Üstelik Defne,
“tipik-romantik-komedi-kadınının-evrimleşme-sürecinin-ilk-adımı” kapsamında edindiği o sıfır kilometre, ışıltılı imajının; onu
kabuğundan çıkan bir inci tanesi gibi nasıl parlattığını, alımına alım
kattığını da farkında değildir. “Tipik romantik komedi kadını”; kemik çerçeveli
gözlüklerini ve kalıbı bozuk, pespaye etek ceket takımlarını rafa kaldırıp;
fönlü saçları, üzerine oturan dar elbisesi ve kırmızı tabanlı stilettolarıyla
ofise adımını attığında; eline nasıl bir silah aldığını artık farkındadır ve
dünyayı fethetmeye hazırdır.
Şeytan
Marka Giyer filmindeki “moda dünyasının çetrefil merkezi” Runway dergisinin
zeki, başına buyruk asistanı Andy,
ilk başta karşısında olduğu; yüzeysel bulup hor gördüğü modaya sonunda teslim
olduğunda; birbirinden şık kaşmir paltoları, süet Chanel botları, dramatik göz
makyajı ve kırmızı dudaklarıyla şu mesajı yollar dünyaya: “Madem dünyanızın
kuralı bu; buyrun çıkın karşıma, bekliyorum!” Defne ise su yeşili ipek tulumu
ve hafifçe örgülü saçlarıyla; batan güneşten koparıp aldığı kızıllığını ve
porselen tenini iyice ortaya çıkaran uçuk mavi prenses kılığıyla nasıl bir afet
olduğunu farkında bile değildir. O incecik bileklerini saran topukluları
üzerinde yavru ceylan misali sektikçe, Ömer’in
gönlüne nasıl zıpladığı hakkında en ufak fikri yoktur mesela.
Çünkü içinde
dibine kadar gerçek ve yalındır Defne; kılıklara, suretlere, ambalajlara
ihtiyaç duymaz, anlam vermez, değer biçmez ve gönül indirmez.