Torunlarım olsa, onlara, “Yağmurlu bir gündü” diye anlatırdım. Ne yazık ki yok. Ekin Koç ile
röportaj yapacağım. Yine erkenden randevu
yerindeyim ama bu kez Carlos’u sevebilmek için.. Carlos, henüz yaşını idrak
etmek üzere olan bir av köpeği. İD Kızları barınaktan kurtarıp, geçici olarak
bakımını üstlendiler. Korkunca vücudunda yaralar açılan, güvenince sırt üstü
uzanıp karnını açan bir dünya tatlısı Carlos. Taksi’de laptopumu unuttuğum anı
da saymazsak bu gün oldukça neşeli geçti, geçecek. Belli.
Çay, sohbet ve biraz da Carlos'la vakit geçiriyorum. Neredeyse tam saatinde Ekin Koç kapıdan içeri giriyor. Ufak
tefek bir adam olduğunu düşünmüştüm. Uzun boyluymuş. Yüzünde hazırlıksız bir
gülümseme var. Demek ki gerçekten tatlı. Ve haklısınız, çok güzel gülüyor.
Tanıştırılıyoruz. Röportaja başlamadan önce kısa bir süreliğine izin
istiyorlar, Ekin’in önceden planlanmamış, çok kısa bir toplantıya katılması
gerekiyor. Üzgünüm, ‘Konu ne’ diye sormuyorum. Gerçekten de kısa süren bir
toplantıdan sonra yanımıza geliyor ve sohbete başlıyoruz.
Fotoğraf çektirmeyi, poz vermeyi hatta röportaj vermeyi de
pek sevmediğini öğreniyorum. Zaten dizi lansmanları esnasında konvansiyonele yapılan röportajlar dışında, Ekin Koç ilk kez bağımsız bir mecraya konuşuyor diyebiliriz.
Röportajın nasıl ilerleyeceğini anlatıyorum kısaca.. Twitter’a yollamak için
çektiğimiz o tek kare esnasında yaşadığı incelikli gerginlik yüzünden de bu röportajda
önceden çekilmiş fotoğraflarını kullanmaya karar veriyorum. Buyrun...
Ekin'in Bilgi Üniversitesi'nde İşletme okuduğunu biliyor musunuz?
Nasılsın?
İyiyim, gayet iyiyim…
Benim Adım Gültepe
bitti..
Bitti, evet..
Ne hissediyorsun?
Burukluk var tabii çünkü hepimiz çok sevmiştik bu işi
gerçekten. Bir daha bu kadar inanacağımız, herkesin bir olup bağlanacağı, tek
bir duygu çatısı altında toplanacağı bir iş kolay kolay bulunur mu bilmiyorum
açıkçası. Değerli bir işti, biz de onun değerini çok iyi kavramıştık. Benim
Adım Gültepe’nin bendeki yeri her zaman çok çok ayrı olacak. Biraz talihsiz bir
şekilde bitti ama yapacak bir şey de yok. Hikayeler başlar, çok seversiniz.
Sonra ömrünü tamamlar ya da talihsizce yarım kalır ama önümüze bakmak, yeni
hikayeleri, karakterleri bulmak, onları yaşamak / yaşatmak zorundayız. Benim
Adım Gültepe de çok değerli ve güzel bir deneyim olarak kişisel tarihimde
yerini aldı.
İkinci projende çok
güzel bir kadroyla çalıştın..
Çok güzel insanlar tanıdım.
İlk projen Sana Bir
Sır Vereceğim. Nasıl başladı?
O zamanlar oyunculuk eğitimi aldığım kurum olan Akademi 35.5 vardı. Bu proje için kadro kurulmaya başlandığında fotoğrafımı yollamışlar.
Sonra görüşmeye gittim. Bir audition
verdim sonra yönetmenle görüştüm. Sonra da başladım. Şanslıydım sanırım...
