çerçeveleyip evin orta yerine asacak kadar koca yürekli olan Defne’sinin; nasıl büyük bir DEFİNE olduğunu düşündüğünü de görür gibiyim... Ömer’e konduruyorum bunu, çünkü “farkında bile olmadan neler neler yapan” Defne kuşunun o kocaman, iyilik, güzellik dolu yüreğine çoktan konmuş ve o yuvaya bağlanmış olduğunu biliyorum Ömer’in. Gerçekte görmeme gerek yok, biliyorum.
Velhasıl, şizofren olmadık sayın Kiralıkçılar. Bildiklerimiz asla yanlış değil, görememelere olan isyanımızın haksız olmadığı gibi... Ama biliyoruz, ve göze güzel görünen görkemden bazen böyle mahrum kalsak da, Ömer’in evinde asılı o parçaları karışmış tablo, bizim kafamızda çok net. Sadece, Defne’nin biraz yardım etmesi, Ömer’in de onu tamamlaması gerekiyor...
Tamam, vade farkı da uygulamayacağız söz, siz yeter ki o borcu bir gün kapatın.
***
Yazı devam ediyor...