Çocuk bizi yakıştırmış bi çay içelim dedim^^

Geçen hafta çözemediğini görmüştük. Geçen haftadan bu yana bir şey değişmediyse analizde patladık demektir. Demek Asya’ya sorarken de biliyordu. Biliyordu da bunu nasıl öğrendi? Bunu bilen bir Ferdinand var, bir Polat var, bir de Öktem var ki Ferdinand’ın gerçek hikayeyi bilmediğini düşünüyorum. Bu konuda kafam tam arapsaçı, tam…

Ben tek çocuğum ama Kenan gibi kardeşim olsun bir milyon dolar borcum olsun. Fehmi öder nasılsa. Abisiyle, yengesini yemeğe çıkartıyor. İnce bir çocuk yahu. Fakat sorun şu ki Yusuf biraz kalın bir çocuk. Resmen adama sataştı ardından da kafayı gömdü. Sorsan hiçbir şey yapmadı. Sonrasında otoparkta yaşananlar dizinin aksiyon açığını kapatmak için yapılmış ama bu konuda Kurtlar Vadisi Pusu’ya bir eleştiri getirmek gerek. Kurtlar Vadisi Pusu bana göre hala Türk televizyonunun en güçlü yapımı. Bu orta vadede de bu şekilde gidecektir. Fakat hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor.

Gel canım gel, Samed abin anlatsın, sen de dinleye dinleye uyu, gel.

Bu 13 sene içerisinde Türk televizyonculuğu da büyük bir gelişme kaydetti. İşin drama kısmından bahsetmiyorum. Mevcut süreler ve bölüm sayısı buna engel oluyor. Fakat işin teknik boyutu gerçekten ilerledi. Örnek vermek istemiyorum ama artık yapımlarda çok ciddi kareografilerle ortaya çıkan nefis dövüş sahneleri izliyoruz. Vadi bu teknik yapıyı bize sunamayacak bir yapım olsa sözünü etmezdim ama isterse en kralını yapabileceğine sonuna kadar inanıyorum. Artık 13 sene önceki gibi sıradan yumruk atmalar bu seyirciyi kesmez. Şimdi kesse de ilerleyen zamanda kesmez. Benden söylemesi...

Ben, bu Kuzuzadeler nasıl zengin oldu çözdüm. Şimdi bunlar yemeğe minimum akşam sekizde gitmişlerdir. Olay çıkart falan saat oldu dokuz. Kenan kalkıp şirkete dönüyor minimum dokuz buçuk. Ben olsam çıkar eve gider, yiyecek bir şeyler söyler, oturur yabancı dizi izlerim. Adam şirkete gidiyor üstelik babası da hâlâ şirkette. Mevlam çalışana veriyor işte…

Biz Pusat’a çok güveniyoruz ya, Vadi bize “çok güvenmeyin” dedi. Adamları resmen boyamışlar yahu ben böyle rezillik görmedim. Cahit’den değil de Polat’dan bir tokat yese niye vurdun demezdim. Adamlarını anlarım da Pusat’ın uyuya kalması affedilir gibi değil. Altay hocam nihayet evladına kavuştu ama onu İstanbul’a götürmesi, Siyah Sancak’a logo yapmaktan çok daha büyük bir gaflet. Hoca, yerinde olsam laboratuvardan kafamı çıkartmam ama sen bir de çocuk getireceksin. Gelsin bize yine çocuk kaçırma sahneleri. 

Müşterinin yağlısını bulan Kayserili esnaf (temsili)

Asya’nın işler yolunda vallahi. Böyle giderse İngiltere’den bir futbol takımı alıp kara para aklama işine de girebilir. Fehmi de Yusuf için onu tuttu. Asya’nın normalde bunu kabul etmemesi gerekirdi. Dışarıdan bakıldığında Meryem haklı ama bir yerde de işin içine "anne" korumacılığı giriyor. Bir yavruyu en iyi annesi korur. Ayrıca bu yakınlaşma biz seyircilere çok şey vaadediyor. Şimdilik Yusuf’a Meryem baksa da orada çarşı çok karışır. 

Sadak Allah ül aziiim… Adam tam troll yahu, ağır troll. İzlemeye doyamıyorum. Neyse fazla övüp de nefsini uyandırmayayım. Sahne yine muazzamdı. Fakat çaya süt katınca biraz rengi değişir. Bari biraz da süt katıp getirselerdi. Bu ayrıntı atlanmasa güzel olurdu. Mr. Smith’in Karun’un selamını alış şekli ise kahkaha atmama sebep oldu. Karun bu bölüm ısrarla denenmişleri denemeye kalkıyor. Belki çok güçlü ama hiç yaratıcı değil. Mr. Smith’den biraz feyz alması lazım.

Sabahları alarm çalarken ben.

Tilki bölüm başında Dağıstanlı’yı muhbir yaptı ama izlerken dahi onun ihanet edebileceğine inanmamıştım. Tilki inandı. Gelip Polat’ın yerini deşifre etti ama kulağında verici olduğunu da gösterdi. Bundan sonrası Polat’a kalıyordu ki bence burada son derece kötü bir performans sergiledi. Gelecek bölümler için oluşturulacak hikayelerde bu yol seçilmiş. Bu açıdan oyuna gelmesini normal karşılıyorum.

Açıkçası İsviçre’de bir banka patlatmak uluslararası sistemin asla yapmayacağı bir eylem. Sermaye sahipleri zaten oldukça ürkek ve İsviçre en son “parayı ve altını koyacak yer bulamıyoruz” açıklamasında bulunmuştu. Bu kadar yüklü bir miktarın tekrar dolaşıma girip ordan oraya zıplaması bile dehşet bir küresel krizi beraberinde getirir. Karşı güçlerin neleri göze alabileceklerini anlatmak istemişler ama bence “o kadar da değil…”

Aslında Dağıstanlı’ya operasyon yaparlarken hızlı bir şekilde sinyal bozucu bir aletle engel olacaklarını düşünüyordum ama onlar bombayı bir şekilde patlatmayı seçtiler. Bu gelecek bölüm için güzel bir aksiyon yaratacak. Polat bombayı engelleyeyim derken İsviçre polisinin eline düştü ki İsviçre polisinin konu müslümanlar olunca geçmişi hiç de temiz değil. Polat’ı oradan hangi güç nasıl çekip çıkartacak çok merak ediyorum.

Kaynanam seviyormuş.

Bir diğer merak ettiğim noktada kuşkusuz İsviçre’deki çiftlik evi. Arkadaş bir tane bile sıkamadınız mı? Tilki burunlarının dibine kadar elini kolunu sallaya sallaya girdi. Sanırsın doğum günü partisine davetli. Safiye ile yeniden karşılaştılar ki Elif babasının kızı olduğunu kanıtladı. Şimdi, Tilki’nin elinde silah var, Pusat ise 32 dişiyle gülerek  pasta kesmeye geliyor. Şu andan itibaren o evde kim ölür, kim kaçırılır bilmem. Sadece Tilki’nin ölmeyeceğinden eminim. Pusat, Polat’dan hakettiği dayağı ve daha kötüsünü Tilki’den görecek galiba… Bu sahneyi hiç sevmedim. Çünkü çok tedirgin oldum. 

Kurtlar Vadisi Pusu 275. bölüm hayli gergin bir şekilde bitti. Önümüzde çok fazla soru var şimdi ve akıbeti belli olmayan karakterlerle karşı karşıyayız. Azar yiyen adamların hala pusuda oldukları ve Tilki’nin adamlarıyla çatışmaya girmeleri konusunda gizli bir beklenti içerisindeyim ama onlarda da o potansiyeli hiç mi hiç göremedim. Daha şarjörüne sahip çıkamayan adamlar Tilki’nin adamlarını mı pusuya düşürecek? Bekleyip göreceğiz.

Haftaya görüşürüz. Ha bu arada, kim lan bu Nikolay Egemen?! Ve hoşgeldin Muhsin kardeş.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER