Her şeyi, herkesi unutmak istiyorum. Birkaç saat, kısa bir an için. Nerede
olduğumu, saatin kaç olduğunu, öncesinde yaşadıklarımı, sonrasında
yaşayacaklarımı düşünmeden sadece o anın içinde kalıp ama hiçbir şey bilmeden.
Sadece nefesimi duymak, rüzgarı hissetmek istiyorum.
Mesela denizin kendimce ortası olarak belirlediğim bir
noktasına kadar soluksuz yüzüp orada denize uzanıp bulutları izlemek gibi. Hava
gri ve bulutlu gibi belki biraz da yağmur çiseler gibi. Aslında hiçbir şey
yolunda gitmiyorken her şey tamammış, hiç eksik yokmuş gibi. Samimiyetsizlik,
abartı, boş kalabalık ve kuru gürültü yokmuş gibi. Deli gibi canın yanarken kalbini hiç
incitmemişler gibi. Sever gibi yapmamışlar gerçekten yanında olmuşlar gibi. Yalnızım
zannederken ayağına minik bir balık dokunup gitmiş gibi. Böyle kısacık bir an
isterdim, tüm bunları düşünmediğim, her şeyi unutabildiğim.
“Merhaba”
bahsettiğim
bu kısa anın minik bir parçası oldu diyebilirim. Tamam, her şeyi ve herkesi
unutamadım ve evet, düşünmeden de duramam ben ama kısacık bir an da olsa en
azından nerede olduğumu, saatin kaç olduğunu ve sonrasını önemsemedim. Usta
oyuncu Genco Erkal’ın sesiyle hayat bulan birbirinden güzel eserleri dinlerken
denize uzanıp bulutları izlerken hissettiğim o tadı tarifsiz duyguyu yaşadım.
Usta sanatçı, “Yaşamak
şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela, yani
yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün
yaşamak olacak.” dediğinde kalbimi sarıp sarmalıyor, “Koştururken ardından o uçmaktaki devin, daha başka tür aşklar, geniş
sevdalar için açıldı nefesim, fikrim, canevim, hayatta ben en çok babamı sevdim.”
dediğinde gözlerime yaşlar doluyor, “Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran
puntolarla, Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.” diye
haykırdığında tüylerim diken diken ve ruhum dinleniyor adeta her bir eser can
bulurken Genco Erkal’ın performansında.
“Merhaba”
Genco Erkal’ın “benim yazarlarım” dediği Aziz Nesin, Bertolt Brecht, Can Yücel,
Nâzım Hikmet ve William Shakespeare’in birbirinden özel eserlerinin usta oyuncu
tarafından seyirlik keyfi muazzam şekilde sahneye uyarlanmasından oluşuyor. Oyunda
aynı zamanda Fazıl Say, Kurt Weill, Yiğit Özatalay, Arif Erkin ve Selim
Atakan’ın besteleri Yiğit Özatalay’ın piyanosu ve Çağdaş Engin’in basklarneti
eşliğinde seslendiriliyor.
“Merhaba” hem
usta oyuncu Genco Erkal’ın 60. sanat yılı olması hem de 50. yılını kutlayan
Dostlar Tiyatrosu için ne kadar özel bir anlam ifade ediyorsa tiyatro severler
için de çok özel ve hep hafızalarda yer edecek bir oyun olduğunu düşünüyorum.
Genco Erkal benim için bu ülkede söylenecek her bir
cümleyi hem cesur hem de açıkça, edebi olduğu kadar doğal ve can acıtıcı olduğu
kadar naif dile getirebilen yegane sanatçılardan biridir. Kendisini her
seferinde büyük bir mutlulukla sahnede izlemek benim için onurdur.
Usta sanatçı Genco Erkal’ın uyarladığı, yönettiği ve rol
aldığı “Merhaba”yı izlemenizi, ruhunuzu dinlendirmenizi tavsiye
ederim.
“Merhaba”yı
11 Aralık’ta Kenter Tiyatrosu’nda gerçekleşen galasında izleme fırsatı buldum
ve bu vesileyle nazik davetleri için bkz. İletişim’e teşekkür ederim.
Unutmuyoruz, tiyatro iyidir, iyileştirir.
Oyun Künye Bilgileri:
Uyarlayan,
yöneten, oynayan: Genco Erkal
Müzik:
Fazıl Say, Kurt Weill, Yiğit Özatalay,
Arif
Erkin, Selim Atakan, Yiğit Özatalay
Düzenleme
ve Müzik Yönetimi: Yiğit Özatalay
Sahne
Tasarımı: Cihan Aşar
Giysi:
Özlem Kaya
Işık
Tasarımı: Hakan Özipek
Piyano:
Yiğit Özatalay
Basklarnet:
Çağdaş Engin
Yönetmen
Yardımcısı: Emre Yetim
Işık:
Ufuk Karagöz