The Night Of: İyiler kazanır, kötülükler kazınır dediler*

The Night Of: İyiler kazanır, kötülükler kazınır dediler*

John Turturro <3

Bir yerli dizi fanı olarak çok fazla yabancı dizi izlemem ama bu sevmediğim anlamına gelmiyor. Yabancı bir diziye tutuldum mu günde birkaç bölüm bilgisayarın başından kalkmadan izlerim. Özellikle stoklu yabancı dizileri izlemekten zevk alıyorum, hele hele bizim bir bölümü saatler süren yerli dizilerimizle kıyaslayınca. Bağlanma sorunu var sanırım bende. Evet, yabancı dizilere bağlanma sorunu! Bir bağlansam akıp gidiyor da işte mesele o yola baş koymakta. The Night Of’a beni çeken ise konusu oldu ama üzerine yapılan olumlu yorumların ve elbette 8 bölümlük mini dizi olmasının etkisi büyük.

The Night Of, Pakistanlı bir gencin bir şekilde karıştığı cinayeti ve sonrasındaki soruşturma ve yargılama evrelerini anlatıyor. Dizi yargı sistemi, avukatlar, suç, suçlu psikolojisi, toplumun suçluya bakışı, cezaevi sistemi, 11 Eylül’ün etkisi ve Müslümanlık gibi pek çok konuya dokundurup elini çekiyor, tabiri caizse göze sokmadan mesajlarını veriyor. Dizi beni -okuyanlar anlarlar- Victor Hugo’nun Sefiller’inden Jean Valjean’e götürdü. Bir suçlunun veya bir suçla yargılanan kişinin toplum tarafından itildiği nokta dizide abartılmadan hatta naif denebilecek ölçüde değerlendiriliyor.

Diziyi izlemeye başladığımda her ne kadar cinayet ve katilin kim olabileceği üzerine dikkat kesilsem de daha sonra aslında verilen mesajın bununla ilgisi olmadığını anlayıp diziyi farklı bir bakış açısıyla izlemeye devam ettim. Biraz algıda seçicilik, kendi mesleğimle alakası itibariyle aslında The Night Of benim için Amerikan yargı sisteminin gölgesindeki veya kanatları altındaki -duruma göre değişir- avukatları incelemek için seyirlik bir şölendi. Mesleğini sadece ün elde etmek için yapanı da var, sadece para kazanmak için yapan da aldığı davayı fazlasıyla kişiselleştiren de.

Malum, Amerikan yargı sistemiyle bizim hukuk sistemimizin uzaktan yakından ilgisi yok. Mesela bizde jüri sistemi olsa nasıl olurdu, hep düşünürüm. Ceza hukukuna ilgim fazlasıyla varken -henüz yolun çok başındayım- bu alanda çalışmayı düşünmüyorum çünkü bana uygun olduğuna inanmıyorum. Ceza hukuku diğer alanlara kıyasla teraziyi dengelemenin en zor olduğu alan bence. Vicdanı hem elden bırakmadan hem de ön plana almadan bu işi yapmak lazımken vicdanınızın kurbanı olabilir veya en kötü senaryo vicdanınızı kaybedebilirsiniz. Tabii bu tamamıyla benim vicdan muhasebemle alakalı elbette masumiyet karinesi ve herkesin savunulmaya hakkı olduğu gerçeğini asla ama asla göz ardı edemeyiz. İşte bu yönleriyle The Night Of benim ilgimi çekti. Üç farklı avukat, üç farklı hukuki bakış açısı ve aslında en çok üç farklı vicdan muhasebesi gördüm. Avukat olarak ön plana kendini değil sanığı çıkarmak gerektiğini, olayı asla kişiselleştirmemeyi, aslında olayın sadece para kazanmak olmadığını ve en önemlisi hislerine güvenmen gerektiğini tokat gibi yüzüne çarpıyor dizi.

Bahsettiğim tüm bu güzellikler elbette muhteşem oyuncular sayesinde şekilleniyor. Üzerine laf etmek bana düşmez ama Riz Ahmed, Amara Karan ve en çok John Turturro resmen döktürüyor. İzlemesi benim için bir şölene dönüşen bu dizi herkese ama en çok da hukukçu arkadaşlarıma tavsiyemdir.
 
*Üçnoktabir - Dediler ki adlı şarkısından alıntıdır. Ben tesadüflere inanmam, çok sevdiğim ama uzun zamandır dinlemediğim bu şarkı, The Night Of’un finalini izledikten sonra karşıma çıktı ve bence dizinin ruhuna çok da uydu. 




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER