O kadar çift arasından AlSel’i seçmişseniz
eğer hemen anlaşalım aradığınız safi mutluluk değildir. Çünkü mutluluk görüp
bağlanmamışsınızdır o çifte. Peki mutluluk göremeyeceğini bile bile neden
seçtin onları derseniz, elbette ki bir cevabım var.
Alsel’i seçtim çünkü onları
oynayan o iki oyuncunun güzel kimyasına vuruldum. Kısacık sahneleri bile
öylesine muazzam oynuyorlardı ki izlemesem olmaz dedim; daha 3. bölümde
-Kusura bakma,
- Bakmam
demişlerdi ve ben
artık gerisini hatırlamıyordum. (Buradan Hande Erçel ve Tolga Sarıtaş’a selam
olsun!)
Sonra birbirlerinde
kimsenin göremediklerini görüyorlardı. Göründüklerinin aksine içlerinde
sakladıkları o yaralı çocuklara seslenebiliyorlardı. “Kalbi kırık küçük bir erkek çocuğunun gözleri var sende.” diyordu Selin,
“Senin de içinde acı çeken küçük bir kız çocuğu var.” diye cevap veriyordu Ali
bir başka gün. Acı ya da mutluluk fark etmez her yaşadıklarını
en derinden yaşıyorlardı. Biri hiç sahip olamadığı aile özlemini anlatırken
çıkarıyordu maskesini diğeri giden babasının ardından nasıl bir zırh ördüğünü
anlatırken.
Asla sıradan değillerdi kimseye benzemiyorlardı. Birbirlerinde
yaralar açıp birbirlerinin yaralarına derman oluyorlardı. Ne kadar kaçmaya
çalışsalar da kaçamıyorlardı birbirlerinin yörüngesinden. ‘Ben yok olmak
istiyorum’ diyordu Ali çaresizliğini anlatırken ama kurtaramıyordu kendini,
“Sürükleniyorum.” Diyordu. Birbirlerinin
acısını görünce kendi acılarını unutuyorlardı. Beraber rüzgâra fısıldıyorlardı
acılarını rüzgar alsın diğer acıların yanına götürsün diye. Öyle güzeldiler ki
bu dünya için fazlalar ‘uzay’ paklar onları diyordum biricik uzay çiftim AlSel’e. Zira onlar da uzaya gitmek orada huzuru bulmak istemiyorlar mıydı?
Ama
en çok neyini sevdin AlSel’in derseniz, cevap Selin Reyiz’den gelsin:
‘Anlatsaydım herkes anlardı.’ En çok konuşmadan birbirlerini anlamalarını
sevdim, tek bir bakışın her şeyi anlamalarına yetmesine bağlandım. Selin’in
‘Hemen anlamandan nefret ediyorum.’ derken kimse anlamasa bile Ali’sinin onu
anlayacağını bilmesindeki huzuru sevdim. Çünkü konuşarak herkes anlaşabilirdi
ama onlar konuşmadan anlaşırlardı çünkü onlar AlSel’di..
Peki sonra ne oldu? Konuşmadan birbirini
anlayan insanlar konuşarak bile anlaşamaz oldu. ‘Ben en çok seni düşünüyorum’
diyen Ali, Selin’inden başka herkesi düşünür oldu. Güvenip yaralarını açtığı, o
yaraları sarıp sarmalayan kadının anlatmakta direttiği konuya inanmayı bırak
acaba mı bile demedi Ali. Aşkına aşık olduğumuz adam Ali, uzaydaki mavi gözlü
çocuk itirafını duyduğunda hayal olmasından korkup gözlerini kapatan Ali,
Selin’inin aşkından şüphe etti. “Belki de benim kadar sevmedi.” diyebildi,
neredeyse hiç tanımadığı bir kişiye. Selin’i üzmeye kalkana ‘Keserim soluğunu!’
diye haykıran Ali kendi üzdü Selin’ini ve dahası fark edemedi bunu. Koca gözlü kızın gözlerindeki hüznün sebebi
oldu Ali halbuki hayatında onu ilk defa gerçekten mutlu hissettiren kişiydi
Selin.
‘Birbirimizin evi oluruz’ diyen adam özenle dikilmiş duvarları teker
teker yıktı geçti.