1
- The Leftovers
İlk sezonun “Gladys” ve “The Guest” bölümleri tüm zamanların
en iyi dizi bölümleri arasında yerlerini aldılar bence. Fakat dizinin sevmeyeni
çoktu, hikayenin belirsizliği birçoklarına fazla geliyordu, bu büyülü dünyaya
kendilerini teslim etmeyi başaramadılar. Ben sorgusuz sualsiz kendimi diziye
bırakanlardanım ve hiç pişman değilim. Hele ki geçtiğimiz hafta sona eren mükemmel
2. sezonun ardından. Aslında senarist olarak çok da sevmediğim Damon Lindelof’un
en güçlü yanını konuşturarak karakterlerin üzerinden hikaye değil “kesit”
anlatması, Max Richter’in beyne kazınan ve avuçlarıyla kalbi olabildiğince
sıkıştıran enfes müziklerinin kurduğu atmosfer ile birlikte mucizevi bir
karışım ortaya çıkarıyor. 2. sezonun jenerik şarkısında da dediği gibi, bırakın
tüm gizem öyle kalsın. Bu dizinin güzelliği o belirsizlik içinde kendilerine
yol çizmeye çalışan, karanlık tünelde kör topal ilerleyen karakterleri bir
büyüteçle izlemek.