Tam bu noktada
röportajı aktarmaya küçük bir mola veriyorum. Ekin, mesleğinden bahsederken inanılmaz bir
tevazu ile cümle kurmaya özen gösteriyor. Galiba sektöre giren bütün genç adam
ve kadınlarda da bu durum hakim. SBSV’in kadrosuna katılmasını da aynı tevazu
ile anlattı. Size durumu tercüme edeyim. Seçmeye girmiş ve rolü ilk seferde
almış. Hani “Bu gün git, yarın gel”, “Dur diğer adaylara da bakalım” gibi
durumlar olmamış. Hatta bu durumu pekiştirmek için size bir duyumumu da
aktarmak isterim. Benim Adım Gültepe oyuncu seçimlerinde de Zeynep Günay Tan,
Ekin’in seçmeler için gönderdiği videoyu gördüğünde hemen ilk seferde “budur” demiş. Bu bilgiler kenarda dursun,
biz röportaja devam edelim.
Proje de şanslıydı.
İlginçti. Keşke yaşasaydı. Sektör için önemli bir çeşitleme olacaktı.
Evet, güzel de gidiyordu ama günü değişince izlenme oranları
yara almaya başladı. SBSV bence de çok ilginç bir işti. Fantastik öğeler
taşıyan değil, tam anlamıyla fantastik bir öyküydü ve genç seyirciye hitab
ediyordu. “Fantastik işleri sadece çocuklar seyreder” yargısını da kırmıştı.
İzleyicileri arasında çocuk seyirciyi cezbedecek öğeler vardı, yetişkin
seyirciyi ilgilendirecek drama öğeleri de.. Bu yüzden de seyircinin dikkatini çekti ve
içinde rol alan oyuncular olarak bize de çok faydası oldu.
Şimdi ekibi yeniden
topluyorlarmış.
Evet ben de oynuyorum.
Nasıl yani?
Sosyal Medya’da öyle diyorlar. (Sazan gibi atlayıp, şakasını
gerçek zannetmem kaç puan?) Netleşmişim filan ama benim haberim yok.
'Sır Devam
Ediyor' kadrosunda yokum diyorsun yani..
Yokum diyorum. Hiç haberim de yok, kim yapıyor, kadrosunda kimler var hiçbir bilgim yok.
Aslında devam etmesi
iyi bir fikir olabilir. Hayırlısı diyelim. Peki, ID İletişim ile çalışmaya
nasıl başladın? Bu da kariyerin anlamında çok önemli bir adım.
Kiminle çalışacağım, beni kim temsil edecek, karar verirken
kime güvenip, danışacağım gibi sorular benim için cevaplanması öncelikli ve
önemli sorulardı. Kafaya taktığım bir konuydu desem yeridir. Doğru karar vermek
istiyordum. Ayşe Barım ve ID İletişim de hep duyduğum bir yerdi ama nasıl
ulaşacağım, gidip beni alın mı diyeceğim gibi şeyler vardı. Fakat kolay
kolay oyuncu almadıklarını da
biliyordum.

Prison Break ve Breaking Bad dizilerini seviyor.
Nasıl bir araya geldiniz?
Şansıma bir
yönetmen arkadaşım Murat Yıldırım’ı
tanıyordu. Onun aracılığı ile bağlantı kurduk. Görüştük. Tamam dediler.
Buradayım..
Araya giriyorum, yine
dayanamadım. Ekin, ilk görüşte ‘tamam’ denmeyecek gibi de değil, itiraf etmek
gerekirse. Plastik malzemesi çok avantajlı (Yazar burada ‘yakışıklı’ demek istiyor) Çok genç. Gelecek
vaad ediyor ve üzerine yatırım yapılacak kadar da yetenekli. ID
İletişim'in ID Studio ile beraber ve diğer ‘yetenek yönetimi’ yapan kurumların genç
oyunculara kapılarını açması önemli bir adım oldu. Sektöre adım
atan genç oyuncuların, “kariyer yönetimi” alması gerekirken, parlayana, adından
bahsedilir hale gelene yani dikkate değer olduklarını tek başlarına ispatlayana
kadar “Figüran Ajansı” tadında işletilen
bazı kurumlarda çakılıp kalmasını doğru bulmuyordum. En yönetilmeleri,
yönlendirilmeleri gereken zamanlarda ehil olmayan ellerde saçma sapan şekilde
sönüp giden pek çok yetenekli insan var. Kesin bilgi..
Yeni dizi var mı?
Şu anda dizi yok.
