İnsan en çok
kime güvenir? En zor zamanlarda yanında dimdik durana mı? Yoksa en çok
sevdiğine mi? Dostunu düşmanını nasıl ayırt eder? Yıllarca can
dostum dersin, kimselere anlatamadıklarını ona anlatırsın ama gün gelir seni
bir hiç uğruna arkadan bıçaklar. Beraber geçirdiğin yıllar değil, beraber yaşadığın
anılar daha önemli dersin, değer verirsin ama bir bakarsın hepsi koskoca bir
hiçmiş. Onun gözünde hiçbir değerin yokmuş. Önce öfkelenirsin. Sinirini ondan
çıkarmaya çalışırsın. Sonra yavaş yavaş öfke yerini hayal kırıklığına bırakır.
Ve en sonunda da zamanını o insana ayırdığın için kendine kızarsın. En değerli
zamanlarını boşa harcadığın ve onun gözünde aslında bir hiç olduğun gerçeği
tokat gibi çarpar yüzüne. Ömür boyu kendini affedemezsin. Eh konuyu kime
getirmeye çalıştığımı anlamışsınızdır. Dilara’dan bahsediyorum.
Öncelikle
sormak istiyorum. Dilara kuzum, ne yapıyorsun? Senin bu yaptıklarını insan
düşmanına yapmaz. Üstelik Cihan senin 20 yıllık hayat arkadaşın. 2 çocuğunuz,
beraber paylaştığınız binlerce anınız var. Demek ki sen son 20 yılına hiç saygı
duymuyorsun. Yoksa neden Cihan’ın arkasından iş çevirip yönetim kurulunun
başına geçesin ki? İsteseydin Cihan sana bırakırdı koltuğunu. Şimdi bu
yaptığınla Cihan’ı tamamen karşına aldın, dönülmez bir yola girdin. Candan hiç
ummadığın bir anda yüz üstü bırakınca seni kim toparlayacak çok merak ediyorum.
Şu 39 bölümde Cihan’ı az çok tanıdıysam Dilara’ya ne kadar kızarsa kızsın her
düştüğünde yine o kaldıracaktır. Ne Ozan ne de yıllardır içinde tuttuğu aşkı
itiraf eden Harun…
Kabul edin, Cihan çok iyi toparladı durumu.
Gelelim
yazının başlığında da belirttiğim gibi Cihan’ın “siz hepiniz ben tek” diyerek
herkesi karşısında bulduğu anlara. Sayfayı çeviriniz lütfen. :)