Dudağında, dilinde Gülfem'in mi izi var?
Yürüyorum hasretin, acının üstüne..
Sığmıyorum dünyaya, dar geliyor..
Geceler mi uzadı? Bu karanlık ne..
Gönlümün bayramları, şenliği söndü..
 
Seni kimler aldı? Kimler öpüyor seni..
Dudağında, dilinde..
Ellerin izi var.
 
Deli gözlerin gelir aklıma
Gülüşün, öpüşün, iç çekişin gelir
 
Seni kimler aldı? Kimler öpüyor seni..
Dudağında, dilinde..

Ellerin izi var.


Gün içerisinde Kanal D, Güllerin Savaşı’nın editörü, kurgu yönetmeni Engin Öztürk’ün hazırladığı Sezen Aksu temalı “web özel klibi”ni yayınladı. O andan itibaren bölüm başlayana dek bu duygu yüklü şarkı ve klip sürekli beynimin içinde dönüp durdu. Yaşanmışlıklar/yaşanamamışlıklar film şeridi gibi akıp gitti. Elimde mendil, gözümdeki nemle defalarca başa sardım. Bazen bir sözcük bizi kendimize getirirken, bazen de bir şarkı en derin yaramıza tuz basıyor. İç sızın dolup taşıyor. “Seni kimler aldı?” dinleyen herkes mutlaka kendinde bir şey bulmuştur. Bir burun sızlaması, hafif göz dolması ve boğazındaki o yumruğu hissetmiştir.

Elini az çekeydin de imzanı göreydik.

William'la Kate gibiyiz aşkım!

Geçen haftayı nikâh masasında bırakmıştık. Komadan sonra Gülfem’den bunu bekliyor muyduk? Evet! En azından ben bekliyordum. Hatta Gülru’yu şahit yapacağını bile aklımdan geçirmiştim. Ömer de Onur’u şahit yaptı. Salondaki herkes şok içindeydi. Bir kişi hariç! Hadi tahmin edin? Durun durun, söylüyorum. Tabii ki CAHİDE. A yol, kadın zil takıp oynayacaktı neredeyse. Bu evlilik en çok Cahide’ciğime yaradı.


Masumiyetini neden öldürdün?

Bu odanın ruhunu al içime koy.
 
Ah Gülru… Ah Ömer... Uzun uzun düşünüyorum, ne yazarsam sizin için en oluru olur. Ne yazarsam fazla hasar vermeden hallolur. Olmuyor. Olmuyor. Gülru, Cihan ile evlenerek gemileri yakmıştı. Ömer’e gözünün içine bakarak, gerçeği söylemeyerek dönülmez bir yola girmişti. Şimdi ise Ömer’le Gülfem’in nikâhı var. Affedersiniz ama bizim oralarda, intikam uğruna bu yaptıklarına kaka yarışı (terbiyem olabilecek en kibarını söylemeye veriyor) denir. Kendimizi Ömer’in yerine koymayı deneyelim, bir de Gülru’nunkine koyalım. Sevdiğiniz kadın sebepsiz yere bir adamla evleniyor. Dünya başınıza yıkılmaz mı? Yıkılır. Sevdiğin adam, babanın ölümüne sebep olan, bir kadınla evleniyor ve üstelik seni de nikâh şahidi yapıyor. İçin parçalanır mı? Hem de nasıl! Hangisi terazide daha ağır geliyor?  Kim haklı? Kim haksız? İkisi de kendince haklı. Ama haklı olmaları bir şeyi değiştirmiyor. Atılan imzaları silmiyor.

Sığmıyorum dünyaya, dar geliyor..
 
Camdan bir kuğu düşünün. Kimse görmesin diye karnınıza saklamışsınız. Sıkı sıkı tutuyorsunuz onu. Ah, birden kırılıyor ve karnınıza batıyor. Kan revan içinde kalıyorsunuz. Kimse görmesin diye bu defa daha çok karnınızı kapatıyorsunuz ama… Nafile. Gülru ile Ömer’in ilişkisi de buna benziyor. Kimse duymaz, görmez ve bilmez zannediyorlar, fakat herkes her şeyi görüyor. Bu defa içlerindeki aşkı örselemek için başka yollara başvurdular. Geçen haftaki yazımdan da dediğimi belirtmek istiyorum. Gülru ile Ömer’in bundan sonra oluru yok. Bir araya gelseler bile ne Gülru masumiyetini temsil edecek ne de Ömer, artık Gülru’’nun masumiyetine inanacak. El birliği ile saf aşklarını kirlettiler.

Köşkte aile saadeti günleri başladı Amman ne güzel! Gelinler, görümceler, enişteler, kayınçolar… Büyük aileleri her zaman sevmişimdir. Ne kadar ses ve kahkaha varsa hoşuma gider. Belki de kalabalık bir aileden geldiğim içindir.  Bir olmayı temsil eder. Tamam, bu benim aile kavramım. Sipahi ve Hekimoğlu ailelerinin aile kavramı ve aileden anladıkları başka bir boyutta. Sürekli birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışıyorlar. Bu iyi günleri! El el üstüne olur mu? Olmayacak da! Cihan duruma itiraz etmekte çok haklı… Ateşle barut yan yana olmayacağı gibi ortalığı da yangın yerine çevirecektir.


 
Daha ilk girdiği bölümde Onur’un iyi bir psikiyatr olduğunu anlamıştık. Aile terapisi yapma fikrine BAYILDIM. Neden mi? İki Gül’ü bundan daha iyi karşı karşıya getiremezdi. Aralarındaki husumeti ortaya çıkarabilmek ve eteklerindeki taşları yere dökmek için güzel kurgulanmış bir sahneydi. Gülfem ile Gülru’nun arasındaki “görünmezlik” kavramı geçen hafta da karşımıza çıkmıştı. Gülfem bu nedenle Ömer’i suçluyor. Belki de doğrudur. Gülfem, Gülru’yu ilk zamanlarda gerçekten fark etmiyordu. Ta ki Gülru, Ömer’in başına taç olana dek. Biraz Gülru’da da suç var. Yılanın deliğine çomak sokmaktan yuvasından çıkardı.

Öyledir geçer zaman!* 

Cihan’ı egolarına köprü yaptılar. Cihan’ı saydamlaştırıp, “Ne der?” diye düşünmediler. Cihan, ne Gülfem’i ne de Gülru’yu affetmiyor. Zamanında eksik biri olduğunu O’na hatırlattığı içindi Gülfem’e olan kini. Babasının biricik kızına bıraktığı zorunlu bir miras! Gülfem köşke tanıdıktan sonra bile Cihan’dan utandı. Hâlâ da utanıyor. Cihan’ı diğer tüm insanlar gibi görünmezlik sınıfına koyup hayatını yaşadı. Gülru da öyle. Hiçbir zaman Cihan’ı görmediler. Ne düşünür diye kendilerine sormadılar. Cihan, Onlar için hastalıklı bir obje idi. Ama bir şeyi unuttular. Cihan insandı. Yemek yiyen, su içen, nefes alan bir insandı. Herkesin gördüğünü Cihan da görüyordu. Sesi çıkmıyor, kendini ifade edemiyor diye Halide dâhil herkes Cihan’ı yoksaydı. Onlar için sadece krizden ibaretlerdi. Hırs oyunlarına Cihan’ı da karıştırmışlardı. Bu terapi Cihan içindi ama bence hepimize bir ders çıktı. Doğrusunu söylemem gerekirse bu sahneyi izlerken gözüm doldu. Yüreğine sağlık Sercan Badur! İçinden öyle bir Cihan çıkardın ki inanmamak elde değil. Ayrıca Damla Sönmez ve Canan Ergüder’in de yüreğine taş değmesin. Sahne izleyiciye sorunsuz geçtiğine göre büyük iş başardılar. Tekrardan bu sahne için gönülden tebrik ederim.

Ana yüreği.. 

Ve sonunda! Haftalar sonra Halide’nin hikâyesinden en can alıcı noktayı öğrendik. Kaza raporunun Gülru’nun eline ulaşmasıyla, arabanın frenlerinin neden bozulduğu ortaya çıktı. Gülru direkt soluğunu Halide’nin yanında aldı. İşte size bir bomba; HALİDE, GÜLFEM SİPAHİ’NİN ANNESİ! Bundan sonra ne olur? Bilemem, ama ortalık çok karışacak. Çünkü Halide, Gülru’ya bu itirafı yaparken Gülfem de aradaydı ve duydu. Şimdi seyir eyleyin olacakları. Bölüme gönlü değen herkesin emeğine sağlık… 

*Çiğdem Erken'in üçüncü albümünden bir şarkı ismidir.

Mortis

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER