Filinta: Son bir gülüş...

Yaklaşık 15 aydır bu işi yapıyorum. Dizilerin hikayesine ortak olarak, onlarla mutlu olup onlarla üzülüyorum. Arada eleştirilmesi gereken şeylerde sözümü sakınmıyorum ama bunu da linç kültürüyle yapmıyorum. Okur tam olarak ne yapmaya çalıştığımızı zaman zaman anlamakta güçlük çekse de her geçen an bize ve meşrebimize daha çok alışıyor. Yabancıları geçersek yerli dizilerle ilgili üç aşağı, beş yukarı 80 yazı yazmış olmalıyım. 

RaniniTv’de yazma sorumluluğunu aldığım her dizi benim için kıymetlidir. Fakat ne yalan söyleyeyim öyle bölümlerle karşılaştım ki bazen ne yazacağımı bilemez bir halde bilgisayar başına oturmuşluğum azımsanmayacak kadar çoktur. Bu gece de bilgisayar başına aynı hislerle oturdum. Ne yazacağımı bilemez bir haldeyim. Zira ne yazarsam yazayım Filinta’nın 39. bölümünün görkemine layık olamayacağını düşünüyorum. Bu işin böyle de can sıkıcı bir yanı olduğunu ilk defa keşfettim. Hakkı olana ne yaparsan yap, hakkını veremeyeceğin fikri berbat bir duyguymuş. Yine de hem RaniniTv’ye hem de okuyucularıma olan sorumluluğumdan dolayı denemek zorundayım. Öyleyse başlayalım…

Yhaaa ben de vuracağım banane banane!

Geçen bölümün final sahnesiyle ilgili herkes bir tahminde bulunmuştu. Ben tutturdum. Olan dedeye oldu. Dede masum mu, değil mi bilmem ama kullanıldığı çok açık. Tüm tertibatın tam ortasında Padişah’ı durdurdu. Sonrası kıyamet.. Sonrası mahşer… Mustafalar yetişti ama öyle çoklardı ki onlar da durumu çarçabuk lehlerine çeviremediler. Öyle ki padişah bile çatışmak zorunda kaldı. Burada Davut Paşa’ya şaşırdığımı belirtmem gerek. Padişah’ın canı o kadar kıymetli ki ne olursa olsun kafasını dahi dışarıya çıkartmamalıydı. Nitekim açık hedef olduğu bir anda Davut Paşa ona siper olmak zorunda kaldı.

Celal’in zehirli oklarından bıktım vallahi. Önce Kadı Gıyasettin şimdi de Davut Paşa o oklara kurban gitti. Oklar zehirli olmasa umudumu korurdum ama Celal ilk andan itibaren umudumuzu da elimizden alıyor. Farah’ı işe dahil etme şekilleri ve son anlarındaki itirafları muazzamdı. Geç bulunan tüm mutluluklar çabuk bitiyor. Bu da sanırım evrenin yazılı olmayan ana kurallarından biri. Oysa Davut Paşa’ya ne güzel alışmıştık. "Kadı Gıyasettin’in yokluğunu iyi doldurdu” dememin üzerinden daha iki-üç yazı geçmemiştir. Valla maşallah dediğim üç bölüm yaşamıyor. 

Oooooo hacı naber yaaaa

Şimdi, babasının ve tüm hayatının bedelini, intikam hırsına büründürmüş bir Farah ve sevdiği kadının babasını öldürmüş bir Celal var. Nitekim karşılaşmaları da pek uzun sürmedi. Dövüş hareketlerinin çok tatmin edici olduğunu söyleyemeyeceğim. Böylesi iki gücün karşı karşıya gelmesinden çok daha etkili bir kareografi beklerdim fakat sahneye katılan diğer anlamlar, müzikler ve diyaloglar işi kurtarmakla kalmadı bir üst seviyeye de taşıdı. Gerçek bir hesaplaşma izledik. Yarıda kalmış bir hesaplaşma…

Farah, Celal’le hesaplaşadursun Mustafa’nın durdurması gereken bir darbe vardı. Aynı orduda hizmet yapan iki gücün bu şekilde karşı karşıya gelmesi çok etkileyici bir sahne olabilirdi ama figürasyonu daha bol tutmalıydılar. Hani "bu adamlar oradan geçerse o saray düşer” hissi bize geçmeliydi. Burada da imdada Mustafa yetişti. Meydan okuması ve durumu özetleme şekli yine muazzamdı. Kendi askeri tarafından vurulmak ise herhalde bir komutan için asılmaktan daha aşağılayıcı tek şeydir. Vuran askerin adı Ahmet. Onu tekrar göreceğe benziyoruz. Ne kadar imparatora karşı isyan etmiş olsa da, kendi komutanını vurmuş olsa da bir darbeyi de durdurmuş oldu. Akıbetini merak ediyorum. 

Biz burada can derdindeyiz ama adam keyfi Yüceler Meclisi'nden almış. Tiz laykı kesile!

Bölümün en keyifli anları hep Yüceler Meclisi'nde yaşandı. Tam bir bayram havası varken Padişah’ın yaşadığı haberiyle birden şimşekler çakmaya başladı. Zaharyas bu işi başlatan adamdı. Yüceler Meclisi’nden ayrı olarak sorumluluk alan kişi olduğu için olası başarısızlıkta bedel ödemesi gereken kişi de yine oydu. Bu yüzdendir ki bir yandan darbeyi planlarken bir yandan kendine bir çıkış yolu da açmaya çalışmış. Öyle ki bu çıkış onun için her iki anlamını da bir arada taşır hale geldi. Hem tehlikeli durumdan çıkış, hem yukarıya çıkış. 

Önce herkesin gözü önünde Yüce Efendi'yi ihanetle suçladı sonra da makamına kendini aday gösterdi. Bu noktada Yüce Efendi’nin sakinliği dikkatimi çekse de Boris’in flashback’de her meclis üyesiyle ayrı ayrı görüştüğünü görünce emin olmuştum. Yüce Efendi adamlarının ona ihanet ettiğini öğrendiğinde reaksiyon gösterecekti. Öyle olmadı.. Oylamanın sonunda çıkan sonuca Boris’den sonra en çok ben şaşırmışımdır herhalde. Herkes Boris’i satmış. Yüce Efendi dışında herkes! 

İnanabiliyor musun Sansarı meclise almış! Ben şimdi Sansar'a efendim mi diyeceğim?! Ölürüm Farah ölürüm daha iyi!

Kayış çıkartıldı ve Boris’in boynuna dolandı. Tecrübe, hırsa ve yönlendirilmiş aç gözlülüğe galip geldi. Fena yanıldım. Boris’in bir şekilde Yüce Efendi'yi indireceğini düşünüyordum. Kim bilir Yüce Efendi böyle kaç tane Boris harcadı. Efendi Sansar ise daha da büyük bir sürpriz oldu. İşte bu şaşırtmalara bayılıyorum. Yüceler kitabında her efendiye bir naip verildiği yazılıymış. Boris o kitabı hatmetti ama belli ki benim naibim kim diye hiç düşünmedi. Herhalde ertelediler sandı ve yanıldı. Bir kez daha büyürken kaçırılan küçük şeyler gün geldiğinde kaçırandan daha fazla büyümüş oldu. Efendi Sansar’ı karşısında görünce Celal’in ne yapacağını çok merak ediyorum.

Her darbe, başarılı da olsa başarısız da olsa kendi evlatlarını yer. Hele başarısız olduysa bu olağanüstü bir hızda olur. Şehzade Murat da bunun farkında, fıldır fıldır dönmeye başladı. Kolay değil, işin sonunda kelle var. Şehzade Mehmet dahi tedirgindi ki o ana kadar kendine kurulan komplodan bihaberdi. Boris girişim hariç her şeyi nefis planlamış. Olası bir başarısızlığa karşı herkesi çıkmaz sokağa yönlendirmiş. Bir de üstüne üstlük bu manevrayla en çok konuşma ihtimali olan adamın yani Şehzade’nin hayatını kurtarmış. En azından kağıt üstünde öyle görünüyor. Nitekim sorguların hepsinde sadece Mehmet adı verildi ve Yüceler Meclisi de sahte delili oluşturdu. Belki bugünümüzü çalamadılar ama yarınımızı hala çalabilme şansları vardı ve bunu iyi değerlendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER