İzlemeyen kalmasın: Chernobyl

İzlemeyen kalmasın: Chernobyl
HBO’nun 5 bölümlük mini dizisi Chernobyl’in güzelliği uzun zamandır bu kadar kalabalık bir insan grubunun üzerinde anlaştığı ilk konu olmuş olabilir. Bu satırları yazdığım sırada 9,7 olan IMDB puanı da bunu anlamamız için yeterli.

1986 yılında yaşanan Chernobyl faciasını anlatan dizi bunu 5 bölümde öyle etkileyici, öyle sürükleyici yapıyor ki bir kere izlemeye başlayınca insanın içini oyan o atmosfere rağmen bırakması pek mümkün olmuyor.

Faciayla ilgili tarihsel gerçekleri herkes kadar biliyorum ancak detaylara hâkim değilim dolayısı ile aktarılanların gerçeğe ne kadar bağlı olduğunu bilmiyorum, sadece belirli olayların ve kişilerin gerçekten var olduklarını biliyoruz, zaten dizinin sonunda da gerçek sahnelere referans veriliyor. Bunun dışında elbette kurgu olan kısımlar vardır, izlediğimiz şey bir belgesel değil sonuçta. Yine de beni en çok etkileyen şeylerden biri ortamın alabildiğine gerçek kurulmuş olması oldu. Dönem dizisi deyince her cümlenin başına ve sonuna ‘zinhar’ kelimesi eklemek ya da erkeklere bol paçalı pantolon ve geniş yakalı gömlek giydirmek aklımıza geldiği için bu kadar ince işlenmiş dönem dizisi görünce etkilenmemek elde değil. ‘Neden Rusça konuşulmamış?’ sorusunu bolca gördüm internette, evet Rusça konuşulabilirmiş ama İngilizce olması da bende gerçekten bir kopuş yaratmadı çünkü atmosfer zaten izlediklerinizin nerede yaşandığı ile ilgili en ufak bir şüphe bırakmıyor.

Faciadan zarar gören itfaiyecilerin gün be gün eriyip gitmesini anlatan makyaj da dizide en çok etkilendiğim diğer kısımdı. Makyajın gerçekten bir sanat olduğunu aklımıza kazıdı bu sahneler. Her gün bir öncekinden kötü olduklarını, çektikleri acıları ekrandan doğru suratlarına bakarak anladık resmen, öyle bir ifade verilmişti her birine.

Dizinin upuzun bir sezon değil de 5 bölüm olarak hazırlanmış olması etkileyiciliğini çok arttırmıştı bence. Aslında uzatsan uzatılır, ortada sezonlar dolusu çekilebilecek konu var ama işte o zaman bu kadar farklı, bu kadar etkileyici olmayabilirdi. Olmazdı muhtemelen. Hem anlatmak istedikleri ne varsa şahane anlatmış, hem de bunu birer saatlik beş bölümle yapmışlar. Şimdi burada ‘Adamlar yapıyor yea’ demek istemiyorum ama yapmışlar. Burada ‘Ne var? Biz de bir saat dizi çeksek biz de böyle şahane iş çıkartırız’ dememek lazım çünkü tam öyle olmuyor maalesef.

Tabii bütün bunların yanında dizinin anlattığı konunun zaten başlı başına ne kadar çarpıcı, üzücü ve dehşete düşürücü bir konu olduğu gerçeği var. Dizide anlatılan her ne kadar Çernobil faciası olsa da, getirilen sistem eleştirisi ve yaşananlar dünyanın her yerine, her felakete uyarlanabilir ve izlerken başınıza giren ağrıların bir sebebi de bu. Eğer uzay boşluğunda yaşamıyorsanız olanı biteni izleyip kayıtsız kalmanız mümkün değil.

Eğer izlemediyseniz Chernobyl’i mutlaka ama mutlaka izleyin, pişman olmayacaksınız. İyi seyirler.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER