Nereye Giderler?

Yiğit, Sibel’i ilk olarak Paris’e götürmeyi düşünmüş ama plan yarım kalmıştı. Şimdi Sibel’in elinden tutup memleketine götürüdü. Doğup büyüdüğü evi uzaktan gören bir ağacın altına masa kurar, Sibel'e geçmiş güzel zamanları anlatırdı.

Ne yer, ne içerlerdi?

Aşk yer, aşk içerlerdi. Gecenin ilerleyen saatinde de kavga çıkardı. Yiğit, Sibel’i arabaya attığı gibi son sürat Balat’a döner kapının önüne bırakırdı boş çuval gibi..

Yiğit, daha ortada fol yok yumurta yokken Sibel’i pırlantalara boğmuştu. İlk Sevgililer Günü'nde elbette Sibel için Topkapı Sarayı’nı soyar, Kaşıkçı Elması’nı hediye ederdi.

Uykusuz Her Gece ama 1998 versiyonu Ajda Pekkan’dan!

Zaten masalsı bir hikayenin kahramanı olmalarından dolayı başka bir masala ihtiyaçları yok. Mutlaka benzetmek gerekirse Yiğit ve Sibel: İki farklı karakter ve dünyanın, birbirine olan imkansız ama muhteşem aşkını anlatan Güzel ve Çirkin’in kahramanı olurlardı. Yiğit, kalbi güzel ama dışı karanlık dünya yüzünden çirkinleşen Vincent kadar şanslı olur umarız..