The Night Of: Adaletin bu mu Amerika?!

The Night Of: Adaletin bu mu Amerika?!
Criminal Justice, 2008 yılında BBC One'da yayınlanan, yayınlandığı andan itibaren de dizi dünyasında patikaları seven izleyicinin takdirini kazanan bir suç draması. Peter Moffat'ın kaleminden dökülen, beheri 60 dakikalık, beşer bölümden iki sezon olarak yayınlanan mini bir seri. Rivayete göre, efsane oyuncu James Gandolfini seriyi izleyince o kadar çok beğenir ki gider HBO ile masaya oturur ve hem yapımcı hem de oyucu olarak projenin Amerikan televizyonuna yeniden uyarlanma sürecine dahil olur. Ruhu şad olsun!

HBO, 2012'de uyarlamayı sipariş ettiğini duyurur. Gandolfini de oyuncu kadrosundadır. 20. yüzyılın dikkat çeken romancılarından olan televizyon seyircisinin de The Color of Money (1986), Clookers (1995), The Wire (2002) gibi sıra dışı işlerden tanıdığı 1949 doğumlu Richard Price senaryo ekibini kurar. Bir yazar ve yönetmen olarak Golden Globe, Bafta, Akademi gibi hatırı sayılır ne kadar ödül varsa toplamış olan Steven Zaillian* yönetmen olarak ve yazım sürecine de dahil olmak üzere ekibe katılır. Ancak James Gandolfini 2013 yılında aramızdan ayrılınca HBO projeyi bir süreliğine rafa kaldırır. Dizinin bazı portallarda dokuz bölüm olarak kayıtlanması da işte sipariş onayı alan ama yayınlanmayan pilot bölümü yüzünden. Kim bilir belki bir gün o pilot bölümü izlemek de nasip olur bizlere...

Gökyüzünden en iyi dostunu izleyip mutlu oluyordur Gandolfini baba da bence..

Projenin akıbeti hakkında sessizlik sürerken eylül 2013'te Deadline bir haber girer. Habere göre HBO, projeye yeniden start vermiş ve Gandolfini'nin rolünü Robert De Niro'ya teklif etmiştir. Haber yalanlanmaz ancak De Niro iş programının yoğunluğu yüzünden bu seriye yer açamaz ve rol John Turturro'ya teklif edilir. Turturro kabul eder ve düğmeye basılır. İşte ilk bölümü 24 Haziran'da yayınlanan, o günden beridir de tüm dünyada televizyon seyircisini ve medyayı meşgul eden, ülkemizde de yeni yeni fark edilen, The Nigth Of'un yayın sürecinin öyküsü böyle..

The Night Of'un suçu incelerken ahlak bekçiliği yapmayan kimi söylemleri de dikkat çekici..

Hikaye, Queens'te yaşayan Pakistanlı bir ailenin Amerika'da doğmuş oğulları Nasir "Naz" Khan'ın trajedisine odaklanıyor. Bir partiye gitmek için oldukça hevesli görünen genç Nasir, arkadaşı tarafından ekilince hayatının akışını değiştirecek, libidosu tavan yapmış her genç erkek için sıradanmış gibi görünen ama etkisi oldukça büyük hissedilecek bir hata yapıyor. Babasının taksisini çalarak partiye gitmeye karar veriyor. Ancak bir saçmalıklar silsilesi yüzünden arabaya genç bir kadın almak zorunda kalıyor. Andrea.. Andrea ile geçirdiği seks ve uyuşturucu dolu gecenin sonunda kızın evinin mutfağında uyanan Nasir'i ölümcül bir sürpriz bekliyor. Andrea yatak odasında defalarca bıçaklanarak öldürülmüştür. İşte o andan itibaren Nasir'i bekleyen yeni hayatı toplam sekiz bölümde adeta nefes kesen detaylarla izliyoruz.

Turturro ve egzama kadim jürilerce "ensemble" olarak "en iyi oyuncu" kategorisinde aday gösterilmezlerse haksızlık olur!

Çatışmasını 11 Eylül sonrası gölgesinden korkmaya başlayan Amerika'nın müslümanlara bakışı, müslümanların Amerikan halkına bakışı gibi sosyolojik bir çıkarım üzerine kurmuş gibi görünse de "çok gelişmiş bir ülkede"ki adalet sisteminin terazisine çomak ve laf sokması da seyir zevkini zirveye taşıyor.. Savcılık makamının suç-delil ilişkisini nasıl kolaylıkla zedeleyebildiğini, az iteleyerek işlerine en yarayacak hale getirdiklerini ve suçlu portresi çıkarırken gerçekleri nasıl eğip büktüklerini görünce "Adaletin bu mu Amerika!" diye çığlık atmak istiyor insan.. Amerikadaki hapishane sistemi/ hayatı hakkında ortalama üstü sert söylemleri olmasına rağmen okuduklarımız ve izlediklerimizden farklı hatta asıl önemlisi tek bir yeni cümle kurmuyor ya da kurmayı tercih etmiyor. Bu da nazarlık olsun..

Pakistan asıllı İngiliz oyuncu Riz Ahmet'in rapçi olduğunu söylemiş miydim?

Senaryonun nefasetinden, rejinin inceliklerinden bahsetmeye ömür yetmez. Hele bir duş sahnesi var. İzlerken o kadar gerildim ki yayını durdurup, bir sigara yaktım. Oyunculuklara gelince... Ne diyebilirim? En sıradan, en cıvık televizyon işinde bile istisnasız çizgi üstü performanslar sergileyen elalemin oyuncuları burada da adeta cennetin anahtarlarını atıyorlar ayaklarınızın dibine... Turturro'nun mükemmel şekilde giydiği alerjik astım hastası, yetmezmiş gibi kronik egzamadan muzdarip avukat John Stone'u mu öveyim, Naz'ı oynayan ve aslen bir rapçi olan Riz Ahmet'i mi, Naz'ın babası Salim'i oynayan Peyman Moaadi'yi mi, kanımı donduran plastik malzemesiyle hapishane ağası eski boks şampiyonu Freddy Knight'ı oynayan Michael Kenneth Williams'ı mı yoksa emekliliğine hiç kala taklaya gelen polis şefi rolündeki Bill Camp'i mi? Özetle, anlatamam izlemen lazım..

The Night Of, 28 Ağustos'ta final yaptı. Diziyi ülkemizde Digiturk yayınladı. Maraton yapmayı sevenler ya da biriktirip topluca izlemeyi tercih edenler için The Night Of, "Dilediğin Zaman Dilediğin Yerde" uygulamasında tam sekiz bölüm halinde kuzu gibi yatıyor. Henüz izlemediyseniz, tavsiye ederim.

Böyle işte..

*The Art of War adındaki dördüncü bölümü ise Akademi ödüllü James Marsh yönetti.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER