Necdet bu dizinin belki de en
sevilen, haline en çok üzünülen karakteriydi. Sıklıkla övülür, herkes tarafından
el üstünde tutulurdu. Ümitsizce aşık olduğu kadına her daim kol kanat geren,
onun çocuğuna bile sahip çıkan fedakar aşık, sevgi dolu baba, anlayışlı ağabey,
başarılı iş adamı… Özetle dışarıdan bakınca dört dörtlük bir insan. Ancak ben azıcık dikkatli bakınca önümüze sunulan “büyük aşık” portresinin arkasındaki
adamı görüp bundan hiç hazzetmemiştim.
Necdet aslında yetiştirilirken babası tarafından ezilmiş, bu nedenle kendine biraz güvensiz ve hayatının büyük bir kısmını saplantılı bir sevgiye adamış bir karakterdi. Daha çok ben merkezli bir iç dünyası
vardı, hayatı pastanesinin ve Yasemin’e duyduğu aşkın odağında şekilleniyordu.
Bu nedenle de farkında olmadan da olsa etrafındakilere zarar verdiği zamanlar
oldu. Özünde kötü bir insan değildi elbette, ama durumları kendine yontma ve
başkalarını düşünmeden hareket etme içgüdüsü nedeniyle ortaya çıkan sonuç bu
oluyordu.
Necdet için işler iyi gittiği sürece
huyu suyu gayet iyiydi. Yasemin kendisine yakın olduğu sürece o da ona karşı
hep nazik, hep ince düşünceliydi. Teo kendisini desteklediği sürece en yakın
dostuydu. Güzide dikbaşlılık etmediği sürece onun yanında huzurluydu. Babası
pastanesine karışmadığı sürece en hayırlı evlattı. Ama tersleşti mi de birden değişiyordu.
Yeni açtığı pastanesini babasına kabul ettirmek için fevri bir hareketle cama
yumruk attığını hiç unutmam mesela. Keriman mevzusunda yanlış anladığı Ahmet’i,
Yasemin’i aldattığını düşündüğü için haksız yere yargılayıp fevrilikle
yumruğunu konuşturduğunu da aynı şekilde. Hem de iki sevgili arasında
yaşananlara karışmaya haddi ve hakkı olmadığı halde… Keriman konusunun aslını
astarını bilmeden Yasemin Ahmet’i affetti diye, o çok sevdiği Yasemin’e bile
bağırıp onu yargılayan bir Necdet izledi bu gözler.

Ben Necdet’in Yasemin’le evlenmesini hiçbir zaman iyi
niyetli bir davranış olarak görmedim. Bence rüyasında Ahmet'i vurduğunu görmesi, en hafif tabirle onun
aradan çıkmasını nasıl istediğini gösteren bir kanıttı, zorunlu ayrılıkları da iyi bir fırsat oldu. Necdet, Ahmet olmasaydı bir gün Yasemin’in kendisine aşık
olacağına inanıyordu. Yasemin’in hamileliği de bu konuda işine yaradı. Hamile olduğunu öğrendiğinde ilk olarak
evlenme teklifinde bulunmuştu. “Bunu Ahmet’in de bilmesi gerek, bir ona
ulaşmayı denesen mi?” dememişti bile. Evlilik teklifini sırf Yasemin'i elde etmek için yapmamıştı ama tamamen masum olduğunu da söyleyemeyiz. Bence Yasemin’den yaşça büyük ve içinde
bulunduğu durum itibariyle daha mantıklı düşünebilecek bir insan olarak bunu en
azından başta bir teklif etmesi gerekiyordu. Çünkü ne olursa olsun ortada bir
bebek söz konusuydu.
Bu olanlar Ahmet’e büyük bir haksızlık değil miydi? Bir bebeğin gerçek babasıyla büyümeye hakkı olduğu kadar, o babanın da çocuğunu bilmeye vardı. Herkes sanki
Ahmet çocuğu bilmesine rağmen Yasemin’i terk etmiş ve Necdet de onu bu zor
durumdan kurtarmış gibi davranırken Ahmet evladından uzaklarda yaşadı yıllarca,
kızının hiçbir ilkine tanık olamadı. Değer miydi bu yaşananlara, Necdet’in asla
gerçekleşmeyecek hayalleri için yaptığı deneme?
Yazı devam ediyor.