Sonra aramıza şehirler girecek, hiç karşılaşmayacağız. Tesadüfler bile bir araya getirmeyecek.
Sonra belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.
Nâzım Hikmet
Bölüm sırasında çok fazla eleştirmek istemediğim için Twitter’da işi biraz goy goya biraz da vurdumduymazlığa verdim. Ama dilimi de zor tuttum. İki sezon boyunca gömmelere doyamadığımız Yekta birkaç bölümde Ceylin’in bir numaralı adamı oldu. Geçen sezon finalinde Yekta’ya karşı verdikleri zafer pozu henüz unutulmadı. Yekta’nın düşünmeden Ceylin’in avukatlığını üstlenmesi gözlerimi yaşartmadı. Adam Ilgaz ve Ceylin’i bitirmek için yeminler etti. Bölüm sırasında kendimi tutamadım ve “İnsanın Yekta gibi düşmanı olsun. Kurtarırsa o kurtaracak.” demeyi de ihmal etmedim. Olacak iş değildi. Bu kadarını gerçekten zekâma, sadakatime ve sabrıma saygısızlık olarak görüyorum. Bize “intikam planı” diye bir sürü saçmalık izletmediler mi? Ömer’in tehlikesinin farkına varınca mı işler değişti? Ilgaz’ın hapse girmesi muazzamdı. Adaletin arkasında duran, “adalet şaşmasın” diye ailesini, sevdiklerini gözü görmeyen Ilgaz’ın adaletle savaşma fikri, bu sezonun en iyi hamlelerinden biriydi. Ne olduysa sonra “Güçler birliği yapalım ve Ömer saykosunu devre dışı bırakalım,” mantığı bayatlamadı mı? O zaman bu sezonu niye izledik? Direkt olarak ilk sezondan üçüncü sezona geçseydik. Çınar ve Parla’nın belâ paratonerliğine değinmek dahi istemiyorum. Aklıma geldikçe sinirleniyorum. Parla’nın Serdar’ı öldürmesi ve devamında gelişen olaylar yüzünden Ilgaz ile Ceylin boşanmanın eşiğinden dönmüşlerken, Ceylin’in tekrardan Parla’nın suçunu üzerine alması ve Ilgaz’ın ölümüyle ilişkilendirilmesi yok artık dedirtti. Ilgaz’ın atıldığı konteynırda Ceylin’in parmak izini buluyorlar. Vay be! Türkiye’de bu kadar incelikli cinayetler de mi planlanırmış? Sonra bir bakıyorsun Ceylin’in metaforun arşına çıkarılan yeşil takımı sevk sırasında ortadan kayboluyor. Eyüp’ün cesedinin ortadan yok olmasıyla birlikte tüm izleme hevesim kaçtı. Parla’nın Eyüp’ü bıçakladığı sahnede yerdeki şeffaf örtü serili olduğu fark edilmiştir. Tesadüf mü bu şimdi? Ömer, Parla’nın Eyüp’ü öldüreceğini nereden tahmin edecek? Olacak iş değil. Böylece Ömer’in tüm gayretiyle işaretler Ceylin’i göstermiş oldu. Engin’in cinayeti sırasında da benzer bir olay yaşanmıştı. Bir kesim için zekice bulunan bu hamleye karşı bakışım ne yazık ki aynı değil. Ben bu sütü bir kere kaynak içtim. Bir daha dilimi yakmak istemiyorum.
Bölüm sırasında (bir türlü gelemediğimiz) “6 ay sonra” sekansını izlerken “Neredeyse bölümün 1/3’ünü geçen sene çekmişlerdi. Bayram tatili arasını boşuna vermemişler,” demiştim. Bu, işin latifesiydi. Tabii ki bazı sahneleri yeniden çekmişler. Ama, geçen seneki ruhla çekilmemişti. Oyuncular bile çekelim gidelim havasındaydı. Bu o kadar barizdi ki belki de bölüme adapte olamamamın sebebi buydu. Şimdi haksızlık etmek istemem. Pınar Deniz yine oyunculuğunu son damlasına kadar kullanmıştır. Ayrıca Eren’in çöp konteynırının içinde Ilgaz’ın cansız bedenini gördüğü ilk an da oldukça gerçekçiydi. Uğur Aslan’ın işi elbette oyunculuk. “Kestik” komutundan sonra Eren’den Uğur’a geçişi kolay olmuştur. Ancak, geçtiğimiz günlerde yeterince ağır tablolarla karşılaştı. Ne kadar oyuncu da olsa üzerinden o etkiyi atması kendisini epey zorlamıştır, diye düşünüyorum. Ekip zaten aylarca ölümlerle karakterleri bunalımdan bunalıma sürüklendi. O kadar ağır dramın yaşandığı sahneler çektiler ki benim bile izleyecek psikolojim kalmadı.
Sema Ergenekon, Turgut Âli vesilesiyle SMA’lı bebeklere dikkat çekmesi gözümden kaçmadı. Sema Ergenekon’un üzerindeki sosyal sorumluluk yükünü anlıyorum. İzleyiciyi o kadar alıştırdı ki ister istemez kamuoyundaki popüler konu başlıklarına değinmek istiyor. Ilgaz’ın ölümü böylesi hassas bir konunun arada kaynamasına sebep oldu. Turgut Âli, her ne kadar adaletin savunucularından biri olsa da en nihayetinde baba olması ve evladını göz göre göre toprağa vermesi çaresizliğin başka bir adı oldu. Fakat, böyle bir konuyu işlemesini tercih etmezdim. Kızının gerekli tedaviyi alması için Haluk’un finansman olması ve bunun karşılığında Ilgaz’ın Turgut Âli tarafından öldürülmesi Yargı’yı başka bir boyuta taşıdı. Karakter hikâyeden çıktığı için daha rahat dile getirebilirim. Peki, bu tablo Pars olduğunda nasıl çizilecekti? Pars ve Rıdvan öldürülmeseydi, oyun farklı bir şekilde kurulmuş olsaydı biz bugün ne izleyecektik? Bu zihnimi asıl kurcalayan husustur. Mesela Ceylin, geçtiğimiz sezon sorgu sahnesinde Eren’e “Ben başkasını öldürdüm. Ilgaz’ı öldürmedim,” derken; bu bölüm o başkası “Eyüp’ü öldürdüm” olarak açıklığa kavuştu. Pars olsaydı da yine Eyüp devreye girmiş olacak mıydı? Eyüp’ün ortaya çıkışı Pars’ın ölümünden önceydi. Kabuklu yemiş tüketen bu arkadaş, Ceylin ve Ilgaz’ın başına büyük belâ getireceğini biliyor ve her yetişkin Yargı izleyicisi kadar öngörüyorduk. Yargı evreninde hiçbir zaman göremeyeceğimiz ve öğrenemeyeceğimiz o boyutta Ceylin, gerçekten birini ölmüş mü olacaktı? Yoksa yine Parla’nın suçunu mu üstlenecekti? Sema Ergenekon olur da bir yere röportaj verirse veya bir programa çıkarsa verdiği cevaplar arasından soruma yanıt alabilmeyi çok isterim. Belli mi olur? Belki RaniniTv’ye röportaj vermek ister ve ben de yanıtımı birincil ağızdan öğrenmiş olurum. Sevgili Cansu Uras’a ve Ranini’ye buradan istek ve dileğimi belirterek topu ikisine paslıyorum.
Bölüm sonunda Yargı ekibinin, izleyiciye “hediye” ettiği fragmana değinmeden yazıyı sonlandırmak istemiyorum. Tüm fandom tam bir sene boyunca “IlCey’in evlilik teklifini görmek istiyoruz,” diye inledi. Böyle bir bölüm finalinin ardından, sezon finali bölümüne fandomu çekebilmek adına bahşedilen fragmanla üzüntüme tuz ile biber ekildi. Fragmanda aklımda kalan iki kesit vardı: Ceylin’in ıssızlığı ve Defne’nin haykırışları. Fandom, sezona döndükten sonra balayı isteriz, dedi. Elimize “Kırmızı Pazartesi”li buz gibi sahne verdiler. Fandom bir senedir Ilgaz’ın Ceylin’e yaptığı evlilik teklifini beklerken, yaş aldı. "Tamam, artık gelmez!" diye düşünürken bu defa da Ilgaz’ı Türk bayrağına sararak servis ettiler. Keşke (!) Yargı’yı bir sene durdurup, bir yıl sonra, yani bu sıralar tekrar oynatsaydık. Çok isterdim. O zaman ikinci sezonu çekeceğiz, diye izleyiciye bahşedilen bu senaryoyu izlememiş olurduk. Tekrardan söylemekten çekinmiyorum. Ben bu sezondan razı değilim. Benim için koca bir hayal kırıklığı olan sezondu.
Biliyorum ki; seneye bu sıralar, Ilgaz ile Ceylin el ele çıkacak bu oyundan. Seneye bu sıralar, yaşamaya en başından başlayacaklar. Hayat, onları bir sene beklerken bir de bakacaklar ki; kapı ardına kadar açılmış ve Dünya dönmeye başlayacak tekrar. Hem de umduğumuz gibi... Önlerinde bir ömür varken, tek bir sene beklemek nedir ki? Biraz sabır... Biraz sabır.*
Bölümde emeği geçen herkesin gönlüne ve eline sağlık!
Mortis
*Yazının son cümlelerini Çiğdem Erken’in “Dünyayı Durduran Şarkı” adlı eserinden esinlenerek üçüncü sezona ithafen yazdım.