Bölümleri,
sahneleri birbirinden ayırmak çok zor. Hele benim gibi artık dizinin her
dakikasını biliyorsanız. Ama tadımlık, genel olarak en sevilen, bilinen
sahneleri bir hatırlayalım dedim.
Dursun’un Vedası
Daha doğrusu ilk vedası.
Konak ahalisi Madam’ın konağı satacağını öğrenmiş, ne yapacaklarını düşünüp
otururlarken Dursun elinde balıklarla gelir. Aslında kendi ülkesinden, düşünmekten ve inanmaktan başka ‘kötü’ hiçbir
şey yapmadığı ülkesinden kaçacağı için belki de son kez arkadaşlarını görmeye
gelmiştir. Ancak bu akşam konaktaki herkese iyi gelir. Dizide sık sık gördüğümüz
en kötü zamanlardaki umut sahnelerinden biridir. Herkes bir araya gelir.
Canan’ın o meşhur fotoğrafı bu akşam çekilir. Suna ve Hatice’nin taratoru kimin
yaptığı üzerine tatlı rekabetleriyle, Suna ve Ercan’ın her zamanki
atışmalarıyla ve Suna’nın akşamın sonunda hafif çakırkeyif olmasıyla geçen bir
akşam olmuştur. Dursun gideceğini birden bastıran yağmur altında Mehmet ve
Yurdanur’a söyler; annesiyle vedalaşmayacağını, onu hayal kırıklığına uğratıyor
olmanın en ağır cezadan bile ağır geldiğini de. Yağmur diner, Dursun gider.
Yurdanur’un içini bir umutsuzluk kaplamıştır. Mehmet’e ‘’hiç ışık olmayacak
mı’’ diye sorduğu sırada ateşböcekleri çıkagelir. Dizide sayamayacağım kadar
çok favori sahnem olsa da bu en özellerinden biri. Bütün konak bahçede bize hep
böyle karanlık olmayacağını hatırlatır. Ve o umudu bir çocuktan daha iyi ne
anlatabilir ki.
İdama gidiş..
Dizinin en bilindik, en can yakan sahnelerinden biridir Dursun’un idama götürülüşü. Mehmet askerdeyken arkadaşları mahkemeye çıkarılmıştır. Onlar mahkemenin sanığı, Mehmet zabıtıdır. Hâkim gelene kadarki o kısacık sürede Mehmet askere darbeden önce alındığını anlatmaya çalışır. Dursun da Mehmet’ten mahkeme salonundaki annesine korkmamasını söylemesini ister. Ve karar verilir. Bir kalem kırmak kadar kolaymış gibi. Mehmet arkadaşı için son bir şey yapar ve askerler Dursun’u götürmeden onun annesine sarılmasını sağlar. Bu kendisini de hapse attıracak ve askerliğini uzatacak olsa da. Vedaları da Şeyh Bedrettin Destanı’ndan bir bölümü birlikte okumalarıyla olur. Biz de öyle havadaki konuşmamanın görmemenin kahrolası hüznünü iliklerimize kadar hissederek kalırız.