Biraz beklemekte
fayda var, en iyi ihtimalle Mart’a kadar oturmak lazım eğer imkan varsa tabii..
Bence en az önümüzdeki iki sezon karışık görünüyor. Hiçbir şeyin
önceden kestirilemediği garip bir döneme girdik. Biraz da korkutucu bu gidişat.
Bizim her zaman önden gitmemiz, cesur, yenilikçi daha agresif işler yapmamız
lazım. Bu hedeflerimizi engelleyecek bazı gelişmeler oluyor diye düşünüyorum.
Cesaretle yeniyi denemek zorundayız çünkü ancak bu tür deneyimlerle kendimizi
oyuncu olarak geliştirebiliriz. Elle tutulur ‘yeni’ yok bu gidişle de olmayacak
diye tedirginim aslında..
Başka projelerin var
mı?
Var ama henüz senaryo okuma aşamasındayım.
Sinema mı?
Evet ama henüz net bir durum yok ortada..
İstiyor musun sinema
yapmak?
İstemez miyim, elbette istiyorum. Sinema bambaşka bir şey..

En sevdiği oyuncu Daniel Day-Lewis. Hatta bazı röportajlarında Lewis'in idolü olduğunu söylemiş.
Sadece oyuncu olarak
mı kalacaksın?
Yazmak da istiyorum. Belki ileride kendi hikayelerimi
yazmaya odaklanabilirim. Şu an sadece oyuncuyum, gelecek ne gösterir bilmiyorum
ama hedefimde yazmak da var, çekmek de.. Bu meslekle ilgili her şeyi deşmek, öğrenmek
istiyorum. Sette de öyleyimdir. Işığa bakarım, sese bakarım. İşe her türlü
hakim olmak gerektiğini düşünüyorum. İlla yönetmen olup çekmeme gerek yok ama o konularda da fikir sahibi
olabilmem gerekiyor. Belki ilerde gerçekten kendi işimi yaparım. Kendim
yazarım, kendim oynarım, kendim yönetirim. Bilmiyorum.
Ne güzel bir hedef! Akademi
dışında oyunculuk eğitimi aldın mı?
Yok. Bazı
workshoplara katıldım.
Yabancı dilin var mı?
İngilizcem var ama biraz bayatladı. Pratik yapamadığım için...
İngilizcemi geliştirmek hatta ikinci bir dil de öğrenmek istiyorum.
O zaman dünyaya da
bakıyorsundur neler oluyor diye..
Vakit buldukça bakıyorum. Sektör anlamında da yapılan işler
anlamında da takip ediyorum. Şimdi vaktim
var daha da çok yoğunlaşmayı planlıyorum.
Eğitim için yurt
dışına gitmek gibi mi?
Henüz değil ama o da hedeflerim arasında.. Dünyayı gezmek istiyorum. Mümkün olduğunca çok yer görmek istiyorum.
Kaç yaşındasın?
22.
Gönül işleri..
Bir kız arkadaşım var.
Peki.. Yabancı dizi izler misin?
En son Breaking Bad izledim. Sıkı takipçisiydim. O bittiğinden beri yabancı dizi izlemedim. Birkaç denemem oldu ama beni içine çeken olmadı.
Benim Adım Gültepe’ye
dönelim mi?
Dönelim. Gültepe büyük bir prodüksiyondu. Ve benim ikinci
işim. Dönem. Yolun başında bir oyuncuyu cezbedecek her şey vardı içinde. Seyfi
çok etkileyici bir karakterdi. Kadroda çok güçlü, çok deneyimli oyuncular
vardı. Bir de Zeynep Günay Tan fonksiyonu var. Çok özel bir çalışma dönemi
geçirdik. Çok çalıştık. Çekime başlamadan çok önce okuma provaları başladı,
prova çekimler yaptık. Detay detay üzerinden geçiyorduk her cümlenin,
hikayenin. Dolayısıyla beni projenin kapsamı dışındaki konularda da çok
besledi, çok eğitici bir dönem oldu.
Senaryo geldiğinde
içinde olup olmama kararını verirken nelere dikkat ettin?
Aslında senaryoyu okuduğumda ilk başta biraz yadırgadım. Yani
tam olarak hikayenin açılımını kavrayamadım gibi oldu sanki.
İzzet Çapa'ya verdiği röportajda Çağan Irmak ve Ferzan Özpetek'le film çekmek istediğini söylemiş.
Kaç bölüm senaryo
okumuştun?
Başlangıçta iki bölüm senaryo okudum. Karakterin de
hikayenin de nasıl ilerleyeceğini çok kestiremedim. Bulanıktı kafamda. Tam
göremediğim şeyler vardı; ne olduğunu, neler olacağını netleştiremiyordum. Sonra
Zeynep Hoca ile karşı karşıya geldik. Oturduk konuştuk. Hikaye ve karakter
hakkında neler düşündüğünü anlattı. Çıktığımda kafamda her şey netleşmişti.
Bambaşkaydım. Çok heyecanlıydım. Onunla konuştuktan sonra ‘müthiş bir işe giriyorum’ dedim.
Nesi cezbetti
Seyfi’nin?
Biliyorsun, hikaye olarak derdimizi tam anlamıyla anlatacak
süreyi kazanamadık. Reytingler başta iyi gidiyordu, kötü gitmeye başlayınca biz
de hızlandık. Seyfi değişiyordu. Okulu zaten bırakmıştı. Çok sancılı büyüyordu.
Bir takım karanlık işlere bulaşacaktı. Dünyası farklılaşacaktı. Mahallede
birlikte büyüdüğü arkadaşlarının tamamı farklı farklı yollara gidiyordu. O
değişimi oynamak çok cazipti. Her
oyuncunun denemek isteyeceği bir karakterdi. Çok katmanlı, çok yerden kırılan
ve çok çatışması olan bir adamdı Seyfi..
Kişisel olarak; sektör bazında bakarsak bu projenin, içinde duran oyunculara da, rejiye de artı puan kattığını düşünüyorum.
Teşekkürler, her durumda biz müthiş bir deneyim yaşadık.
Zeynep Günay Tan’la
çalıştın. Nasıl bir oyuncu- yönetmen ilişkisi deneyimledin.
Zeynep Hoca çok acayip bir kadın. Her karakterin hikayesine
hakim, hikayeyi çok iyi biliyor. Öyle sadece ana karakterleri de değil en küçük
bölüm oyuncusuna kadar hikayeye hakim.. Kafan karıştığında, yolunu kaybeder
gibi olduğunda hemen seni alıp olman gereken yere koyuyor. Nasıl bu kadar
enerjik olabiliyor insan hayret ediyor. Çok şanslıyım ikinci işimde Zeynep Hoca
ile çalıştığım için.
Son olarak Sosyal
Medya’da çok hayranın var onlara söylemek istediğin bir şey var mı?
Onların ilgisinden ve desteğinden çok mutlu oluyorum. Onların ilgisi benim için çok kıymetli..
Sohbeti bu noktada tamamlıyoruz. Kahvelerimizden son yudumunu alıp, dağılıyoruz. Güzel gülüşü, içtenlikli sohbetiyle Ekin Koç kalbimdeki yerini sağlamlaştırdı. En kısa zamanda ekranda ya da perdede ama mutlaka ferah feza işlerle yeniden görmeyi bekliyor olacağım. Bende bakiye kalan şudur: Sektöre çok genç, çok sağlam adamlar ve kadınlar geliyor. Ne yaptığını bilen, emin adımlarla ama büyük bir tevazuyla işine odaklanan oyuncular yetişiyor. Ekin Koç da bu tezin ispatlarından biri..
Yolu açık olsun!
Bu arada Ekin Koç'un sosyal medya hesaplarını hâlâ bilmeyenler ama takip etmek isteyenler varsa hizmette sınır yok:
twitter.com/iekinkoc
instagram/ekocofficial
facebook/ekocofficial
Böyle işte..
R.
Not: Bu röportaja elimdeki ses kaydından bir küçük parça da koyacaktım ama tek bir saniye bile susmadığım ve kayda fazlasıyla dış ortam sesi girdiği için sadece Ekin'in konuştuğu ve temiz bir parça bulamadık. Teknik ekip çalışıyor. Sen arada sırada bu sayfaya uğra, bakarsın ses kaydı da eklenmiş olur^.^