Özgür'le Aslı'nın
kaçırılması konusunda bazı sıkıntılar var. Öncelikle, Suna ve Özgür'ün Aslı ile
önce buluşup ayrılmasına, sonra yeniden, bu kez Ferhatsız olarak buluşmalarına
anlam veremedim. Hedef Aslı'yken neden plan Özgür'ü kaçırmak üzerine kuruldu anlayamadım.
Suna tuvalete gittiğinde Aslı'nın neden peşin satan esnaf gibi çocuğa arkasını
dönüp rahat rahat oturduğunu anlayamadım.
Kaçırılma anından
itibaren anlatılanlarsa çok güzeldi. Roberto Benigni'nin Hayat Güzeldir
filminden alınan bu fikir, bizim dizilerimizde de pek çok kez kullanıldı.
Açıkçası, daha iyisi bulunamadıkça bu hikâyenin sıkça kullanılmasına laf etmeyi
düşünmüyorum, zira önemli olan, gerçekten, o çocuğun korkmamasını sağlamak ve
bütün bunların bir oyun olduğunu söylemek de çok doğru bir yol bence. Kahraman
Kardeşler Fırtına Ferhat ile Suların Hakimi Yiğit, Aslı ve Özgür'ü Lavman ve
Rektum'un elinden kurtaracaklar, daha ne?
Hapse giren Ferhat,
Azad Baba'nın yardımıyla Aslı'yı arayabildiğinde, Aslı'nın numarasını ezbere
bildiğini anlamıştık. Serbest bırakılan Aslı benzinlikten Ferhat'ı aradığında,
Aslı'nın da Ferhat'ın numarasını ezbere bildiğini görmüş olduk. Bak sen şunlara.^^

Cüneyt'in başarısız
olduğu bu kaçıncı plandı bilemiyorum. Fakat her ne hikmetse, her seferinde
"Bu son şansın" diye başlayan görevi yerine getirememesi bir bela
getirmiyor başına. Allah insana Cüneyt şansı versin. Bu kez yaptığı en büyük
hata, bu iş için bin lira vereceği adamların yanında 5 milyon muhabbeti
yapmasıydı. Ama adam şanslı işte, yine zamanında ayılıp kurtuluverdi beladan.
Bakalım Namık bir şey yapacak mı bu sefer. Aslı'nın, gözleri bağlıyken
Cüneyt'in şeker kutusunu açma sesini duyduğunu biliyoruz, muhtemelen Cüneyt'in
ipliğini pazara çıkaran kişi Aslı olacak.
Cem'in vurulmasına üzülemedim, ölse de üzülebileceğimi sanmıyorum. Yeterince
zeki olmadığı, doğru hamleleri yapamadığı için eleştirip durduğum bir
karakterin yine kendi salaklığı yüzünden bu noktaya gelmesi oldukça tutarlı.
Ama bugüne kadar Aslı'ya da hikâyenin akışına da bir katkısı olmadığı için
gidişi beni etkilemeyecek. Öte yandan, bir organize suçlar komiseri,
fidyecilere pusu kurmayı düşünmüyorsa, silahlı adamların bulunduğu çatışma
bölgesine operasyona giderken çelik yelek giymeyi akıl edemiyorsa, Namık elini
kolunu sallaya sallaya içeri girebiliyorken o dışarıdan izlemekle yetiniyorsa
ve içeri girmeye ancak Namık çıktıktan sonra ve neredeyse ondan icazet alarak
karar verebiliyorsa, kusura bakmayın, ben bu yaralanma veya ölüme üzülemem.
İnsanların güvenliği de böyle bir komisere emanet olmamalı.

Cem'in vurulmasının
Aslı'yı Ferhat'tan uzaklaştıracak bir şey olduğunu düşünmüyorum, çünkü bu kez
Aslı'nın kaçırılmasının da Cem'in vurulmasının da Ferhat'la bir ilgisi yoktu.
Aksine, Cem yaşasa da ölse de Aslı Ferhat'a daha çok yakınlaşacaktır. Üstelik bu
sefer Ferhat da çok etkilendi bu durumdan, Cem'in yüzüne, Aslı'nın o telaşlı
haline bakamadı, uzaklaşmak istedi oradan. Cem'in akıbeti ne olursa olsun AsFer
birbirine daha çok kenetlenecek bence.
Geçen hafta gözden kaçırdığım Azad
Baba'nın Namık'ın odasına soktuğu böcek tek dinlemelik miymiş diye de
düşünmedim değil bu hafta. Azad Baba Namık'ı dinlemeyi bırakmamıştır, değil mi?
Geçen hafta bebeğimi
öldürdün diyerek evden gönderdiği Yeter'e bu hafta ilk cümlesi "Ne yüzle
buraya geldin?" olan Namık, iki dakika geçmeden Yeter'e "Yiğit'e bir şartla yardım ederim,
buradan ayrılmayacaksın, gözümün önünde olacaksın" derken acaba neyin
kafasını yaşıyor?
Fidye için istenen 5
milyon dolar, nereden baksanız 500 deste eder ve Namık'ın getirdiği o küçük
çantaya 500 deste sığmazdı. Acaba Namık herkesi kandırıyor muydu yoksa biz
sığacağına inanarak mı devam etmeliyiz izlemeye?
Bölümün başında
yönetmen olarak Altan Dönmez'in yanında Orkun Çatak'ın adı da vardı, bölüm
sonunda ise yalnızca Altan Dönmez'in adını gördük, acaba neden?