İnsanlara güvenmekte
zorlanan ve arkalarından iş çevirmekten hiç ama hiç hoşlanmayan Ömer İplikçi’ye
en yakınım dediği insanlar tuzak kuruyor. Üstelik bu tuzağı herkes biliyor.
Sadece Ömer dışında. Daha Alp olayında “en yakınlar biliyorsa saklamamalı” diye
yakınan Ömer’den en yakınları bir şey saklıyor. Üstelik hayatta en katı olduğu
konulardan birini. Büyük bir hevesle elinde çiçek ve çikolatasıyla giren Ömer
İplikçi karşısında dedesini görüyor. Tuzağa düştü!
Ardından anladığımız
kadarıyla kendisinden beklediğimiz gibi bu özel günün yarım kalmasına izin
vermiyor. Yüzükler takılıyor ve ardından bomba patlıyor. Ömer haklı olarak
insanların onun arkasından iş çevirip, bildikleri halde söylememelerine
kızıyor. En çok da ‘içim’ dediği Defne’nin söylememesine kırılıyor. Artık ne
cümleler havada dolaşıyorsa amca Necmi İplikçi, Ömer’e karşı Defne’yi korumak
adına “Defne ne yapıyorsa, seni deli gibi
sevdiği için, seni kaybetmekten korktuğu için yapıyor. Hemen kızma, bir dinle” diyor.
Ancak Ömer’in kafası karmakarışık dinlemek yerine ertesi gün kendi kafasını
dinleyip eğrisini doğrusunu bulmak adına ormana kampa gidiyor. Orada tüm
olanları kafasında topluyor. Hem geçmişte ailesine dair yaşananları düşünüyor,
hem de Defne’ye olan kırgınlığını… Evet, belki Defne haksız yaptığı çok
yanlıştı ama bunu yaparken kendisini en azından haklı çıkaracak deliller
duruyor. Dede konusunu sorgulaması, Neriman’ın evinden son dakika döndürmesi
içine sinmediğinden, hatta isteme gününü bile ertelemek istemesi… Belli ki
kabul etmekten başka çaresi yokmuş hissi veren deliller. Ömer kendi kalbi ve
beyninin katıldığı bir mahkeme kurup Defne’yi de sanık koltuğuna oturtuyor.

Ömer ormanda kendi
kendini sorgularken Defne ise şehirde kendisiyle birlikte bu planın bir parçası
olanlar ile kendi telaşları korkularını yaşıyorlar. “Ömer acaba hangimize en çok kızacak?” Ama belli ki kendi
planlarına Defne’ye dahil ettikleri için üzülen Neriman ile Necmi çifti
kendilerini bir kenara koyup Defne’yi teselliye geçiriyorlar. Belki oyun
oynamış olabilirler Ömer’e ama onu bir yandan oğulları kadar seviyorlar. Onun
üzülmesini ve bu kadar sevdiği kadınla kendi hataları yüzünden ayrı düşmesinin
vicdan azabını çekiyorlar. Bir yandan daha önce herkesten kendini soyutlayan ve
ustanın atölyesinde kalan o buz şelalesi Ömer’in yeniden geri dönmesini
korkarken, bir yandan da geleceğe dair şüpheler içindeler. Böyle geçen zamanın
ardından en sonunda karar anı geliyor! Bu karar anında Ömer eski kuralları olan
ve hayata Alp’in yerinde olsa yapacakları gibi keskin yargılarla mı kararını
alacak, yoksa Defne ile eski sıcak keskin yanlarını azıcık da olsa törpüleyen
Defne’nin Ömer’i olarak mı?
İşte bu karar anı aslında
Alp ve Şebnem ile önümüze koyulan simülasyondan aslında çok daha önemli. O
zaman konuşan Ömer başına gelmeden tamamen farazi uzaktan maval okuyarak
yapacaklarını söylemişti. Ama kendi başına gelen bir olayda, özellikle de
hayatta en katı olduğu bir konuda Defne de işin içinde olduğunda nasıl bir
tepki vereceği bizim için daha önemli. Şimdi anlayacağınız oyun sırrı
çıktığında Ömer’in nasıl bir tepki vereceğini az çok. Çünkü bu yaşananlar
aslında Kiralık Aşk oyununun bir tek yumurta ikizi kadar benzeri. 1.bölümde
Hulusi İplikçi’nin “Ömer’i altı ayda evlendireceksiniz” emrinden bir farkı yok.
Yaşananlar ve plana dahil olanlar bile birebir aynı. Sadece Ömer’den saklanan
Defne’nin kiralık olduğu değil, dedesinin o evde olduğuydu. Bakalım bu
simülasyonda nasıl bir Ömer karşımıza çıkacak?
Defne 14.bölümde dağ
evini terk etmesiyle başlayan Neriman’a parasını geri ödemesiyle sona eren
süreç içerisinde arkasında ileride Ömer’in kendisini temize çıkarması için
bıraktığı deliller gibi bu olayda da kendini aklayacak deliller bıraktı. Hiç
şüphem yok ki kendisiyle baş başa kalan Ömer kalbi ve aklının birlikte kurduğu
mahkemede kırgınlığını çok uzatmadan sevgisinin de gücüyle Defne’yi temize
çıkaracaktır. İleride oyun çıktığında o delillerle yapacağı gibi...
Yansımalar:
İlk fragmanı izlediğim an
aklıma 30.bölüm geldi. Hemen onu izlemeye koyuldum. Bunca yaşananlardan sonra o
bölümün şimdi daha çok anlamlı geldiğini itiraf etmeliyim. Özellikle de Ömer’in
başında ve söylediği cümleler:
“Hayat bugünden ibaret değildir hiçbir
zaman. Ben bunu çok küçükken anladım. Yaşadığım acının en büyük acı, mutluluğun
ise en büyük mutluluk olmadığını. Yaşarken farkında değiliz belki ama içimize
işleyen bütün o anlar kişisel tarihimizin bir parçası oluyor. İşte bizi biz
yapan, şimdi belki buruk bir tebessümle hatırladığımız o anlar. Geçmiş acıtarak
büyüterek geleceğe hatırlar bizi...”
"Kökleri geçmişte olan bir gelecek. Sahip
olduklarımda, olamadıklarımla... Geçmişle, bugünle, sonrasıyla... En önemlisi
her şeye rağmen peşini bırakmadığım hayallerimle buradayım."