Cansu’nun
düğüne gitmesi gerekince Ece’ye destek olma görevini Mert üstlendi. Üstelik
kendisinin de gitmesi gereken önemli bir düğün varken ama bir düğünden kaçarken
başka bir düğüne yakalandı. Düğün sahneleri çok eğlenceliydi. Ece’nin gelinin
çocukluk arkadaşı sanılmasıyla başlayan küçük oyun Mert’in evlendiklerini
söylemesiyle devam etti. Teyzelere Ece’nin kalbini nasıl çaldığını anlatırken
farkında olmadan Ece’nin gerçekten kalbine dokunmaya başladı. Ece de artık Mert’in
düşündüğü gibi kalpsiz ve ruhsuz biri olmadığını anlamaya başladı. Bu yüzden
güvenip annesiyle ilgili şeyleri anlatabildi. O an Ece’nin o kadar tatlıları ve
yemek yemeyi sevmesinin nedeni annesi olabilir mi diye düşündüm. Belki de eğer pastasını
bitirirse, annesinin geleceğine inanıyordur hala...
Ece hikayesini anlattığında
bizim gibi Mert’in de kalbine dokundu. Bir daha düşmesin istedi Ece, bir daha
yara olmasın istedi ne kalbinden ne de dizinden bu yüzden tam da dediği
nedenden diktirdi o lambayı Ece’nin kapısının önüne. “Bak Ece ben anneni geri
getiremem sana. Onun ışığıyla aydınlatamam belki hayatını ama ne bileyim bu
sokak lambasıyla sokağını aydınlatırsam güzel bir gündür benim için.” Bölüm
boyunca bir sürü olay oldu. Büyük kırılmalar yaşandı ama benim için en güzel ve
en anlamlı sahne Mert’in Ece için diktirdiği sokak lambasıydı. Mert her bölüm
düşündüğümden daha hassas bir adam oluyor ve bunu izlemek bana çok keyif
veriyor.
Bölümün
iyisi: Cansu’nun Kerem’e; Ece’nin de Mert’e karşı adım atmaları.
Bölümün
kötüsü: Süreyya’nın kalbindeki iyiliğin çıkacağına karşı umudum gitgide
azalıyor.
Haftaya görüşmek üzere...