Bir Mad Men Güzellemesi: 7 yılın ve o “Emmy”nin ardından..

Bir Mad Men Güzellemesi: 7 yılın ve o “Emmy”nin ardından..
“Jon Hamm 7 yılın sonunda Emmy’yi kucakladı; ve artık dünya daha güzel bir yer.”

Bu aforizmayı yapmak için ne büyük bir “çoğunluğun” gün saydığına; 21 Eylül sabahı -kainat çapında- Twitter’ını açan, haber sitelerine uğrayan, online galerilerde dolaşan, sinema & tv bloglarına bakan, hatta ana akım medya kanallarına azıcık göz atan milyonlar tanıklık etmiş oldu. Popüler kültürde belki ancak “Leonardo Di Caprio’nun Oscar alamaması” sendromunun bir adım gerisinde kalmış bu “kıymeti bilinememe” sorunsalı; yazdan kalma bu eylül sabahında 7 sene boyunca kök saldığı topraklardan koparılıp, temizlenip Mad Men ile beraber ulvi ebedi yolculuğuna uğurlandı. 

Evet, nedir peki büyük olay? Neden durup dururken Mad Men ile alakası olmayanların zihinlerine bile yıllarca CNBC-e’nin yeni sezon fragmanlarında ve program arası reklamlarında RJD2’nin “A Beautiful Mind” introsu ve gökdelenden düşen takım elbiseli adam imajı ile kazınmış bu dizi, 7 yıl sonra yeniden bu kadar gündem oluyor, “Sonunda!” “Nihayet!” “Bileğinin hakkıyla!” nidalarıyla? 

Yazarı, yönetmeni ve yapımcısı olacağı bu işi hayata geçirmek için bin türlü meşakkat, cefa ve sıkıntıyla bezeli uzun yollardan geçtikten sonra, Matthew Weiner, 2008 yılında izleyiciyle buluşturur Mad Men’i. Pilot bölümünü  ilk kez kaleme almasının üzerinden yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra... Dizi, sadece New York Madison Avenue’da konuşlanan reklam ajansı çalışanlarına ithafen “Mad Men” adı verilmiş bir grup yaratıcı adamı ve onları çevreleyen hayatı anlatmakla kalmaz; kısa zaman içinde, 60’ların Amerika’sını; kültürel, politik ve toplumsal tüm katmanları ile beraber bir bir açarak, fakat asla bağırmadan, en derinlikli ve incelikli şekilde işleyen bir serüvene dönüşür. 

Dönüşür demek biraz yanlış belki. Çünkü Mad Men’in hayatla olan derdi,  henüz fikir aşamasında bile çok nettir, o fikre analık ve babalık eden adamın kafasında. Bu öyle bir netliktir ki.... Bir gün, en basit izleyiciden tutun neredeyse tüm TV otoritelerince dizinin en iyi bölümü kabul edilen “The Suitcase”in, 92 bölümlük bu hikayenin 46. Bölümü olduğunu öğrenirsiniz mesela. Ve bunun bir tesadüf olmadığını: Yani Weiner bundan  8 yıl, hatta belki 18 yıl önce; Mad Men adlı bu dizinin iki temel karakterinin, aşağı ve yukarı doğru hareket eden bireysel yolculukların kesişeceği noktada yaşayacakları olaylar üzerine kurgulayacağı; ve hem yapısı hem işleyişi ile dizinin zirve noktası kabul edilecek bu bölümü; daha o günden, kelime anlamı ile de dizinin tam ortasına, tepesine yerleştirmiştir. İşte Mad Men, bu gibi bir deha ve incelikli çalışmanın ürünüdür.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER