Su, ne kadar Ilgaz ve Ceylin’in ilişkisinde önemli bir yapıtaşıysa; kulaklık da Ceylin’in ayrılmaz bir parçalarını oluşturmaktadır. Ceylin’in karakterinin ve olaylara karşı duruşunun kulaklığı ile olan savaşına bağlanması oldukça merak uyandırmıştı. Sema Hanım haklı isyanımızın sesi olarak bu bölüm, Ceylin ve kulaklıklarının ayrılmaz bir ikili olacağını en anlamlı şekilde bize anlattı. Odasındaki tabloya bile büyük anlamlar yükleyen Ilgaz’ın, Ceylin’in kulaklığına bu kadar anlam yüklemesi ilk andan ütopik gelmişti. Çünkü gerektiğinde insan ilişkilerini işine geldiği gibi kullanan Ceylin’in basit bir kulaklığa bu kadar değer vermesi Ilgaz’ı oldukça şaşırttı.
Aynı şişeden su içmek Omicron varyantına karşı koruyor muymuş?
Belki de Ilgaz'ın “gerçekçi” Ceylin ile bağdaştıramaması ve hafife alması da bu yüzdendi. Kulaklık her düğüm olduğunda Ceylin’in sinirle açması, ama yine de ondan vazgeçmemesi, olayları en başa sarıp çözmeye çalışması hayata karşı duruşunun bir göstergesiydi. Ne yaşarsa yaşasın; Ceylin’in bu direnci düşse bile ayağa kalkıp bildiği yoldan yürümesinden ve inatla ayakta durmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü Ceylin, uslanmaz ve iflah olmaz bir kadın. Son yaşadıklarından sonra, her ne kadar “artık aklımı başıma topladım,” gibi hareket etse de kaos onun göbek adı. Huylu huyundan hiç vazgeçer mi? İşte, Ilgaz bu gerçekle karşı karşıya geldiğinde Ceylin’e bir kez daha âşık oldu. Peki, Ilgaz’a kim âşık olmasın?
Aralarındaki enerjiyi hissetmemek elde değil
Ilgaz, herkesin yerinde olmak isteyebileceği, her şeyi tam bir adamdı. Başkalarına göre hayatında eksik hiçbir parçası olmayan, bir insanın hayatta isteyebileceği her şeye sahip olan biri… Öyle ki; adliye koridorları için bile oldukça fazlaydı! Ilgaz’a mükemmelliğin vücut bulmuş hâli de diyebilirim. Dürüst, mert, sözünün eri, ayakları yere sağlam basan bir adam. Mesleğinin önüne kimseyi geçirmeyen, gerektiğinde adalet için ailesiyle bile ters düşen biri! Karakterine ters düşmemek, kendine saygısını yitirmemek adına istifa etti.
Onun için istifa etmediğimi kanıtlamam lazım
Ilgaz’ın er ya da geç Ceylin ile yüzleşmesini izleyecektik. Bunun damdan düşer gibi olmasının sebebi ise Ilgaz’ın avukatlık ruhsatını alacak olmasıydı. Savcılıktan istifa eden biri hâkim olamayacağına göre, fakülteyi bitiren her adayın yapması gerekeni yaptı. Avukatlığa başlayabilmesi için bir ruhsata ihtiyacı vardı. Şahver’in yardımıyla da ruhsatını ilk törende alacak olması Ilgaz’ın itirafını hızlandırdı. Ancak, burada Ceylin’i haklı buluyorum. Ilgaz, her ne kadar istifa ettiğinde hafiflese de savcı olmak, Ilgaz için nefes almak gibi bir şeydi. Daha ilk müvekkilde çuvalladı. Savcı gibi düşünmeye devam ettiği sürece Ceylin ile karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olacak. Ilgaz’ın Ceylin’i savunmak istemesi, ona destek olması sadece Ilgaz’ın ince düşüncesinden değil, bir eş olarak da yanında bulunmasının göstergesiydi. Ancak, bugüne kadar kimse; Ceylin’in elinden tutmamış, hayatla olan mücadelesini önemsememişti. Anlayacağımız bu gibi durumlara Ceylin alışık değildi. Şimdi karşısına onu; kendinden bile daha çok koruyan, düşünen bir adamın çıkması benliğini yeniden sorgulamasına sebep oldu.

Pars Savcım, bende olaylar bitmez...
Gün geçmiyor ki Ceylin başını derde sokmasın! Ilgaz’ın ruhsat alma töreninde bile konu döndü dolaştı Ceylin’e geldi. Ceylin, sen gerçekten uslanmaz bir delisin. Sema Ergenekon’un kaleminin cilvesine bakın ki; Ilgaz’ın avukatlık ruhsatını aldığı gün, Ceylin üç ay meslekten men edildi. Tesadüfün böylesi… Ne tuhaf değil mi? Adliyenin kapısından Ceylin vatandaş, Ilgaz ise avukat sıfatıyla girdi. Ilgaz’ın iki gün önce savcı olarak dolaştığı koridorlarda, bugün müvekkiline savunma amacıyla avukat olarak Pars’ın karşısına geçeceği kimin aklına gelirdi? Kaya ailesi versiyonlara doyamadığı için Pars’a da eğlence çıktı. Maşallah, iki ay içinde olaysız günleri geçmediği için bolca versiyonlarını da güncellemek durumunda kalıyorlar. Adam da şaşırmakta haklı. Hâliyle Ceylin’in son sürümü için bir avukata ihtiyacı vardı. Kapı gibi kocasından âlâ avukat mı bulacaktı?
Çözersen bu işi sen çözersin be Eren Komiserim!
Hocam, 100'lükte görüntü yakalamak için immersiyon yağı kullanmanız gerekiyordu (:
Ceylin’in, Pars’a verdiği ifadeden sonra bir kez daha anlıyorum ki Ceylin’in kadın olarak tarif ettiği kişi kadın olmayabilir. Ceylin’in uzun saçlı ve bol şampuan kokulu olarak tabir ettiği kişi gerçekten de bir kadına mı aitti? Sonra aklıma kriminal memuru Niyazi geldi. Olayları en başından hatırlayalım. Hatırlayacak olursanız İnci’nin kan örneği laboratuvarda değişmişti. Ceylin’in kabanı tuhaf bir şekilde alev almıştı. Eren’in bulduğu eldiven az kalsın yok oluyordu. Bunlar hep Niyazi’nin üzerine dikkat çeken şüpheli hareketler oldu. Göksu olmasa belki de eldivenden de bir sonuç alınamayacaktı. Akla hemen “Yekta’nın veya Cüneyt’in içerideki adamı Niyazi olabilir mi?” sorusu geliyor. Eren, Ceylin’in kabanından çıkan ayak izinin 43 numara civarında olduğu söylendi. Bu ayak izi Cüneyt’e ait olabilir mi? Cüneyt’in bu kadar şüpheli hareket etmesi canımı sıkıyor.
Muhteşem üçlü!
Pars, Ceylin ve Ilgaz’ın olduğu ifade sahnelerini izlemeyi özlemişim. En son Ceylin ile Ilgaz’ın evlendiğini öğrendiğimiz ve Ceylin’in, Pars’ın karşısına yine ifade vermek için oturduğu bölümde bu kadar eğlenmiştim. Bu karede tek eksik Eren’di. Gözlerim aramadı değil. Mehmet Yılmaz Ak her zamanki gibi kondisyonunu yüksekten almıştı. Ona keza, Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu da pası boş çevirmeyip bu eğlenceye ortak olmuştu. Belli ki üçü de bu sahneyi çekerken oldukça eğlenmişler. İzleyici olarak böyle sahnelerden daha çok istiyorum. Güldürürken düşündüren iş kalmadı gibi bir şey. Bu büyüyü bozmadan ilerlemeleri oldukça kıymetli.
Bizi alev alev yakarlarken #IlCey
Bölüme #SonRomantik etiketiyle birlikte aşırı yükselerek girdim. Ancak, “Bölümü bir tema ile anlatacak olsan adını ne koyardın?” diye sorsalar hiç düşünmeden; “aşure” gibi bir bölüm olmuş derdim. Bölüm kötü müydü? Hayır! Bölüme kötü olmuş demek; bölümde emeği geçen, bu soğuk günlerde canla başla çalışan tüm emekçilere karşı ayıp olurdu. Bana da yakışmazdı. Ayrıca hikâyenin gitmek istediği noktada hiçbir sıkıntı yoktu. Tam da olması gerektiği gibi ilerledi. Ama, Sema Ergenekon ve Ali Bilgin’in affına sığınarak birkaç yerde gözümü tırmalayan sahnelere değinmeden geçemeyeceğim.
Bir ara “Kanal mı?” değişti acaba diye kumandayı kontrol ettim. Bu bölümün bazı sahnelerinde kurgular o kadar acemice yapılmıştı ki Yargı’yı izlediğime inanamadım. Kurgunun bir anda Kanal 7 dizilerine bağlamasını açıkçası bir Ay Yapım işine yakıştıramadım. Hocam, bu bölümün kurgusunu aceleye mi getirdiniz? Yeni dizilerin tanıtımlarını yetiştireceğiz diye vakit mi bulamadınız? Bir sahneden diğer bir sahneye geçişte anlamsız kopukluklar vardı.
Bu defa olmadı...
Onu geçtim bu kız, geçtiğimiz bölümlerde daha doğalgaz faturasını bile ödemiyordu. Önceliği araba almak olmamalıydı. Tamam, Ceylin’in bir arabaya sahip olduğunu ve iki aydır arabasının bir türlü sanayiden çıkamadığını biliyoruz. Ilgaz’ın dediği gibi borçları varken araba almasının sırası hiç değildi. Sema Hanım’a Twitter’daki space konuşmasında Ceylin’in servisten çıkmak bilmeyen arabası ile alakalı bir soru sorulmuştu. Bu konuşmanın üzerine anlıyorum ki Ay Yapım ve Renault arasında bir reklam anlaşmasına gidilmiş. Konuya dair yorumlarım burada tıkanıyor. Zira bu değirmenin reklam gelirleri ile yürüdüğünü hepimiz biliyoruz. Benim derdim bu da değil. O konuşmanın üzerine elbet bir reklam anlaşmasının geleceğini tahmin edebiliyordum. Ancak, araba reklamının bölüm içine yedirilirken havada kalması hiç hoşuma gitmedi. Sahne geçişleri ve bağlamları açısından da şık durmadı. Sahnenin daha zekice bir hamle ile yazılıp, çekilmesini dilerdim. Sanki bir telefon üzerine alınan kararla “Haydi, araba reklamını bu bölümdeki birkaç sahneye iliştirelim,” denildiğini algıladım. Günümüzdeki bu ekonomik koşul düşünüldüğünde kimse belediye otobüsüne binemedi diye “Dur, ben bir araba alayım!” demez. Aksine araba almayı değil yürümeyi tercih eder. Keşke araba mevzusu tamamen unutulup tozlu arşive gitseymiş. Space’deki konuşmanın üzerine kimse de bir daha “Ceylin’in arabası vardı. Sahi, ona ne oldu?” diye sormazdı. Yargı’nın bu tempolu hikâyesinde inanın ki araba ayrıntısı unutulur giderdi.

Pablo Hocam, bir an kalbimize inmedi değil!
Yazının sonuna gelirken bir teşekkür de tüm #IlCey fanlarına iletmek istiyorum. Çabaları yadsınamayacak kadar çoktu. İnanılmaz bir grup oluştu. Bölüm sonu yorumları ve tahminlerini her hafta bölüm takip eder gibi takip etsek sıkılmayız. Sadece yorum da yapmıyorlar. İçlerinde oldukça yetenekli kişiler de mevcut. Hazırladıkları videolar ve shoplar inanılmaz yaratıcı olabiliyor. Onların bu çabaları olmasaydı belki de 17. bölümün sonunda yer alan, fakat 6 saniye kuralı yüzünden kesilen sahnenin internet özel yayınını belki de hiç göremeyecektik. O yüzden bu teşekkürüm tüm Yargı ve #IlCey severlere gelsin. Onların sayesinde bu karlı ve soğuk gecede güzel bir kavuşma sahnesi izledik. Pazar akşamı izlediğimiz bölüm sonu sahnesiyle Salı akşamı yayınlanan internet özel yayını tamamen birbirinden bağımsız gibiydi. Herkes, Ilgaz ve Ceylin’in ilk yakınlaşmasını beklerken defterlerin kadraja girmesiyle büyük yıkıma uğradı. Neyse ki gönlümüzü kısa sürede almayı başardılar.
Romantizmin son noktası!
Ilgaz ile Ceylin’in aşkını Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu’nun birbirine uyan müthiş kimyaları sayesinde farklı bir boyutta izliyoruz. Ilgaz ve Ceylin aşklarını birbirine en duru hâlleriyle itiraf etmişlerdi. Aşkın normalde soyut bir kavram olduğunu biliyoruz. Ancak, ikisinin enerjisi o kadar güçlü ki elimle tutacakmışım gibi hissediyorum. Geçtiğimiz bölümler dokunmadan da sevilebileceğini, gözlerinin parıltılarında nasıl kaybolduklarını göstermişlerdi. Ama, artık karşılarında hiçbir engel kalmadı. Üstelik evliler de! Ilgaz hep doğru zamanı kollarken, Ceylin de sabırla Ilgaz’ın ona gelmesini bekledi.
Ne diyordu şarkıda? Terliklerimle, gelsem sana… Sonunda aşkı, bulmuş gibi. Onlar aşkı birbirinde buldu. Artık tamlardı. Hayatlarında eksik bir şey kalmadı. Yolları öyle pürüzlüydü ki aşklarını anlatmaları kolay olmadı. Aşklarını öyle bir içlerine çektiler ki ciğerlerine kadar doldular. Bundan sonra suyun ateşle imtihanına şahit olacağız. Biri yakarken dindirecek, diğeri dinmişken alevlendirecek.
Bölümde emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Mortis