“Doğru yolu bulmak için kaybolmak gerekir.”
Italo Calvino
Ceylin’in o geceyi hatırlayabilmesi için kendi labirentinde kaybolması gerekiyordu. Çıkışı bulmaya çalıştıkça daha çok kaybolacağını nereden bilebilirdi? Öyle bir an geldi ki kendi gücünü kaybetti. Düşünme yetisi bir tek kendine durdu. Çıkışını bulmak isterken, benzer yaralarla bezenmiş birçok kişinin umudu da oldu. Son zamanlarda o kadar çok olay üst üste gelmişti ki bir noktadan sonra, Ceylin de kendi labirentinde kayboldu. Belki de hafızasını kaybetmesinin sebebi sert cisim ile başına vurması değildi? Tüm bu olanlar artık o kadar ağır gelmişti ki; en unutulmayacak zamanda yaşadığı şok olay anını siliverdi.
Engin’in intikam listesini uzun süre daha konuşacağımız hâlihazırda bir gerçek. Listede erkeklerin çoğunluk, kadınların ise azınlık oluşturdukları aşikârken Ceylin’in dışında listede yer alan tek kadın isme odaklanmamız da kaçınılmaz olmuştu. Geçen haftaki bölümde, cinayet yerinde Engin ve Ceylin’in haricinde iki kişinin daha bulunabileceğini dile getirmiştim. Hatta – Ceylin’in hatırlamasına göre – bu kişilerden birinin kadın olabileceğini savunarak Laçin’in dışında başka kadın karakterlere de yoğunlaşmamız gerektiğini vurgulamıştım. Burada da tüm dikkatimi Neva çekmişti. Ancak, bir taraftan da “Neden Seda olmasın?” düşüncelerine kapılmam uzun sürmedi. Anlayacağınız Ceylin’in girdiği labirentin içinde daha şimdiden kaybolmuştum.
Laçin’in HTS kayıtları kontrol edildiğinde aslında Şile’ye hiç gitmediği ortaya çıktı. O gün Laçin Şile’ye gitmediyse neredeydi? Önceki bölümlerde elimize; yedi izmarit kalıntısı ile sigarayı ağızlık kullanarak içilmesi detayları verildi. Bu iki ipucunu birleştirdiğimde aklıma ilk Seda geldi. Bu kanaate de sigarayı bırakmak için kullandığı nikotin bandından varmıştım. Fakat sonra birden oklar Laçin’e döndü. Bu bölüm anladım ki hedef şaşırtması yapılmış. İçimde hâlâ “oğlunu öldürebilmiş olabilir mi?” sorusu kol gezerken Laçin, kimsenin bilmesini istemediği bir gerçekle karşımıza çıktı. Peki, bu gerçek neydi ve neden kimsenin bilmesini istemedi?
Neva, sen ne yaptın?
Engin’in cezaevinde fenalaştığı sırada Neva’nın ziyareti Ilgaz’ı oldukça şüphelendirmişti. Hatta Ceylin, Ilgaz’ın neden Pars ile konuştuğunu sorgulamıştı. Sonrasında Engin’in ölümü ve Ceylin’in başına gelenlerle birlikte akıldan çıkmış ve üzerinde durmaya vakitleri olmamıştı. İhtimalleri kadınlar üzerinden ilerlettiğimizde “Neden Neva olmasın?” soruları kulaklarımda yankılanmaya başladı. Geçtiğimiz bölüm, Neva her ne kadar hür kararıyla Ceylin’in tutuksuz yargılanmasına hüküm verdiyse de içimde hep bir “acaba” sorusu yer aldı. Ona keza, karardan sonra Cüneyt’in odaya gelmesi bu fikrimi destekledi.
Trollcülükte bir dünya markası Yekta Timen!
Yekta cephesinde Seda’nın, Engin’i görmeye gelenlerin listesini çıkarmak istemesi oldukça mantıklı bir hamleydi. Görüşe gelenlerin çoğu da Engin’in tehditleri üzerine cezaevine gitmişti. İntikam listesinde yer almayan, ama görüşmek için cezaevine giden tek bir isim vardı: O da Neva Hakim’di. Ancak, listede olmaması Neva’nın başının dertte olmayacağı anlamına gelmiyordu. Neva’nın hayatındaki bir yanlış bütün doğrularını teker teker götürmeye başladı. Böylece Neva’nın açığını yakalayan Engin, Pars’a karşı elini güçlendirdi.
Seni sevdim Çekirge!
Cüneyt, listedeki tüm isimleri Seda’ya verirken Neva’nın ismini silmesiyle dikkati daha çok üzerinde topladı. Bir defa Seda’nın radarına girdi. Seda aptal bir kadın değil. Dünkü avukat da değil. Yekta Tilmen gibi bir adamın elinde oldukça pişmiş biri. Ancak, Seda’nın şöyle bir handikabı var. Yekta henüz Seda’ya güvenmiyor. Cüneyt, Yekta’nın güvenini öyle bir kazanmış ki; yılların kurdu Yekta bile arkasından iş çevirebileceğini aklının ucuna getiremiyor. Çaylak Avukat Ece’nin ulaştığı bilgi Seda için hazine değerinde oldu. Ece madem ki bu bilgiye ulaştı, o zaman Cüneyt’in Neva ile ilişkisini de ortaya çıkarabilirdi. Böylece Seda, Merdan’la birlikte tüm düğümleri rahatlıkla çözebilirdi.
Merdan: Bir gece ansızın gelebilirim!
Seda: Bu oyunu artık oynamasak mı?
Öncelikle Seda’nın kimin tarafında olduğunu bir anlayalım. Yekta, Laçin, Merdan ya da bir başkası? Yekta’nın yanındayken Ceylin’e kök söktürmek için elinden gelini ardına koymayan, Laçin’in cephesine geçtiğinde Yekta’yla kanlı bıçaklı gibi görünen veya Merdan ile bir araya geldiğinde Tilmenlere düşman olan. Hangi Seda’yı alalım? Hiçbiri gerçek Seda’yı yansıtmıyor. Seda, Laçin’in yanında kalmak istemesiyle ya da Merdan’ın tehditliyle bir anda karar değiştirecek biri değil. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Seda’dan şüphelenmemek elde değil. Bir de telefon konuşması vardı değil mi? Sırf Engin istedi diye gelmedi İstanbul’a. Şimdilik Yekta’nın tarafındaymış gibi görülse de Merdan’ın dediği gibi sınırda geziyor. Yekta’ya durumu belli etmemek için kalkıştığı iş oldukça tehlikeli bir hâl almaya başladı. Bir adım ötesi ateşken, diğer tarafı derin sular…Yekta’nın bu üçlemi fark etmesi oldukça yakındır. İşte o zaman çok sevdiği kızını Merdan bile koruyamayabilir.
Nergis Öztürk karizması diye bir şey var...
Ceylin’in her şeyi hatırlıyor olması Seda’yı niye endişelendirsin? Tabii Engin’in cinayetinde bir parmağı yoksa… Hatırlayacak olursak Engin’in hastaneden kaçtığı gün uzun bir süre Seda ortalıkta yoktu. Hatta Pars, Seda’nın ifadesini aldığı gün de benzer bir soru sormuştu. O da üstü kapalı bir şekilde geçiştirmişti. Seda akıllılık edip Pars’ın boş yere töhmet altında kalmaması için özel konuşmak istedi. Buraya küçük bir parantez açmak istiyorum. Nergis Öztürk’ün oyun gücünü inanılmaz severim. Hatırla Sevgili’den bu yana işlerini ilgiyle takip ettim. Yargı’ya gireceğini öğrendiğim günden bu yana da çok yakışacağına ve diziye farklı bir renk katacağına emindim. Seda’ya, Nergis Öztürk’ten başkası ruh veremezdi. Bizleri iyi ki oyunundan mahrum bırakmadı. Gönlüne, yüreğine sağlık.
Osman, bebeğim diye tutturmayacaksın değil mi?
Tam Osman duruldu, aklı başına geldi, ne güzel Zümrüt olayı kapandı dedim ki; kadının hamileliği çıktı. Zaten uzun süren bu sessizlik pek hayır değildi. Üstelik o kara geceden doğmak isteyen bir can varmış. Aylin’in aldatmaya sessiz kalması oldukça sinirlerimi bozuyor. Kol kırılır yen içinde kalır mantığını ne zaman bırakacağız? Aile birliği dağılmasın diye her yaşadığımızı yutmak zorunda mıyız? Hoş, ortada aile birliği diye bir şey de yok! Aklın ve mantığın almadığı bu olayı sindirmek kolay mı? Bak, şimdi kadın hamile. Nerede kaldı o birlik? Bu hayatta affetmeyeceğim tek şey aldatmaktır. Tahammül sınırlarımı sonuna kadar aşıyor. O hayatı yaşayan herkese yazık değil mi? Evlilik içinde eşine aşkın ya da sevgin bitmiş olabilir. Ama, eşine karşı saygını kaybetmemek için sadakatini korumak zorundasın. Osman bunu yapamadı. Bir kadının, hem de yaralı annenin yüzünü yere eğdirdi. Bebek ve Zümrüt meselesi, Erguvanların canını daha çok sıkacak.
Ah, Eren’im...
Şahit Eren’im, dost Eren’im, baba Eren’im. Yüreği öyle temiz bir adamsın ki sarıp sarmalayasım geliyor. Evlendin yürütemedin. Yıllar sonra bedavadan kızın oldu, talih yine yüzüne gülmedi. Bahtsız bedevi misali Tuğçe gibi bir belâ, evlat olarak karşına çıktı. Canımız, ciğerimiz, Eren’imiz böyle bir evladı hak etmedi. Ah, be Eren Komiserim! İnsanın gençlikte yaptığı hatalar bir gün böyle karşısına çıkınca büyük gol yiyor. Eren, kızının olduğu gerçeği ile yüzleştikten sonra hem vicdan azabını gidermek hem de baba olma duygusunu tatmak istemişti. Eren’in de bu hayattaki günahı Tuğçe’ymiş. Tuğçe’yi karşısında görünce nasıl da şaşkın ördeğe döndü? Başına gelecekleri bilseydi yine bu kadar sevinir miydi?
*Eksik bir şey – Ezginin Günlüğü