Ferhat'la karşı
karşıya gelmediği için o konuyu konuşamıyoruz ama evde odasından çıkmaya
cesaret edemeyen Gülsüm, Özgür'ün kaçırıldığını öğrenir öğrenmez Yiğit'in evine
koşarak sınavdan geçer not almayı başardı benim gözümde. Zaten her ne kadar
onlardan uzak kalmış ve ihtiyaç duyduğu anlarda onları yanında bulamamış olsa
da abilerine karşı kalbini kapatmayan ve öfke büyütmeyen bir Gülsüm'ümüz var.
Yaşadığı her şeyi, tüm geçmişini sırtında bir yük gibi taşımaktan vazgeçip
bugünü yaşamaya başladığında kardeşliğin başka boyutlarını da göreceğiz diye
umuyorum Gülsüm'ün hikâyesinde.
Derdi başından
aşkındı ama, Yiğit de Ferhat'ı itmeyerek, yok saymayarak, kendinden
uzaklaştırmaya çalışmayarak bu sınavdan geçti bence.
Aslı'nın asıl
sınavını gelecek bölümde izleyeceğiz ama Cem'in kardeşlik adı altında yapmaya
çalıştığı müdahalelere geçit vermeyerek bence başka bir yönünü anlattı bize
kardeşliğin. Kardeşlik, kardeşini tüm dünyadan, her türlü kötülük ve
karanlıktan korumayla ilgili olduğu kadar onu bütün hata ve yanlışlarıyla
sevmekle de ilgilidir -hata ve yanlışlarına rağmen değil. Cem'in Aslı'yı
sevdiğinden, onu korumak istediğinden kuşkum yok ama onu hatalarıyla ya da
kendisinin hata olarak gördüğü seçimleriyle de sevmeyi bilmeli ve yine de
ihtiyacı olduğunda onu sarmaya hazır olduğunu göstermeliydi. Aslı ona meslek aşkı örneğini
verdiğinde, ben seni bu risklerle, mesleğine olan bağlılığınla seviyorum ve
bundan yara alırsan da yanında olacağım, demeye çalıştığını görebilmeliydi. Dolayısıyla
Aslı sınavın bu aşamasını geçerken Cem ne yazık ki sınıfta kaldı.

Cem'in sınıfta kaldığı bir sınav
daha var: Cem ve Aslı'nın nerede olduklarını bilmediği/bulamadığı bir annesi ve
ablası var. Aslı, ölü ya da diri olduklarını bile bilmediğini söylemişti.
Bırakın komiser olmasını ve bu tür bilgilere erişmesinin kolaylığını, her
vatandaş, nüfus müdürlüklerinden ya da E-devlet üzerinden alacağı Vukuatlı
Nüfus Kayıt Örneği ile birinci derece yakınlarının yaşayıp yaşamadıklarını,
medeni durumlarını vb. öğrenebilir. Kişi vatandaşlıktan ya da aile kütüğünden
çıkmadığı sürece bu bilgiler o kadar da ulaşılmaz değildir. Cem şimdiye kadar
bunu bile bulamamış mı?
Cem'e bir tek, Aslı
onunla gelmeyince arabasında ağlaya ağlaya giderken üzüldüm, o anda inandım
içtenliğine, ne yapacağını bilemez hale geldiğine. Oysa Aslı'yı dinlemesi ve
ona sarılması yeterdi. Önce Cem, sonra Ferhat, kardeşleri için bol bol
ağladırlar bu hafta. Diğer dizilerin aksine, erkeklerin de sık sık ağladığı bir
dizi bu. Ferhat, Yiğit, Cem, Dilsiz, Abidin, gözyaşlarından bizi hiç mahrum
etmiyorlar.
"Üveyliğim"
diyerek her fırsatta ötelediği Yeter'e herhangi bir yakınlık göstermesini
beklemeyecek kadar tanıdım Handan'ı. Zira Namık'a da pek kıymet verdiğini
görmedik. Namık evlenmeye karar verdi, Namık yakında baba olacağını ilan etti,
Namık düğün günü vuruldu; Handan bunların hiçbirine kalpten bir tepki vermedi,
iyi ya da kötü. Oysa Namık seçim yarışından çekileceğini açıkladığında çok daha
büyük bir tepki vermişti Handan. Kardeşliği de anneliği kadar kötü.

Tanık
olduğumuz kardeşlik sınavlarının yanında Dilsiz'in dilsiz kalışının hikâyesini
de dinledik. Hülya'yı telefonuna "Sesim" diye kaydettiğini bildiğimiz
Dilsiz'in sessizliğinin sebebinin de bir gönül meselesi olduğunu düşünmüştüm
ben. Hatta meyhanede türkü söylediği bölümde "Kim,
nasıl üfledi de söndürdü acaba Dilsiz'in kalbini?"
diye sormuştum. Meğer çok daha derin ve sarılamaz bir yarası varmış Dilsiz'in.
Ne kadar seversen sev, ne kadar korumaya çalışırsan çalış hayatın karşısında
hep yenik, hep zayıfsın. Dilsiz bu sınavı çok acı bir şekilde yaşamış ve
dostluğu, kardeşliği, sevdayı hayatın karşısına koyarak sevdiklerini
incitmemeyi, yaralamamayı öğrenmiş. Birbirlerinin hayatına nasıl girdiler henüz
bilmiyoruz ama Ferhat'a "abi" demesi de bütün bunları bildiğindendir
belki...