Yargı: Sınırlardan sonsuzluğa…
“Sana duvar ördüysem, tuğlasını sen verdin.”
 
Kemalettin Tuğcu
Pars’ın basın toplantısının ardından katil zanlıs(lar)ı düğmeye bastı. Düğme basmakla da kalmayıp kendine ikinci bir yeni aile oluşturmaya başladı. Bunu da bölüm açılışında Mehmet Can’ın yaşlarına yakın bir çocuğun oyun sonrası ortadan kaybolması ile birlikte anlıyoruz. Sema Ergenekon’un sezon öncesi beyanından yola çıkarak, bu sezon daha kriminal ağırlıklı bölümler izleyeceğimiz aşikârdı. Nitekim, yeni bölümlerin gelmesiyle birlikte Yargı’ya farklı bir pencere açılmış oldu.


Ne uyuması? Gözlerimi dinlendiriyorum!
 
Bölümün son on beş dakikası hariç iki saatlik zaman dilimini gözlerim kapanarak izledim. Yine de uyumamak için çok direndim. Tüm aksiyon ise bölümü finale bağlayan dakikalarda gerçekleşti. Beklediğime değecek nitelikte, heyecandan dişlerimin kamaştığı bölüm finali oldu. Bu yüzden sondan başlasam iyi olacak. Pars’ın yaptıklarına inanamadım. Aslında “Yargı Melekleri”: “Bu hikâyede her an her şey olabilir. Hiçbir karaktere ölümüne inanma!” diye daha geçen sezon, Engin aracılığıyla izleyiciyi uyarmıştı. O nedenle Pars’ın da seyirciyi şaşırtmaması gerekiyordu. Ancak, Pars beni çok şaşırttı. Hikâyenin odak noktası değişince Pars’ın da ne kadar değişebileceğini gözlerimizle şahit olmaya başladık. Pars’ın değişmez meslekî etik anlayışının ve sınırlarının bir anda nasıl değişebileceğini anbean izledik. Bu denli usulsüzlük yapacağını düşünemezdim. Sanki o mert adam gitti, yerine bambaşka biri geldi. Pars’ın sarsılmaz gücünün kaynağı meğer Neva’ymış. Ailesinden kalan biricik kardeşi. Her insanın mutlaka yumuşak karnı vardır. Neva’nın cinayetiyle birlikte Pars’ın da yıkık dökük harabeden bir farkı kalmadı.
 

Evet, ... kurtarabildiğimizi kurtardık; ama nasıl yaşayacaktık?*

Şimdi, Menemenci Hüso’nun yerine gidelim. Pars’la otobüs firması sahibin buluşma saatine. Pars’ın tek amacı katilin ismini öğrenmek. Kartlar açık, istekler karşılıklı. Firma sahibi, iddianamenin lehine yazılması için eline geçen kozla Pars’a baskı uyguluyor. Pars da yanlış yaptığını bile bile Neva’nın katiline ulaşmak için adeta bir kuklaya dönüşüyor. Öyle ki bu uğurda Derya’ya bile baskı uyguluyor. İddianamenin yanlı yazılmasını talep ediyor. O kısma birazdan değineceğim. Şu an odak noktamda tamamen Pars, Ilgaz ve Eren var. Adalet ve kanun için çalışan üç adam. Yeri geldi rakip oldular, yeri geldi aynı davanın yolcusu oldular. Ne yaşarlarsa yaşasınlar gün sonunda dostlukları bir şekilde baki kaldı. Bu yaşanan son olaydan sonra üçünün dostluğu, arkadaşları büyük ölçüde yara alacak. Pars özünde iyi bir insan olsa da kinci biri. Ilgaz ve Eren’in Pars’la olan arkadaşlık ilişkisi bir süre askıya alınacaktır.
 

Sahne güzel, ama açı kötü. Hoca, şu açıyı yakalayabilmek için kaç kere geri sardığımı unuttum

Her ikisi de doğru olanı ve yapılması gerekeni yaptı. Madem ki bu meslekleri sürdürüyorlar ve adaletin ortaya çıkması için emek harcıyorlar; o vakit arkadaş, baba, kardeş, evlat ayrımı yapmaksızın görevleri neyi emrediyorsa onu uygulayacaklar. Öncesinde Ilgaz, Pars’a söylemesi için fırsat verdi. Ona zaman tanıdı. Yardım elini uzattı. Dürüst olmayan ve delice bir düşünceye kapılarak usulsüz iş yapan kişi Pars oldu. Bu bağlamda Metin ile Ilgaz’ın, belki de uzun zaman sonra baba-oğul olarak dertleşmesini oldukça önemsiyorum. Pars’ın Başsavcılığa atanması ve akabinde Neva’nın ölümü, Pars’ın etrafına ördüğü duvarın birden boy vermesini sağladı. Ilgaz’ın bu duvarlara ulaşması oldukça güçleşti. Aslında bu konuşma biraz da Ilgaz ve Metin’in geçmişle yüzleşmesine sebep oldu. Metin yaptığı hatalardan ders çıkarmış, pişman olmuş. Geri dönüşü olmayan hataların telafisi zordur. Metin de bunun bilincinde. Bir bakıma Metin’in adına sevindim. Hatasının nice hayatlara zarar verdiği gibi mesleğinden vazgeçmesine neden oldu. Bu bir günah çıkarmak değil. Aksine az önce dediğim gibi Metin’in gerçeklerle yüzleşmesiydi. Yapamadığı babalığın bedelini en ağır şekilde ödeyeceğini idrak etmesiydi. Mesleğinin verdiği onuru ayaklar altına sermesiydi. Bu nedenledir ki Ilgaz’ın verdiği karar, şu an için Pars’ın aleyhine gibi görünse de aslında tamamen iyiliğini düşündüğü içindi. Böylece operasyonun başlaması için düğmeye basmaktan bir an bile tereddüt etmedi.
 

Tanrı insana akıl vermiştir. Aklının erdiği kadar çalışır, aklının erdiği kadar da düşünüp anlamak ister*

Pars, Derya’dan iddianameyi değiştirmesini isterken işlerin bu noktaya gelebileceğini düşündüğünü sanmıyorum. Bence Derya da zannetmiyordu. Yine de içine düşen kuşku tohumları yeşermeye başlamıştı. Erkeklerin çoğu düz mantıkta ilerlediği için. Kadınların nasıl da detaycı davranacağını atlıyorlar. Her kadın gibi Derya da işe Pars’ın ceplerini karıştırarak başladı. Tabii bu arada aralarındaki ilişkinin boyutu da ortaya çıktı. Neyse… Konumuz bu değil. Ama, Derya endişesinde son derece haklı. Neva’nın katilinin bulunması adına şerefi, namusu, itibarı kısaca her şeyini vermeye hazır. Bundan inanılmayacak bir durum yok. Yetkilerini de insanlık sınırlarını da aşacak kadar gözü kararmış yaralı bir adamı kimse durduramaz. Durduramadı da… İtibarını dahi hiçe sayarak tüm meslekî kariyerini bir gecede çöpe attı. Ilgaz’ın uyarısını anlamayacak kadar aptal bir adam değil. Ilgaz da susacak biri değildi. Ancak, Ilgaz kolay kolay arkadaşını kötü duruma düşürecek bir adam değil. Kaba tabirle arkadaşını satmamak adına birtakım planlar yaptığını düşünüyoruz. Belki de bu operasyonla birlikte Pars’ın ördüğü duvarlar yıkılarak düşünceleri sonsuzluğa ulaşır.


*Kemalettin Tuğcu - Yer altından Bir Şehir

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER