Bölümün beklentilerimin altında kalmasının diğer en büyük
sebebi ise teknik yönleriydi. Her ne kadar büyük yatırımlar yapılsa ve yıllar
geçtikçe bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler bu tür yapımlarda daha etkili
kullanılmaya başlasa da dizi/film sektörümüz teknik anlamda hep bir noktada takılıp
kalacakmış, bu tür yapımlarda seyircinin görmeyi hevesle beklediği o görkemli
noktaya bir türlü ulaşamayacakmış gibi görünüyor. Ancak bunca büyük bütçeye
sahip bir yapım olarak Mehmed Bir Cihan Fatihi görsel anlamda kendisinden
birkaç yıl önce çekilmiş benzer yapımların da gerisinde kalmıştı maalesef.
Bir çok sahnede ışık kullanımları şaşırtıcı bir şekilde yapaydı
ve oyuncuların yüzlerinden yansıyordu. Gece sahnelerinde bitmez tükenmez bir
duman basma sendromu vardı ki bir yerden sonra gerçekten yadırgadım. Final
sahnesindeki grafikler ve ekrandaki yerleştirilmeleri ise böyle bir yapıma
yakışmayacak derecede kötüydü. Özellikle Kenan İmirzalıoğlu’nun atının üstünde
Yeniçeriler’le karşılıklı durduğu karelerde iki taraf arasında tuhaf bir
orantısızlık vardı ve bunun Mehmed karakterini heybetli gösterme niyetiyle hiç
alâkası olduğunu sanmıyorum. Yapım, iddiasının altını doldurmak istiyorsa bu tür
detaylara çok daha fazla dikkat etmeli.
Tabii bir de dizide kullanılan setler mevzusu var.
Hazırlanan ilk setlerin yeterince iyi bulunmadığı ve bu nedenle yeni baştan bir
plato inşa etmektense TIMS Productions’tan Muhteşem Yüzyıl setlerinin alınarak
kullanıldığı basında zaten yazılıp çizilmişti. Şartlar bunu gerektirmiştir
elbette ama yine de oldukça tuhaf bir seçim olduğunu söylemek zorundayım. TIMS
Productions kendi çekeceği herhangi bir başka benzer yapımda aynı setleri
kullanmaya devam etse bir şey diyemezdik belki ama başka bir yapım şirketinin
çektiği bambaşka yeni bir yapımın görsel dünyasının çok büyük ölçüde Muhteşem Yüzyıl’ın
dünyası üzerine kurulmuş olması seyirci olarak benim açımdan her şeyden önce çok
büyük bir eksi puan.
Yönetmen Cevdet Mercan bu konuda elinden geleni yapmış ve
belli başlı sahnelerde setleri en iyi şekilde kamufle etmiş olsa da iki sene
boyunca sadık bir şekilde Muhteşem Yüzyıl Kösem izlemiş olan seyircilerin
gözünden burasının aslında Mehmed’in değil, Muhteşem Yüzyıl’ın dünyası olduğunu
kaçırması maalesef ki mümkün değil. Üstelik bazı sahnelerde bu durum kendisini kısıtlamış gibi de görünüyordu. Çandarlı Halil ve yandaşının Edirne Sarayı'nın balkonunda araziye bakarak konuştukları sahne ne kadar dar açılara hapsedilmiş olsa da Topkapı Sarayı'ndaki Has Oda'nın balkonu olduğu dikkatli gözlerden kaçmamıştır sanıyorum.
Kösem’in düşük kalan reytinglerinden dolayı
seyircinin bunu farketmeyeceği ya da öğrenmeyeceği ya da umursamayacağı düşünülmüş
ise daha da sevimsiz olmuş. Ortadaki durum ister istemez aslını yaşatacaktır ve
Kösem izlemiş olan seyirci gerçekten çok iyi kamufleler olmadığı sürece Mehmed’in
dünyasını yeni bir dizi anlamında görsel olarak ciddiye alamayacaktır. Keşke bunca beklendikten sonra
dizinin gösterimi birkaç ay daha ertelenip bu sene hiç başlatılmasa, elde olan
zamanda en baştan yepyeni setler ve yepyeni bir görsel dünya yaratıldıktan
sonra seneye yeni sezonda seyirci karşısına çıkılsaymış.
Ortalığın Osmanlı dizisinden geçilmez olduğu günümüzde
Mehmed’in ekran yolculuğunun kaderini, kendisinden önce yapılmış olan işlerden
nasıl farklı olabileceği, onların üstüne yeni ne ekleyebileceği, kendine ait
orijinal bir dil ve tarz geliştirip geliştiremeyeceği belirleyecektir diye
düşünüyorum. Şimdilik görünen “Ben Mehmed…” tiradıyla yaptıkları giriş,
kostümler, takılar, setler ve tabii ki Aytekin Ataş’ın bu tarz yapımlarda artık bir markaya
dönüşen müzikal tarzı olarak Muhteşem Yüzyıl, içerik ve söylem olarak da daha
çok Diriliş Ertuğrul karması olmuş gibi görünüyor. Ancak bu iki yapım da kendi
tarzlarını oluşturmuş, bugün bulundukları haklı zirve noktalarına bu sayede
ulaşmış olan yapımlar. Mehmed ise daha çok bu iki hazır formattan yapılmış bir “best
of” karması gibi. Daha çok var olan ve başarısı kanıtlanmış gelenekleri devam
ettirecekmiş gibi görünen, daha “garanti” olana oynamış bir iş gibi duruyor.
Bakalım ilerleyen haftalarda şapkadan orijinal bir tarz ve dil çıkarmayı başarabilecekler mi?
Devamlı takipçisi olur muyum bilmiyorum ama bir-iki bölüm
daha şans vereceğim kesin. Şimdiden bütün ekibin yolları açık, ekran ömürleri
uzun olsun.