Bir şeyi çok istersen olur!
Zaman ne çabuk geçiyor, ne çabuk 5.haftaya gelmişiz? 4.bölümü de sezon finali tadında biten MİlaT Hamza ile Asaf’ın karşılaşması ile başladı. Kılıçlar çekildi, meydanlar okundu, tehditler havada uçuştu. Bu karşılaşmanın ardından Hamza’nın işi daha da zorlaştı. Bundan sonra ailesinin ölümünü, geçmişini ve Asaf ile olan bağlantısını sorgulamaya başlayacaktır. (Hatta başladı bile.) Günlük hayatında zaten operasyondan operasyona koşarken, manevi hayatında bu sorgulama onu zorlayacak gibi duruyor. Allah yardımcısı olsun, ne diyeyim.

Canım Hamza’cığım Asaf’tan kurtulursun da o masada bıraktığın, sonra da sepet havası yaptığın Duru’dan çekeceğin var. Duru’nun ne kadar tez canlı bir kadın olduğunu, yavaş gelmesi gerektiğini yazmıştım ama "Höh yani!" diyorum. Hamza da az değilmiş hani. Daha dün birdi, bugün iki. Yahu Hamza ile Duru ne ara ilişki muhasebesi yapacak muhabbete geldiler, orayı hiç anlamadım. Bir kere kafede buluştular, bir kere de Gölbaşı’nda. Son yemeği saymıyorum. Birbirlerini tanımadan “Ben seni mutsuz ederim.”, “Sen mutsuz olmak istiyorsun.” diyecek kadar birbirinizi ne zaman tanıdınız ya? (Nasıl yapılıyorsa bana da öğretiiiiin!)

Dikiz aynalarında buluşuruz, bu şarkıyla kavuşuruz.
 
Zihinsel aksiyon tadında geçen Duru ve Hamza’nın gönül ilişkisi bir kenara bırakırsak bu bölüm, maşallah, ekibimiz 3 operasyon yaptı. İlk hedefte içinde ne olduğu belirsiz şüpheli bir kamyon vardı. Silah, mülteci, uyuştucu ya da aklımıza gelmeyen her hangi bir şey. Okların geldiği yer iç ve dış güçler. Zamanlama seçimden hemen önce. Hımmm… Manidar. O halde cümbür cemaat operasyona gitme zamanı! Helikopterlerden zıplandı, kamyonun önü kesindi ve ne yazık ki operasyonun yapıldığı o kamyon içinden mülteciler çıktı. Ne zaman insan kaçakçılığı, mülteci haberleri duysam, görsem hep “Allah, kimseyi vatanından, yerinden, yurdundan etmesin.” diye dua ederim. MİlaT dizisinde operasyon başarıyla sonlandı. Ekip ve siviller güvendeydi. Darısı gerçek hayattakilerin başına. (Geçen hafta yazdığım yorumda da söylediğimi hatırlıyorum ama bir daha söyleyeyim. Operasyon dediğin böyle cümbür cemaat olur arkadaşım! Sniper’ıyla, koordinasyon merkeziyle, helikopteriyle, böyle uçmalı-atlamalı. Bu işler ekip işi sonuçta. Hiçbir şey yapmıyorsan moral ver.)

"Uçan Hamza" yapmışlar.

Yine, geçen haftadan hatırlayacak olursak Yıldıray, Birol’a Kuzey Irak’taki Beyce petrolleri dosyasını vermişti. O da hemmen Ender’e yetiştirdi. Bahsettikleri yerde kafa kesen, eli kanlı tipler var. Ancak bu durumun işin makyajı olduğunu Birol ağzıyla söyledi. Meğerse orada büyük bir İngiliz firması bilfiil aktifmiş. Adamlar bir dolu paravancılık yapıyorlarmış. Ortada “enerji veren” bir pasta var. O pasta büyüyemeyeceğine göre herkes en büyük dilimi kapma peşinde. (Çünkü vahşi kapitalizm bunu gerektirir. Hep bana, hep banacılık.) Birol’un söylediklerine göre ise kendilerine düşecek o küçük dilim 4–5 milyar dolar. (İlk önce milyon dolar dediğini zannettim. Zihniyetim fakir resmen.) Ayrıca Ender’in bu iş için, “El âlem götürür bir şey olmaz bir götürürüz kıyamet kopar” demesi de ayrıca komikti. Sana bir şey olmaz, Ender, keyfine bak! Ender aklınca uyanıklık yapıp, kendi şirketinin karizmasıyla, ortağı Esin’in sağlam bağlantılarını kaptığı gibi soluğu Beyce’de aldı. Hı, hı, evet Ender’ciğim herkes saftorik, bir sen akıllısın. Hem Esin’i ateşe atacaksın, hem de Yıldıray’ı bir anda oyun dışı bırakacaksın. Yemezler ve de yedirtmezler. İşadamı takımı “şeyh” denilen adamla konuşup, yanından ayrılır ayrılmaz ekip için operasyon başlamış oldu.

Yeni nesil iş ortaklığı kurma prosedürü.

Yağız dâhil tüm ekip adamların kamplarını yerle bir ettiler. Yalnız bu yerle bir ediş o kadar uzun sürdü ki bir ara zap mı yapsam diye düşündüm.

Yağız'ın bu şekli yeni İç Güvenlik Yasası'na göre :))

Ama konuyla ilgili kimseye de bir şey diyemiyorsun ki. Her hafta 1 saat 50 dakika dizi çekmek kolay değil. Bazı yerlerin tadının kaçması normal. Ayrınca bu aksiyon sahnesi her İbrahim’in oğlu Sencer’in sünnet düğünündeki baskın sahnesinden sonra bana, bir tık aşağıda geldi. O sahnede artık çıtayı ne kadar yükseğe diktilerse, biraz hoşuma gitmesin suratım hemen Nurella capsi oluyor.

Uzayan sahnenin ardından düşen yüzüm İsmail Filiz'in (Yağız) sosyal medyada paylaştığı bu fotoğraftan çok tontiş oluyor. Çünkü emeğe saygı duymak bunu gerektirir.

Ve son operasyon… Tarihini söyleyeyim, siz anlayın: 1 Mayıs! Rafael ve bağlı olduğu teşkilatın niyetlendiği son aksiyon ülkedeki 1 Mayıs kutlamalarını kana bulamaktı. Asaf’ın yanında bombalarını hazırlayan adamların aslında birer “canlı bomba” olduğunu bilmek için ise Einstein olmaya gerek yoktu. Peki, ama nasıl? Tabi ki kalabalıktan istifade ederek ve birilerinin yerine geçerek. Gökçe’nin yaptığı plan ile canlı bombalardan birini Sinan, Ahmet ve İbrahim harekete geçmeden yakaladılar. Kortejde tuttukları gibi indirdiler.

Gün gelir, gün gelir, zorbalar kalmaz gider! (1 Mayıs Marşı'ndan)

İkincisinin durumu ise tam bir muamma. Aslanım Hamza ya, her türlü yakalar, derken bir patlama sesi ve yerlere savrulmuş polisler ile bölüm sonu geldi. Senaryodan gol yememek için tahminimi kendime saklıyorum. Ama Murat Bey’in operasyondan önce sıkı sıkı tembihlemesinin ardından bir şey çıkabilir gibi geliyor. Ay, yok yok bilemedim.

Operasyonlar, aksiyonlar dışındaki diğer durumlara bakacak olursak;
Rafael-Asaf ilişkisi ise farklı bir boyuta taşınıyor gibi. Eskiden Rafael (eskiden dediğim 2–3 bölüm önce) Asaf’ın karşısında titriyordu resmen. Gün oldu, devran döndü. Rafael, artık kartlarını daha açık oynuyor, sesinin desibeli artıyor. Yavaş gel, dostum. Senin karşında Asaf Demirci var.

Gökçe ile Yağız’ın durumu da Duru ve Hamza’nın durumları gibi belirsizliğini koruyor. Ama anlaşılan o ki Gökçe, geçmişini sırtında taşımaya devam ediyor.

MİlaT dizisinin hikâyesinde farklı bir kapıyı da İbrahim ve oğlu Sencer açacak gibi sanki. Sünnet düğününde silahların konuştuğu, babasının vurulduğu gören bir çocuğun yaşadığı travma başta İbrahim olmak üzere tüm ekibi düşündürecek gibi duruyor.

5.bölüm itibariyle ekibin fahri babası Agâh, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Murat Bey’e ise “düğün-suikast” şifresinin de içinde bulunduğu bir miras kaldı. Murat Bey ise yavaş yavaş şifreler üzerine çalışmaya başladı. Ne kadarını, nasıl çözecek? Çözdüklerinin nasıl yardımı olacak, göreceğiz artık. Murat Bey ile ilgili bir şey daha var. “Supermen yetkisi” olan bir adam olarak Asaf’ın bilgilerine ulaşamıyor olması, herkes gibi, benim de aklıma “Demek ki, üst katlarda Asaf’ı koruyan birileri var, dedirtiyor. Yok ya, o kadarda değildir! Yoksa o kadar mıdır? Kafamda deli sorular.

#BenceMİlaT mı? Dizi sürelerinin daha makul sürelere indiği, setlerden iş kazaları haberlerinin gelmediği, set işçilerinin huzur ve güven içinde çalıştığından emin olduğum gün olacak. (Bu temennim başta set işçileri olmak üzere evine alnının teriyle ekmeğini götüren tüm emekçiler için geçerli.) Bunu çok istiyorum ve biliyorum ki “Bir şeyi çok istesen, olur!” İşte o zaman geleceğe umutla bakarım, kim bilir?


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER