Yerçekimli Karanfil
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil
düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum
işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Edip Cansever

Şairin betimlediği yerçekimli karanfil, sevda mıdır? Sema’nın hafif
çakırkeyiflikten gelen cesaretle yavaş yavaş Sefer’in omzuna düşen başı mıdır?
Yoksa adı konamayan şeylerin, ilk kez tutulan elde dile gelen sıcaklığı mıdır?
Elden ele dolaşan karanfil, heyecanı taa bize kadar yansıyan dingin bir
sevginin başlangıcı mıdır? Yoksa derinlerde çoktan başlamış olan bu sevginin
ilk kez açık açık dillendirilişi midir? Bilemem. Sefer’in gözlerini bir an bile
Sema’dan ayırmadan tatlı tatlı köşeye sıkıştırmasını sever, “Bir yamuğumuz
varsa söyle düzeltelim.” deyişindeki tevazuya saygı duyar, kendini bilişini
takdir ederim. Sema’nın parlayan gözlerini sever, gülüşüne hayran olur, utanıp
paniklemesine tebessüm ederim. Bu şiirde nasıl handiyse elle tutulur bir lirizm
varsa, “Verecek zaman yok.” cümlesinde de öyle somut bir realizm vardır, onu
bilirim.
"Geçecek..."
"Güçlü ol."
Sefer realist davranmaya devam edecek ve Bahri Baba’nın
Sema’dan sakladığı gerçeği önce kendisi öğrenip sonra da Sema’nın öğrenmesini
sağlayacaktı. Sema ortaya çıkan bu yeni gerçekle bir yıkım daha yaşamıştı ama bu kez Sefer, “Ben yanındayım.” diye söz
vermişti baştan. Gerçekten de bundan sonra hep yanında olacaktı.
Devam edecek…