Bana Sevmeyi Anlat: Bir kaçış hikayesi...

Leyla’nın Zümrüd-ü Anka’sı
 
Mortissa

İlk bölümün günahı olmaz derler. Külliyen yalan! Olur, çünkü ilk bölüm için üzerinde epeyce uğraşılmış düşünceler vardır. Audition denemeleri yapılır. Cast oluşturulurken ekrandaki uyuma bakılır. Günlerce, belki haftalarca ve yahut ayı bulan çekimler yapılır. Bütçe iyi harcanır. Yurt dışlarına çekime gidilir. Görülmedik, bilinmedik yerlerde çekerler, ki ilgi odağı olsun. Hepsi koca bir emektir. Alın teridir. Bunun yanı sıra, seyirciler sıfır tahammül ile ekran karşısına geçer. Bizleri teaser ve fragmanda öyle bir heveslendirirler ki, belirli bir hayâl dünyasını yanımıza kapıp da geliveririz.
 
İlk bölümü bir teraziye koyacak olsaydım kesinlikle hüsran ağırlık basacaktı. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; oyuncu için hikâye değil, hikâye için oyuncu seçimi yapılsaydı şu âna kadar sektördeki – neredeyse – tüm senaristlerin elinde en az bir Al(a)mancı hikâyesi olmazdı. Castta yer alan her isim başlı başına yetecek kadar performans gösterecek iken plân hatasına kurban gitmezdi. Oyunculuk zehirlenmesi yaşadığım doğrudur.
 
Tek tek oyunculuklara ya da hangi açıdan yanlış kurgu ve plân yapıldığına bakmayacağım. Haddim de değil. Gözüme batan birkaç detayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Mesela Hakverdi rolü (Belki de en son söylemem gereken düşüncelerim iken, bölüm içerisinde fazlaca rahatsız olduğum için ilk eleştirebileceğim nokta bu oldu.) Geçen sezon karşımızda Mahir karakteriyle Olgun Toker gibi çıtayı arşa çıkaran bir örnek varken, insan ister istemez benzer rolleri karşılaştırıveriyor. Oyuncunun yeteneğine, bakış açısına bir şey diyemem. Lakin rolü çıkarma aşamasında kendine özgü jest ve mimikler kullanılabilirdi.
 
Mustafa Üstündağ, Haşmet’i tek bir bakışla izleyiciye özetledi. Kötü adam olduğu; ama tek zaaf noktasının da Leyla’dan başkası olmayacağını izleyiciye gösterdi. Seda Bakan’ın Leyla’sı birkaç bölüm sonra daha da oturacaktır. Yine de ilk bölüm için fena sayılmayan performansa sahipti. Kadir Doğulu’nun Alper’i için ise; iki proje sonra baba rolü gelseydi hevesle takip ederdim, diyebilirdim. Bu nedenledir ki iki gömlek fazla geldiğini hissediyorum.
 
Mutfak çekimlerinde daha iyi kamera oyunu beklerdim. Sonuçta yemek yaparken kendimle aynı hızda sebze doğrayan aşçı izlemek istemem. Seyirciye bir iş satmak ve her hafta karşısına geçirip, ondan zamanını almayı bekliyorsanız kendi gibi olamayan uğraşlar edindireceksiniz. Vedat Milor’u restoran işletmecisini canlandıran karakterin önüne çıkarmak kâğıt üzerinde güzel bir fikir olmuş. Yalnız Vedat Bey role girememiş ya da role girmemesi gerektiğini hatırlatan olmamış. Böyle olunca kadraj arkasında verilen direktifleri Vedat Bey’in yüzünden okudum.
 
Bana Sevmeyi Anlat, sevip de kavuşamayanların hikâyesi olur mu, bilmem. Ama Leyla’nın hikâyesi olacağı kesin. Leyla, aile baskısından kaçarken Haşmet’e tutundu, tutunduğu dalın da bir çırpıda kül olduğunu gördü. Halbuki tek amacı Rüzgar’dı. Son ânda Alper’in karşısına çıkması Zümrüd-ü Anka misali, ölümünü beklerken küllerinden doğmasını sağlayacak. Belki de yeni bir aşka, hiç tatmadığı sevgiye sahip olacak? Senaryonun ise evrilme şansı, uzun yıllar nadasa görmüş toprak gibi. Eğer tohumunu iyi eker, gübresini, suyunu ve bakımını yaparlarsa ekran önündeki şansı da, bahtı da açık olur. 

BUNLARI DA SEVERSİN

DİZİ-YORUM : SEZON 2 , Bölüm 62
DİZİ-YORUM : SEZON 2 , Bölüm 49
DİZİ-YORUM : SEZON 2 , Bölüm 47
DİZİ-YORUM : SEZON 2 , Bölüm 46
DİZİ-YORUM : SEZON 2 , Bölüm 45
DİZİ-YORUM : SEZON 2 , Bölüm 43
DİZİ-YORUM : SEZON 2 , Bölüm 42
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER