Hayat Şarkısı: Bir sezonun ardından...

Hülya’nın yaralarını sarmak, sarılıp onunla beraber hıçkıra hıçkıra ağlamak istedik. Hatta ağladık, defalarca… Kırgınlığını, korkularını, yaşama sevincinin nasıl elinden alındığını gördük. Hülya’nın askerleri olduk, Hülya’ya yapılan tüm kötülüklerin önünde durmak istedik.

Kerim’in Hülya’dan kaçarken, bir anda nasıl Hülya’ya tutunduğunu gördük. Kerim’in aslında nasıl bir insan olduğunu, bencilliği bir zırh gibi giymiş olduğunu ve babalığın ona nasıl yakıştığını…

Hülya ve Kerim’den mutlu bir ailenin ne demek olduğunu öğrendik. Kavgalarında bile sevgilerinin ne denli büyük olduğunu hissettik. Onlar el ele, göz göze iken hayranlıkla aşklarını seyrettik. Soğuk bir odayı nasıl yuva haline getirdiklerini gördük, iç çektik.

Hülya’dan anneliği öğrendik… Kendi kanından olmayan, 9 ay karnında büyütmediği bir bebeğe nasıl annelik yapıldığını gördük. İçimiz sızladı, Hülya'yı daha da sevdik. 

Kalabalık ailelerin coşkusunu hatırladık. Bayram Bey’in, Süheyla Hanım’ın, Hüseyin’in, Ceren’in, Bade’nin, Aysel-Ceylan-Aysel’in varlığıyla şenlenen iftar sofralarında top atılmasını bekledik.


Hastane kapılarında sevdiklerini beklemenin ne denli zor bir şey olduğunu hatırladık, gözyaşlarımızı Bayram Bey için akıttık. Yaşadığını öğrendiğimizde sevinç çığlıkları attık. Kızgınlığımızı hastane kapısında bırakmayı öğrendik; Zeynep’in başını bekledik.

Dostluğun nereden geleceğini bilemezdik, bilemedik. Mahir gibi bir dostun varlığıyla Hülya’mızı güvende bildik. Mahir’le ağladık, Mahir’le güldük; Mahir bizim de dostumuz olsun istedik, Mahir gibi bir dostumuz olmadığı için hayıflandık.

Tüm bunlar bu hikayenin duvara asılacak kadar güzel yanlarıdır. Aşktır, dostluktur, anneliktir, babalıktır, kardeşliktir…

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER