Bu nedenle bu hikayeyi kötü bulmadım. Çok çeşitli duygulara savrulup durarak izlediysem de keyif aldım. Gerçekti çünkü. Hiç olmadığı kadar özdeşleştirdim hatta. Neticede kaçımız 200bin TL lazım olduğu için bir "aşık etme oyunu" içine düşüp yakışıklı patronun asistanlığına soyunduk bugüne kadar? Peki eski sevgili çıkmazına düşmeyen kaçımız var? Hayat varsa, eski aşk çıkmazı diye bir şey de var. Olsun da.
 
Ama bugün kıymetli olan bazı şeyler eski sevgililerin çantasından da çıkmasın, imkanı varsa! Bu hatayı yaptın Ömer ve gerçekten hakkımız olacak şekilde kızdırdın. Sen de mükemmel değilsin, çünkü. Olma da. Yeter ki, bunu telafi et. Sen Defne'nin, kızın gideceğini öğrenmenin rahatlığıyla gevşeyip bunu bir anda unutmasına bakma. Bir şekilde, geri al. Bu hikayenin bir telafi aşamasını göreceğiz diye düşünüyorum ben. Zira bu kitap, Ömer'le Defne'nin aşama aşama tamamlananan hikayesinin simgesi oldu hep, bir bakıma. Bakalım bir aşaması daha olacak mı? Benim kafamda var :)
 
Bağlamadan önce, bölümün genel tansiyonundan kopuk duran kısmına değinmeli son olarak. Daha tatlı, Defne'nin sevdiği türden çikolatalara benzeyen kısmına. Gerçi düşünüyorum; Ömer'in biberli çikolatasına da benziyor aslında: Önce acı acı dilleri yakan, damaklarda tatlılığını ise yavaş yavaş bırakan o "herkeslerin beklediği" koleksiyon sunumuna.

Öncelikle Sevgili Passionis çalışanları, siz nabersiniz ya? İşi gücü dedikodu gıybet olan Derya ve tayfası, gözünüz nasıl bu kadar kör kuzum allah aşkına? Hadi Koriş'ciğim kendine bakmaktan önünü görmüyor, Yasemin sen de mi orada Ömer'in dibinde oturmuş, saç baş dağıtan rüzgarı farkında değilsin? O nasıl bir tansiyondur, nasıl bakışlar çarpışmasıdır, Koriş'ten sonra benim de içime Bülent Hanım kaçırıyorsunuz, el insaf!

Bu sahne bütün o gizli kapaklı hararetiyle öncesindeki aşk itirafının devam filmiydi kanımca. "Senin aşkın bana fazla geldi" diyen Dene'ye Ömer'in "bana da seninki fazla geldi, buyur ölç tart" diye meydan okuması. E Ömer Bey'in elinde bir de kalem kağıt tablet var. Aşkını, acısını kalıba döküp bırakıyor hayranlarının huzuruna. Aşkın bir de hafızası var. En kıymetlileri derine atıp yeri geldiğinde saklı kutulardan çıkaran.

Sadece ennnnnn sevdiğim sahneyi hatırlattığı için bile gidip alabilirdim ben o sana "hepimiz birer yıldızsak" dedirten ayakkabıları Ömer. Sana artık kim "1 ay ver seni burdan götüreyim" derse desin. Bir oda dolusu insanın kaçırsa da  bizim gözümüzden kaçamayacak o binbir aşk sözüne bedel bakışlarınız var. "Bırak da anlatayım", "Kaç bakalım nereye kaçacaksın?"dan daha dolu, anlamlı ve derin konuşabiliyor olmanız var. Aslında her zamankinden fazla umut, aşk ve tutku var; başka izlerin bulutları altında şimdilik saklanmış duran...
 
Aklımdakiler bunlarla sınırlı değil, ama vaktim de şarjım da şimdilik bu kadar. Sizi önümdeki tatlı Cumartesi öğle üstü kalabalığına dönük bu fransızvari bistronun hasır sandalye ve mermer masasında bırakıyorum. Biliyorum ki önünüzde, bir benzerinde beraber oturup espresso yudumlayıp çikolata yiyeceğiniz zamanlar var.

Adiós!
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER