Beklemiyor. Ilgaz, Ceylin her arkasını döndüğünde yaptığı gibi artık beklemiyor. Şair “…Buradayım: Yüzyıl önce başladım beklemeye…” derken; Ceylin’in her zamanki gibi anlamadan, dinlemeden kırıp geçeceğini tahmin ediyordu da bu kadarını beklemiyordu. Ilgaz, artık biliyor ki; beklediğinde, yine hiçbir şey değişmeyecek. İhtimaller üzerine kurulan bir hayatı yaşayıp, ıstırap çekmektense giden taraf olmayı tercih etti. Kırılan, bir vazo olsaydı; onu alıp, bir şekilde birleştirebilirdi. Eskisi gibi olmasa da bir bütün hâlinde durmasını sağlayabilirdi. Ama, kırılan bir kalp olunca tamiri imkân dahilinde olmuyor. Ne kadar uğraş verirse versin; o, bir yerde çatlaklarından su sızdırmaya başlıyor. Bu defa olmadı. Ceylin, Ilgaz’ı en aciz yerinden kırdı. Ceylin, Ilgaz’ın omuzlarındaki utanç yükünü, yüzüne vurmaktan çekinmedi. Ilgaz gibi nahif ve hoşgörülü bir adamı en derininden parçaladı. O yüzden Ilgaz, artık bir yüzyıl daha yalnız beklemek istemedi. Yaşamasa da yıkık dökük duvarlarıyla içindeki insanı yaşatmayı seçti.

El ele çıktığımız bu yolda, artık ellerimiz birbirini tanımıyor
Ilgaz, ilk defa Ceylin tarafından hayal kırıklığına uğramıyor. Bundan tam yedi bölüm önceye gittiğimizde Ilgaz’ın Ceylin’e olan hayal kırıklığını sizlerle paylaşmıştım. O zaman da “Ceylin, ilk defa Ilgaz’dan bir şeyler saklamıyor. Ceylin zaten sürekli olarak Ilgaz’dan bir şeyler saklama gayretinde. Bir türlü bu yolda artık ‘yalnız’ olmadığını aşamıyor.” demiştim. Engin’in videoda Ceylin’e “Sana babalar gibi dert bıraktım!” demesinin üzerinden geçen süre zarfında Ilgaz ve Ceylin’in etrafındaki pembe balon birden patladı. Büyü bozuldu. Böyle olunca da halının altına süpürülen tüm kırıklar ortaya çıkardı.
Şans bu defa kapılarını açmadı!
Ailen mi, ben mi? Ne zor bir seçim öyle değil mi? Ceylin, o anahtarı Ilgaz’a uzattığında Ilgaz sonuçlarının nerelere gelebileceğini kestirmemişti. O yüzden de Ceylin’e “Emin misin?” sorusunu yöneltti. Ilgaz, bugüne kadar hayatının en zor kararı ile karşı karşıya kaldı. Beklemiyordu. Bu sebepledir ki Ceylin’in ilk başta ne sorduğunu anlamadı. Evet, Ilgaz Metin’e “benim artık ailem yok” şeklinde sözler söylemişti. Ancak, söylemek ile uygulamak arasında dağlar kadar fark var. Ilgaz da bu dağların arasına sıkıştı. Bir yanda ailesi, kökleri yer alırken; diğer yanda sevdiği, âşık olduğu kadın, karısı vardı. Savcı kimliği bu defa işe yaramadı. Ceylin’in demesine göre bulunduğu konumda olmazdı. Ceylin bunu tüm kalbi duyguları ile mi söyledi? Yoksa, şu anki planına göre mi davrandı? Bana kalben söylediği pek gerçekçi gelmiyor.
Siyahla beyazın arafta kalması...
Ceylin bölüm içinde sürekli olarak Ilgaz’a “Bana yalan söyledin!” dedi. Hatta “Ben, senin için içimdeki yalancıyı öldürürken; senin için değişmeye çalışırken sen, bana gelip yalan söyledin.” dediğinde bile asıl yalanı Ceylin söylemiş olmuyor mu? Daha Engin’in videosunu saklamasının etkileri sirayet ederken bunu Ilgaz’a nasıl söyleyebiliyor. Ayrıca, henüz Pars dışında kimsenin haberi olmasa da Ceylin, Yekta’nın yardımıyla Çınar’ı öğrenmedi mi? Ilgaz inanmasa bile ısrarla “seni kendim takip ettim” yalanını söylemiyor mu? Üstelik resmi kayıtlara bu şekilde geçmesini bile bilhassa istedi. Şimdi gelmiş adama “yalan söylüyorsun!” edebiyatı yapmasın. Kimse kusura bakmasın; ama, bu sıralar Ceylin’e karşı olan tavrım belli. Bir süre Ceylin’e önyargısız kalamayacağım.
Mavi Kuş!
Biraz sakinleşmek için başka bir konu açmak istiyorum. Haftalar önce bir araba meselemiz vardı. Sıfır, gıcır gıcır olanından. Ceylin doğaya karşı duyarlı olduğu için de arabayı elektrikli almıştı. Fakat, bu sıralar (üç-dört bölümdür) mavi kuşu göremez olduk. Ha, gerçi Erguvan’ların evinin önünde arada sırada park edilmiş hâlde görüntüye giriyor. Gelin görün ki Ceylin Hanım, mavi kuşla gitmek yerine taksi kullanmayı tercih ediyor. Acısına verelim, demeyin. Panik atak krizine girer, kaza yapmaktan kaçınmak için kullanmıyordur da demeyin. Yemem! Doğru söyleyin. Yoksa, arabanın şarjı bitti de elektrik fiyatlarının bu denli artmasından kaynaklı olarak dolduramıyor musunuz? Düşündüklerimde şaka yapmıyorum. Gerektiğinde her yere çift araba gitmeye çalışan bir Ceylin izlediğimiz için şu an arabasını kullanmaması bana tuhaf geliyor. Mantıklı açıklama olarak da şarjının bittiğini düşünmek istiyorum. Acaba Yargı Melekleri’nden sezon finali gelmeden bir açıklama gelir mi?

Bu gerçek daha önce neden fark edilmedi?
Zafer’in öldüğü bölümden itibaren ölümü ile alakalı olarak her zaman üçüncü kişi şüphesinin var olduğunu savunmuştum. Çınar’ın sadece yaralayabildiğini, katil olmadığını ve nefsi müdafaadan kaynaklı olarak en az cezayı alabileceğini dahi söylemiştim. Nitekim Zafer’in kıyafetlerinden üç kurşun deliğinin çıkmasıyla birlikte üçüncü kişi şüphesi de yaratılmış oldu. Göksu’nun otopsi sonucuna göre Zafer iki kurşun yarası ile ölmüş. Peki, bu üçüncü kurşunun çekirdeği nerede? Eren’in olay yerinde inceleme yapması ve bu bilgileri Pars’la paylaşması olay günü ile alakalı bazı noktalara ışık tutuldu. Pars, Çınar’ın olay anını canlandırmasını istedi. Tabii bunu duyan Ceylin için işler pek de iyi gitmedi.
Ceylin, bu sen misin?
Ceylin bilhassa herkesin kendisine karşı olduğunu, Zafer’in cinayetinde Çınar ve dolaylı olarak Metin’in de korunduğunu düşündü. Çınar’ın cezasının en aza indirilmesi için ellerinden geleni yaptıklarını öfkeyle söyledi. Bir kez daha burada Ceylin açısından işlerin mantık çerçevesinde yürümediği aşikâr. Salim kafayla asla düşünmüyor. Mantık birkaç zamandır Ceylin’in kapısından uğramıyor. İnci’nin ölümünde ne kadar Çınar’a inanıyorsa, şimdi de bir o kadar inanmıyor.
Yorgunum...
Ceylin, Engin’i öldürme şüphesiyle gözaltına alındığında ve tutuklandığında hiç kimse Ceylin’in Engin’i öldürebileceğini düşünmemişti. Bu yüzden hep bir üçüncü kişi arayışına gidilmişti. Tüm dikkatlerini yeni delil bulmak amacıyla vermişlerdi. Ilgaz kendini parçalamıştı. Hatta çok sevdiği, aşkla bağlı olduğu mesleğinden gözünü dahi kırpmadan vazgeçmişti. Herkes Ceylin için canla, başla çabalamıştı. Şimdi oklar Ceylin’in tarafına döndü. Bir zamanlar kendisi de öldürme şüphesiyle yargılanırken, bu konuda Çınar’a karşı en ufak bir empati dahi yapmadı. Peki, neden? Neden sadece oku Çınar’a gösteriyor? Oku Çınar’a gösterdiği gibi niye zehrini de Ilgaz’a akıtıyor? Ilgaz tüm bu suçlamaları hak edecek ne yapmış? Üçüncü kişinin olma olasılığını niye görmezden gelmeye çalışıyor? Kafasındaki plan ne?
Sana bir sır vereceğim*
Evet, Pars’la olan konuşmasında Yekta ve doğal olarak Serdar’ın, Zafer’in cesedinden haberi olabileceğini söyledi. Bu durumun aralarında gizli kalmasını da istedi. Buraya kadar her şey tamam. Ama Ilgaz’a çok büyük haksızlık yaptığını düşünüyorum. Ilgaz, Ceylin için bu kadar çaba gösterirken bu kadar sert olmaması gerekirdi. Olay yerinden soluk dahi almadan tuttuğu eve gelip, Ilgaz’dan hesap sormasını anlamsız buldum. Ilgaz bir söz verdiyse onu mutlaka yerine getirir. Ilgaz, Ceylin’e söz verdi. Kesinlikle olaya müdahil olmayacaktı. Ona söylenenleri duymak ve öğrenmek bile istemedi. O bu kadar ince düşünürken Ceylin’in, Ilgaz’ı son gelişmelerle ilgili suçlamalarda bulunması bardağı taşıran noktaydı. Ilgaz her ne kadar dağ gibi yürekli biri olsa da bir yere kadar dayandı. Ceylin suçlamalarını yaparken Ilgaz’ın da bir onuru, gururu olduğunu düşünmedi.

Anlamsız gibi görünen bu fotoğraf, aslında Kaan Urgancıoğlu'nun sahne finalini drone ile deneme çekimi yapması sonucunda oluşan karelerden sadece biri. Temsili olarak buraya koymak istedim. Sosyal medyayı takip etmeyen okuyucular için de küçük bir dipnot bırakmak istedim. Beste Sultan Kasapoğulları'nın önderliğinde böyle bir sahne çektiler. İkisinin de ellerine sağlık. Kaan Urgancıoğlu'nun yeni hobisinin devamını da bekliyor olacağım.
*Foxtv'de 2013 yılında yayımlanan fantastik drama dizisi