Masallarda ejderhalar hep insanın
düşmanı olarak anlatılmıştır. Çocukluktan kalma bu alışkanlık daha önce
efsanelere, sonrasında ise resme, edebiyata ve sinemaya yansımıştır; ejderhalar
hep insanın düşmanı olmuştur. Ejderhanı
Nasıl Eğitirsin (How To Train You
Dragon) serisi ise insanla ejderhanın ezeli birer düşman olduğu algısını
kırmaya ve körelen hayvan sevgisini yeniden kurmaya çalışan animasyonlardan
biri. Bu duruşundan taviz vermemesiyle de hep takdir ettiğim bir seri olmuştur.
Serinin yeni filmi Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3. Gizli Dünya
ejderha avcılarının yakalamış olduğu ejderhaları kurtarma operasyonuyla
başlıyor. Ejderhaları kaçırmayı başaran kahramanlarımız, onları kendi evlerine,
Berk Adası’na getiriyorlar. Fakat bu küçük ada yüzlerce ejderhayı barındırmaya
yetmiyor. Bunun yanı sıra ejderha avcılarının bir numaraları hedefi haline
geldiği için de Viking dostlarımızın bu adayı terk etmekten başka çareleri
kalmıyor. Nerede güvende olacaklarını düşünürken Hıçkırık, babasının anlattığı
bir efsaneyi hatırlıyor ve dünyanın sonunda yer aldığı Gizli Dünya’yı bulmak
üzere yola çıkıyorlar. Var olduğundan emin olmadıkları bir yeri bulmaya
çalışmaları yetmezmiş gibi bir de Grimmel adlı bir Gecenin Öfkesi avcısı,
Dişsiz’i yakalamak için peşlerine takılıyor. Dişsiz’in aşkı bulması ise her
şeyi daha da zorlaştırıyor.
Dişsiz'in hayatının aşkı Işığın Öfkesi ile karşılaşması
İlk film Dişsiz ve Hıçkırık’ın
üzerinden kurulan “hayvan sevgisi” temasını ele alıyordu. İkinci filmde ise
fiziksel eksikliklerini bahane etmeyen kahramanlarımız, hiçbir şey olmamış gibi
hayatlarına ve mücadeleye kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Beraber büyüyen,
hayatın zorluklarıyla birlikte mücadele eden bu iki yakın arkadaşın bu son
macerası ise seçim yapma ve kabullenmeyi etrafında gelişiyor. Bu seçimlerden
ilki, lider Hıçkırık’ın Vikinglerin geleceğine yapması gereken seçim: Bir
tarafta babasının vasiyeti, diğer tarafta ise artık Berk’e sığmadıkları ve
düşmanın yaklaştığı gerçeği. Hıçkırık, Astrid’in de desteğiyle kabul etmesi zor
da olsa Berk’i terk etme ve yeni bir yuva bulma kararını vermeyi başarıyor. Babasının
vasiyetine rağmen Vikingler ve ejderhalar için en doğru olanı yapıyor. Genç yaşına rağmen mantıklı düşünerek doğru
olanı seçmeyi başarıyor, ama burada başta Astrid olmak üzere yakınındakilerin
verdiği desteği unutmamak gerekli.
Hıçkırık’ın yapmak zorunda olduğu
diğer seçim ise Dişsiz’in geleceğine dair almak zorunda olduğu karar. Ya bencilce
bir tercih yapıp ömrünü en yakın arkadaşıyla maceradan maceraya koşarak
geçirecek ya da kabul etmesi zor olsa da Dişsiz’in kendi yolunu çizmesine izin
verecek. Hıçkırık vermek üzere olduğu seçimde yaşanan yeni gelişmelerin büyük
etki sahibi olduğunu unutmamak lazım, yani Dişsiz’in aşık olması. Hayatının
aşkıyla tanışmadan önce Dişsiz’i anlayan tek kişi Hıçkırık’tı. Dolayısıyla
Hıçkırık’ın Dişsiz’i neden bırakmak istemediğini, neden onunla birlikte Gizli
Dünya’ya gitmek istediğini anlayabiliriz. Ama Işığın Öfkesi’nin hayatlarına
girmesiyle işler değişti. Aynı Hıçkırık’ın hayatında Astrid’in olması gibi
artık Dişsiz’in hayatında da onu anlayan biri var. Kendine ömür boyu yanında
olacak bir eş bulduğuna göre, Hıçkırık’ın da onun mutluluğundan endişe etmesi
için bir sebep kalmıyor. Bu da gelişmeyle birlikte Hıçkırık zor da olsa en
yakın arkadaşının kendi hayatını yaşamasını ve gidip ejderhalara liderlik
etmesini kabulleniyor.
Azılı Gecenin Öfkesi avcısı Grimmel
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin serisinde beni rahatsız eden bir mesele
vardı, o da Dişsiz’in özgürlüğü. Çocuklara (hatta yetişkinlere bile) hayvan
sevgisi aşılama anlamında önemli bir yere sahip olan seride Dişsiz’in tam
anlamıyla özgür olamaması içten içte hep sorguladığım bir durumdu. İnsanlığın
nefret ettiği bir “canavarken” ve yalnızken kendine yakın bir dost bulmasının
elbette bunda rolü büyük. Ama yine de neden çıkıp kendine yeni dostlar, kendi
gibiler bulmaya çalışmadığını anlamıyordum. Bunun eksikliğini ilk iki filmde
hissettim. Fakat serinin final filminde Dişsiz’in kendi yoluna gitmesi,
hikayeye daha farklı bir gözle bakmamı sağladı. Aslında biz bir dostluk
hikayesi değil, bir büyüme hikayesi izliyormuşuz. Dişsiz ile Hıçkırık’ın
birbirlerini bulması (birinci film), engellerle ve hayatın zorluklarıyla
mücadele etmeleri (ikinci film) ve şimdi de artık kendi çizdikleri yoldan
gitmeleri. Yani mesele özgür olmamak değil, sadece Dişsiz’in kendisine
izleyecek bir yol bulamamış olması.
Kahramanlarımız kendilerine yeni bir yuva ararlarken...
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin serisi yalnızca macera dolu hikaye ve
hayal gücünü zenginleştiren fantastik bir dünya değil. Hayvan sevgisini
aşılıyor olmasının yanı sıra Astrid ve Hıçkırık üzerinden kadın ve erkek
toplumsal alandaki rollerine dair söylemiyle de erkek egemen toplumun
normlarını kırmasıyla da çocukların zihnine kadın erkek eşitliğini zihinlere
kodluyor. Küçük yaştaki izleyiciler için biraz sert başlasa da (şiddet içeren
bir iki sahne var) en nihayetinde çocukların ve yetişkinlerin birlikte keyifle
izleyecekleri bir film. Hazır beyazperdedeyken kaçırmayın derim.