Debbish | Tersine Sindirella Hikayesi
Bilen bilir çok severim
peri masallarını… Kaderin cilvesini, anlık mucizeleri ve her zaman mutlu sonla
bitecek finalleri. Her genç kızın da en sevdiği masal hiç şüphesiz
Sindirella’dır… Ve bu akşam ilk bölümüyle bizlere ters Sindirella hikayesi
yaşatan bir dizi yayın hayatına başladı. Hoş geldi, sefalar getirdi. Haftalık
dizi programımda Çarşamba akşamındaki yerini aldı.
Hayatını kazan
dairelerinde geçiren genç kızların hayalidir; uzaktan bakıldığı zaman o şaşaalı
dünyanın bir parçası olmak. Ağzında altın emzikle ve altında arabayla dünyaya
gelmek. Uzaktan her şeyin güzel göründüğü gibi bu siyah büyük kapalı kapılar
ardındaki kıpkırmızı köşkler de pek şahane görünür. Ta ki yaşayana kadar… Ne
zaman o hayatın parçası olursun kaçmak istersin. Hayalinde dansçı olmak yerine
istemediğin bir işi yapmak, aşk evliliği yerine şirket ortaklığını andıran bir
evliliğe mahkum olmak ve bunun gibi zorunluklar. Bazıları ‘daha ne istiyorsun’
derken, yaşayan ise kaçmak ister. Aynen bir geceliğine prenses olmak isteyen
Sindirella gibi. Tek arzusu ona hediye edilecek 24 saat. Dansını edeceği,
oynamayacağını bile bile seçmeleri kazanacağı ve doyasıya hayatın tadını
çıkaracağı sadece 24 saat. Ancak niyetlendiği an ilk engel yarışmanın
sponsorundan yani babasından geldi. Ardından başladı tipik zengin kızı
isyanları. Cep telefonunu denize atarken ya da kredi kartlarını kırmaya
çalışırken hafif alay konusu olduğuna şüphe yok. Ama sonraki dakikalarda birçok
hareketiyle bu imajını benim gözümde yerle bir ederek kalbimi feth ettiğini itiraf
edebilirim. Tabii ki denizci kılığındaki prensini de…
Dedim ya Bu Şehir
Arkandan Gelecek aslında bir tersine Sindirella hikayesi. Prensesimiz bir
günlüğüne işçi kızı olurken, yıllarını denizde geçiren Ali ‘Smith’ de hayattaki
en nefret ettiği şehirde prense dönüşüyor limanda camdan bir ayakkabı yerine
pointe bulmasıyla. Ve başlıyor hikayemiz. Her ne kadar o taksi kovalamacasından
sıkılmış, ayrıca da taksicinin pasaporta ne yapacağını düşünmekten Derin’in
dansına konsantre olamasam da ardından başlayan maceralarıyla ilk 45 dakikanın
monotonluğu bir anda yok olup gitmişti. Kader 24 yıl önce Ali’nin hikayesini
başlattığı aynı limanda hikayesindeki ikinci bölümün başlamasını sağlamıştı.
Hiç beklenmedik bir aşk ile... Sevdim ben Derin ile Ali’nin enerjisini. Yaptıkları
her konuşmada, her bakışlarında ve her gülüşlerinde beni içlerine aldılar.
Derin zengin şımarık kız imajından kurtulurken Ali ise Rauf Anne’nin ne kadar
da iyi bir ebeveyn olduğunu bizlere gösterdi. Belki çok mücadele etti, gözünün
önünde babası sandığı insan annesini öldürdü, bir limandan diğerine gitti ama
yine de iyi bir insan olmuş Ali benim gözümde. Limanda bulduğu bale
ayakkabısını "belki lazımdır" diye hiç tanımadığı kızın arkasından giden,
taksiciye pasaportunu verecek kadar güvenen, daha sonra da sırf kendisine
yardım etti diye yanındaki kızı illa eve bırakmak isteyen bir centilmen.
Görünüşe göre gittiği her limanda o ülkenin erkeklerinden kapmış birkaç
özellik. Acısını içinde saklarken ayakta durmuş, hırsını da yaptığı dövüşlerle
içinden akıtmış denizin dibine doğru.
Bazen hayat hiç
beklenmedik anlarda beklenmedik kişileri hayatımıza sokar. Nedeni bilinmez,
‘kader’ deriz buna. Derin kendi hayatına isyan ederken tanıştığı Ali’yle kendi
acısının acı olmadığını anladı tam da herkesten ve her şeyden kaçmak istediği
bir günde. Anlatmaktan bile utandı kendi hikayesini Ali’ninkini duyduktan
sonra. Belki içinden şükretti bile içinde bulunduğu hayata. İşte böyledir; acı
ancak şükretmek için daha kötü anlara şahit olmak gerekir. Derin de hem şükretti,
hem de aslında Yiğit ile evlenmek istemediğine bir kere daha emin oldu. Diğer
yandan ise Ali’nin nefret ettiği bu şehir Derin sayesinde lunaparka döndü. Rauf Anne'yle dolaşırken boğazda nefreti belki de anılarla artacakken hiç beklenmedik
bir anda şehrin bir ucundan diğerine yüzünde gülümseme olan bir kızla dolaşma
şansına sahip oldu. Acılar tuzla buz olurken, İstanbul gözüne her zamankinden
daha anlamlı geldi. Hatta gemiyi kaçırdığı zaman aslında beklediği kadar
üzülmemesine de neden oldu bu beklenmedik tesadüf... O an anlamasa bile bu
nefret ettiği şehirde bir daha yüzünü görmeyi arzulayacağı bir kız vardı artık.
Belki bir gün üstüne ev kuracağı. Ne de güzel demiş Meksikalılar; “Ev, toprağın
üzerine kurulmaz. Bir kadının üzerine kurulur.” Bizim deyişle tabi “Yuvayı dişi
kuş kurar.” Aslında Derin pasaport olayını öğrendiği an ona yardım etmeyi
teklif ederek bu yuvayı kurmaya başlamıştı bile... Tabii ki önlerinden yüzlerce
hatta binlerce sorun olması da cabası. Zaten hangi masalda mutlu sona ulaşmak
kolay olmuş ki?
Bir peri masalını andıran
başlangıç yapan Bu Şehir Arkandan Gelecek hiç şüphesiz önümüzdeki bölümlerde
masaldan çıkarak aşırı maceralı hatta entrikalı bir aşk hikayesine dönüşecek.
Artık Ali Smith’in İstanbul’da şimdilik boks şampiyonu olarak bildiği bir
babası, bir de bakışlarıyla deli gibi aşık olduğunu belli ettiği genç bir kız
var. Üstelik bu hikayelerin bir noktada kesişeceği ise kaçınılmaz bir gerçek.
Bakalım Derin’in babasının Ali’nin annesiyle nasıl bir bağlantısı çıkacak? Bu
aşk hikayesi bir noktada düşman ailelerin çocuğu olan Romeo ile Jülyet’in
aşkına dönecek mi? Dönse bile Derin’in tüm ailesine karşı gelecek cesareti
olduğunu gördüm ya, içim rahat bu aşka güvenirim ben.
Bu arada söylemeden
geçemeyeceğim Derin ile kesinlikle hemfikirim. Rauf Anne bugüne kadar okuduğum
hikayelerdeki en güzel kahraman. Yıllar boyunca baba ile oğlu bir araya
getirmek için kafasında çeşitli planlar kurup durmuş. Ali’nin hayatını
kurtarmakla kalmamış, onu iyi bir insan olarak yetiştirmiş, meslek edindirmiş ve
zamanı gelince de babasına emanet etmek adına İstanbul’a uğrayan bir gemide iş
bulmuş. Sonradan şehre geldiğinde yaptıkları da cabası. Takdir edilecek adam
vesselam. Şanslıymış Ali. Belki babası gelip saklandığı yerde bulamadı onu ama
neyse ki onu bulan kişi iyi kalpli bir kahramanmış. Umarım Rauf Anne’nin
macerası bu bölümle sona ermez. İstanbul’da kaldığını Ali’ye belli edecek mi
merak ediyorum? Diğer merak konum ise Şahin’in ne zaman ve nasıl hikayesini
anlatacağı... Daha yeni başladık, şimdiden tüm bu sorular aklımda dolaşırken
gelecek haftayı heyecanla bekliyorum. Bu heyecanı çok fazla sıkmadan hep
tutmaları dileğiyle...
Ufak bir not: Kara Para
Aşk tutkunu biri olarak dizideki oyuncuları Bu Şehir Arkandan Gelecek’te görmek
güzel olsa da, onların ellerinde yeniden kaçak elmas görmek pek hoşuma gitmedi.
Sanki bir noktada farklı kişilerle benzer hikayeler izleyecekmişim gibi
hissettim... Tamamen hissiyat tabii, şu anda bilinmeyen daha çok soru var.
Yazı devam ediyor...