Bekârlığa veda partisinin ertesi
günü Nihal saç makyaj derdiyle koştururken Bihter yavaş yavaş aklını kaybetmeye
başlamıştır aslında. Elbette bunu ilk fark eden annesi olmuştur ve buna rağmen
kızının yanında kalmamış, eşyalarını küçük bir çantaya doldurarak köşkten
uzaklaşmıştır. Tam da Bihter’in dediği ama aslında yapmasını hiç istemediği
gibi. O gün orada Bihter’in yanında kalsaydı o intiharı engelleyebilirdi belki
de. Bu sorunun Firdevs Hanım’ın da peşini bırakmadığını cenazede anladık zaten.
Beni kaybetmeyi göze
alabiliyor musun? Beni. Beni beni, Bihter’ini.
Ziyagil Köşkü yatak odasında
bunlar yaşanırken, Adnan Bey de tüm gerçekleri son nefesini vermekte olan Beşir’den
öğrenmiştir. Firdevs Hanım’dan Bihter’in her şeyi anlatmak üzere olduğunu
öğrenerek eve koşan Behlül ve onun peşinden gelen Nihal de arka arkaya köşke
gelirler sona doğru. Behlül kimseye bir şey söylememesi ve elindeki silahı
bırakması için Bihter’e yalvarırken, Bihter
kapıyı tekmeleyerek odaya giren Adnan’ın ‘Sen benim oğlumdun’ demesiyle
çekiverir göğsüne dayadığı tabancanın tetiğini. İhanet öfkesinde bile ona
aldıran olmamıştır çünkü. Behlül Adnan’ın oğlu, Nihal’in kıymetli nişanlısıdır
ve böyle bir ihaneti herkesi yıkar. Peki ya Bihter? Kendisinin anlattığı gibi
söyleyelim ‘Nihal tek nefeste sönüverecek bir çiçek. Peki ya Bihter?’
Pişmanım ama nafile
İhanetin ortaya çıkmasından sonra
ortalık toz duman olur elbette. Ama illa da Behlül’dür en çok yitip giden. Bir
türlü cesaret edip onunla gidemediği büyük aşkının ölümünden sonra bir meczup
olur adeta mezar başında. Ziyagil ailesi Matmazel’i de yanlarına alıp olanları
unutarak yeni bir hayata yelken açmaya çalışırken, Nesrin ve balıkçı kocası ile
bize de boş köşke bakıp hüzünlenmek düşer. Bir de her sene 24 Haziran’da Bihter’i
anmak elbette.