Hayat Şarkısı: Bir sezonun ardından...

Peki, daha farklı ilerlese daha güzel olurdu dediğim kısımlar hangileri?

Melek’in çevresi
Melek’in hikayede ne kadar kilit bir karakter olduğu malum. 21 hafta boyunca bol bol söylensem de Melek’in olmadığı bir Hayat Şarkısı’nı bir an bile düşünmedim. Ama etrafında biraz gereksiz yere dolandığımızı da görmezden gelemem. Mesela Kaya, Bahar’ı kaçırdığında mesele o kadar da uzamamalıydı.

Kaya öldü mü, ölmedi mi gizemi de bu kadar uzamamalıydı bence. Çünkü Kaya, hikayeye nefes aldıran, güzel bir karakter. Deniz Hamzaoğlu da sağ olsun şahane bir Kaya izletiyor. Ama onun hayatı üzerinde bu kadar konuşmak bana fazla geldi. İstanbul sokaklarında günlerce dolandırmak da.

Yine Kemal’in varlığıyla yokluğunun bir olması beni ekran başında sıkıntıdan sıkıntıya sürükledi. Daha ilk tanıştığımız anda Kemal’in Hüseyin’e rakip olamayacağını anlamıştık. Neyse ki bu mesele çabuk sonuçlandı ve Kemal de hikayemizde vedalaştığımız karakterler arasına karıştı. Aşk üçgeni izlemeyi severim ama Hüseyin-Melek-Kemal üçgeninin kurulamadan yıkılacağı ilk andan belliydi.


Cem
Cem, Hayat Şarkısı’nın en kilit karakterlerinden biri. Gelecek sezonda hikayedeki önemini daha da anlayacağız. Bence fiziksel olarak da casting çok başarılı. Yakışıklı, Bahar’la benziyor, Burcu Biricik’le yan yana durduklarında da yakışıyorlar. Ama Recep Güneysu daha yolun başında olduğu için Cem’e ısınmakta biraz zorlandık. Yeteneğini sorgulamak benim haddim değil elbet ama ekrandan bana geçen hisleri de yazmak boynumun borcu. Gelecek sezon için en büyük dileklerimden biri Recep Güneysu’nun Cem karakterine daha da ısınması. Neticede seneye Kerim ve Cem çok karşı karşıya kalacak. Gümbür gümbür sahneler izlemek istemez miyiz? Ben isterim.

Birtakım tesadüfler, kopukluklar
Bir dizi izliyorsam tesadüflere çok takılmam, sonuçta o hikayenin yürümesini sağlayan da tesadüflerdir. Hayat Şarkısı da tüm tesadüfleri öyle güzel yoğurarak hikayesiyle bütünleştiriyor ki hiç takılmıyorum bile. Ama Kemal’le Cem’in tanıdık çıkmasına çok takılmıştım zamanında. Fazla bir tesadüf değil miydi? Bir de Kaya’nın koskoca İstanbul’da Hülya’yla karşılaşması meselesi var.

Tesadüfler kadar olmasa daha iyiydi dediğim bir başka şey ise birtakım kopukluklar. Mesela hikayemizin ilk bölümlerinde Mine diye bir karakterimiz vardı. O şimdi nerede? Bu durum da aklımı kurcalar durur.

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER