Her şeye hazırım
seninle, Oya-Bora
“Sevdiklerimizin ve
seveceklerimizin adları,
taa başından
yazılmıştır kalbimize.
Ve onları bulana
dek savaşırız
bu karmaşık
tutkular çemberinde…
Seni ilk kez
görüyorum ama
sanki bir yerlerden
hatırlıyorum”
Bazen hayatımızda ilk kez gördüğümüz birine hemen
kanımız kaynamaz mı? Ne belli, belki de önceki hayatımızda arkadaştık yahut
daha önceden bir şekilde tanışmıştık. Sebep bunlar olmasa bile, seveceğimiz
biriyse eğer, kalbimize adı en başından yazıldığına göre, ona yakınlık duymamız
da tuhaf olmaz bence. Biz Defne ile Ömer’in ilk defa Manu’da, olaylı bir
şekilde karşılaştıklarını zannederken, onlar ilk gençliklerinde de birbirlerine
denk geldiklerinde böyle hissetmişlerdir belki. İkisi de aynı dönemlerde sarp
bir uçurumun kıyısında kalakalmış, ikisi de anneleri tarafından terk edilmişti.
Ömer farkında olmadan dedesinin teşvikiyle yeni hayallere sahip olurken, acılara,
yoksulluğa tutsak Defne ise hayallerinden vazgeçmek zorundaydı. Yorgun kanatların
tam da yeni yolculuklara açılma arifesinde o otobüs durağındaki
karşılaşmalarında, belki Defne de utangaç bakış attığı minicik anda Ömer’in
olmayı dilemişti. Bu yüzden Ömer de onu bulana dek bu karmaşık tutkular
çemberinde savaşıp durdu. Kim bilebilirdi ki; o savaşın sonunda uçup bulutlara
tutunacaklarını?