Yarasından öpmek de sevgiye dahil mi?
Ilgaz’ın mertliğini ne kadar takdir ediyorsak, bu bölüm aşık hâline de bir o kadar hayran kaldık. Bize dokunmadan da güzel sevilebileceğini gösterdi. Nezarethanede bir an Ilgaz’ın sevgiden gözlerinin titrediğine şahidim. Fırsatını bulsa “Sen çık, ben yatarım.” diyecek kadar çok sevmiş. Adliyede duruşmayı bekledikleri o kısacık anda dahi yapmış olsa bile mantıklı kafayla yapmayacağını çok iyi biliyor. Ceylin’e, Ceylin’den daha çok güveniyor.


Yine de o arabaya binerdi
 
Ceylin inanılmaz akıllı bir kadın. Aklı gibi ruhu da cıva gibi. Tutmaya çalıştığın an elinden kayıyor. Engin’in hastaneden kaçabileceğini anladığında tabii ki eli, kolu bağlı bir şekilde yakalanmasını beklemeyecekti. Amacı Engin’i yakalamak da değildi. Engin ölü ya da diri, elbet bir şekilde yakalanacaktı. Bence bunda hepimiz hemfikiriz. Olayın iç yüzünü, Engin’e kimin yardım ettiğini bulmak istedi. O hırsla arabaya saklandı. Fakat sonrasında ne yaşandı henüz bilmiyoruz. Ceylin’i nasıl fark etti? O koruluğa ne şekilde geldiler? Aklımızda birçok soru doğuyor. Olay ve yaşananlar öyle bir karıştı ki açılmak istendikçe kördüğüme dolandı. Pars Savcı’nın da dediği gibi bu dosyada kolay hiçbir şey yok.


Engin'in ölümüne bu kadar üzülmüş olamazsınız


Metin Amirim en büyük acı nedir bilir misin? Ölmüş birinin ruhuyla yüzleşmek!

Bu bölümün en zor görevi Pars Savcı’nın Tilmenlere ölüm haberini vermesi değildi. Aksine Metin Amir’in Ceylin için gittiği evde kendi iç dünyasıyla hesaplaşması oldu. Adeta ayakları geri geri gitmek, deyiminin vücut bulmuş haliydi. Metin’in daha önce de sevdikleri için her şeyi yapabileceğini görmüştük. Zafer cinayeti ile bu durumu taçlandırmış oldular. İki aile de birbirine kördüğüm oldu. Olayların bu kadar hızlı ilerleyebileceğini kimse tahmin edemezdi. Metin, Erguvanlardan çıktıktan sonra artık vicdanının sesini susturamayacak. Zafer’in hayaleti bu düğümü açılmaz hâle getirecek.


Biraz da böyle oğlumun acısına üzüleyim


Dur, Laçin! Sahiden ölmüş mü bir bakayım.

Yekta, bu hikâyenin masum olmayan yüzlerinden yalnızca biri. Sahte diploma ile yıllarca avukatlık yapmış, bu işten dev paralar kazanmış, üstelik Tilmen Hukuk gibi köklü bir hukuk şirketini hâlâ ayakta tutabiliyor. Çok büyük başarı, ancak en büyük başarısızlığı ise Engin. Hırs ve ego patlaması içinde başarı merdivenlerini çıkarken bir gün olsun oğlunun saçını okşamamış babalardan. Ezik ve karakteri oturmayan bir anne ile çıkarları doğrultusunda her türlü kötülüğe göğüs gerecek bir babadan Engin çıkmış. Şaşırılmaması gerekir. Evet, Engin’in sonunun bu şekilde olacağını az buçuk tahmin ediyorduk, ancak Ceylin’in elinden çıkacağını hiçbirimiz tahmin edemedik. Yekta da çok iyi bir babaymış gibi gazetecilerin önünde büyük rol kesti.  Pars Savcı'nın da dediği gibi bir anda oğluna düşkün bir baba izledik. Sahne biraz daha devam etseydi az kalsın inanacaktım!


Bana düşmez can vermek*

Peki, cinayeti gerçekten Ceylin mi işledi? Hayır! Esas katilin Yekta olduğunu düşünüyorum.  Fiilen öldürmemiş de olsa buradaki tek katil o’dur. Amacı Engin’i uzaklaştırarak oyun dışı bırakmaktı. Bir nevi susturmak. Gerçeklerin ortaya çıkmaması Engin’i uzaklaştırmaktan daha önemliydi. Gelin görün ki Yekta’nın hesabı Ceylin’in zekâsına uymadı. Burada Ceylin’in tuzağa düştüğüne inanıyorum. Ölüm anındaki flashback sahnelerinden de fark edecek olursanız, Ceylin silahı Engin’e doğrulttuğunda henüz boğuşma olmamış. O anda ne yaşandıysa ve Engin ile Ceylin’i her kim takip ettiyse suçu Ceylin’in üzerine attığını düşünüyorum. Havaya sıkılan boş kovan boğuşma sırasında oldu. Ilgaz haklı. Engin’i tek kurşunla vuran kişi Ceylin değil.


Bunu tutuyoruz, çünkü elimizde şu an!*
 
Ceylin ne zaman ki tam anlamıyla olayları hatırlayacak düğüm de o zaman çözülecek. Bu süreçte Pars Savcı’nın bilinçli bir şekilde Ceylin’in tutuklu yargılanmasını talep ettiğini düşünüyorum. Hem Ceylin’in uçsuz bucaksız hareket etmesini engelledi hem de Yekta’nın herhangi bir atağına karşı önlem aldı. Şunu da söylemeden yapamayacağım. Hâkime Hanım’ın cinayet yorumuna tilt oldum. Karşısına tecavüz veya istismar davası geldiğinde hangi yorumu yapacağını merak ediyorum. Bana yanlı konuşuyormuş gibi geldi. Açıkçası duruşma sahnesi dikkatimi çektiği ve merak uyandırdığı için Raninitv yazarlarından Avukat Çağla Akyürek’in bu konu hakkındaki bilgilerine danışmak istedim. Kırmayıp cevap verdiği için teşekkür ederim. 


O kadar birbirine bağlı bir aileyiz ki kardeşimin evlendiğini cinayetten yargılandığı duruşmada öğrendik. Bu da bizim ayıbımız..

Duruşmanın mahkeme salonunda yapılması ve usulen de olsa zorunlu müdafinin o an bulundurulması gerekiyormuş. Böyle bir davada sanık ve maktulün yakınlarının duruşmada yer alması anlamsız geldi. Bu da ayrı bir soru işareti olarak zihnimde yerini aldı. Tabii şu an, bu şekilde düşünüyorum. Bir sonraki bölümde tüm düşüncelerim değişebilir. Çünkü Sema Ergenekon ve ekibi her zaman şaşırtmaya devam edecek. Su şişesinin detayına kadar önem veren ekibin bariz bir hata yapacaklarını sanmıyorum. Elbette senaryo ekibinin bu konu hakkında bir bildiği vardır.


Avukat Hanım, kulaklıklara bye bye diyecek miyiz?

Yargı’nın yayınlanan en iyi bölümlerindendi. Bölümde kim masun daha ortaya çıkmadı ve masumiyeti kanıtlanana kadar Ceylin suçlu olarak gösterilecek. Bu bölüm, Pınar Deniz tüm ruhunu yansıtarak başka bir Ceylin’i karşımıza çıkardı. Oynamadan nasıl oyun verilir hepimiz şahit olduk. Olaylar karşısındaki çaresizliği ve savunmasız hâli beni oldukça yaraladı. Ruhumu kanattı. Keza Kaan Urgancıoğlu, bu pası o kadar güzel almış ki; Ceylin’in açtığı o yarayı pamuklara sarmalayıp sardı*. Ilgaz’ın, Ceylin’e duyduğu saf aşkı ve çaresizliğine çare aramasını en derinlerimize kadar hissettirdi. Usul usul oynamak dedikleri tam da bu oluyor. Tüm ekibi canıgönülden tebrik ediyorum. Yayına bir gün kalaya kadar ilmek ilmek işleyerek karşımıza çıkarıyorlar.

Olur da bu yazıyı Ali Bilgin okursa, kendisine küçük bir sitemde bulunmak istiyorum. Detaylara bu kadar dikkat eden ve önem veren bir ekip varken, özellikle Ilgaz ile Ceylin’in yer aldığı sahnelerin yakın çekimlerinde aynı özeni gösterdiklerini nedense göremiyorum. Örneğin, hastane sahnelerinden birinde Ilgaz, Ceylin’in elini tutarken kamera açısında Ceylin’in kolunu değil de ikisinin ellerinin birleşmesini görmeği isterdim. Ya da adliyede, duruşma saatini beklerken Ilgaz ile Ceylin’in arasında geçen diyalogu izlerken detayların daha özenle çekilmesini beklerdim. Evet, hikâyenin konusu ve ivmesi gereği ne yazık ki fazlaca bir aşk sahnesi izleyemiyoruz. Fakat zaten az olan bu sahnelerin tadının da bu şekilde çıkacağını düşünüyorum. Bu konuda bir kusurum olduysa şimdiden af ola. Kimsenin işine karışmak katiyen haddim değildir. Buranın vasıtasıyla naçizane olarak Ali (Bilgin) Hoca’ya fikrimi sunmak istedim.

Mortis

*Necip Fazıl Kısakürek
*Melis Sezen
*Erkek Güzeli - Sezen Aksu



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER