Masallara inananlar,
masallara ihtiyacı olanlar ve masallarla bile iyileşemeyecek olanlar; insanlar
çeşit çeşit. Aslında masallar da öyle, görmeyi bilene.
Özgür, amcasını
babası zannetti ve beklenmedik bir kapı açtı hikâyemize. Yıllar boyu aynı
sözcüklerle, aynı mesajı vermek için anlatılan masal, yepyeni anlamlar kazandı
burada. Ferhat'tan bir masal dinleyeceğimiz aklımıza gelir miydi? Ya masal
anlatamayışına vurulacağımız? Birinden böyle sufle alacağına inanır mıydık?
Başka bir yerde rastlasaydı bu masala, yine de Çirkin'in yerine koyar mıydı
kendini?
Aslı düşünebilir
miydi bir gün bir çocuğa birlikte bir masal anlatacaklarını? Çirkin canavara
âşık olan güzel kız olacağını?
Ben miyim çirkin?
Alelade bir şey
söylerken başka hikâyeler anlatan bu cümlelere bayılıyorum. Elbette bu ikinci
anlamları o cümlelere biz yüklüyoruz; çünkü bir aşk ihtimali görüyor ve ona
yoruyoruz her şeyi. Çünkü aşk, her şeyden önce bir ihtimaldir ve biz onu
yaşamak ya da görmek istedikçe gerçek olur. Ama şunu da söylemek gerekir: aşk,
biz onu görmek istediğimiz için orada değil. Daha ilk bölümden bu yana orada,
gizleniyor cümlelerin arkasına.
İkinci bölümde,
neden benimle evlenmek istedin sorusuna şöyle bir yanıt vermişti Ferhat: "Çok güzelsin, kaçırmak istemedim seni."
İronik bir yanıttı bu, Aslı'ya bunun tam tersini düşündürmüştü. Oysa gerçekti.
Aslı'yı kontrol edebilmek için "gözlerini
gözlerimden ayırma bir daha" deyişindeki gibi. Geçen hafta da,
Aslı'yı kucaklayıp yanına yatırdığını itiraf etmişti, "uykun ağırmış" diyen Aslı'ya "senin kadar değil" diyerek. Duymayı bilmek lazım
tabii.
Yok canım, ne aşkı?!
Bu hafta, Aslı'nın
ağzından kaçtı bazı sözcükler. Suna'ya "sizi bize götüreyim" dedi
mesela. Şimdiye kadar hep 'cehennem' diye tanımladığı ev, 'bizim' oldu
birdenbire. Evde de oda için 'bizim' dedi. Sonra fark edip düzeltti 'Ferhat'ın
odası' diye ama, biz anlayacağımızı anladık.
Masal sahnesi çok
güzeldi, Ferhat'ın masal anlatamayışı, sözcüklerin arasına giren işteler,
yaniler, sonuçtalar, dönüp dönüp Aslı'ya bakışlar anlatılmaz yaşanır gerçekten.
Çatır çatır masal anlatan bir Ferhat'tan böyle keyif alır mıydık bilemiyorum.
Özgür'le daha çok bir araya gelmeliler.^^
Masal sahnesi
güzeldi güzel olmasına, ama benim en sevdiğim sahne, Aslı'nın Ferhat'ı durdurup
Özgür'ün yanına gitmesini söylediği sahne oldu. Onların intikama değil desteğe
ihtiyaç duydukları, yalan da olsa ona umutlu cümleler söylenmesi gerektiği,
Ferhat'ın ona amca olmayı öğrenmesi gerektiği son derece doğruydu. Nitekim
Ferhat da gık diyemedi bu sözler karşısında, kuzu kuzu gitti Özgür'ün yanına.
"Seversen, bunu istediğin kadar saklamaya çalış,
beceremezsin. Kimse beceremez." Şimdiye kadar Namık'ın ağzından
çıkan tek doğru söz. Cem bile anladıysa, Aslı'nın halinin saklanamazlığını siz
düşünün. Ferhat'ın hali ilk günden beri dikkatleri çekmekte zaten. Ferhat
Aslı'yı vurmadan geri döndüğünde, "Abim bu kızı gözüne kestirdi, harcamaz,
dedim mi demedim mi?" diye sormuştu Abidin, Dilsiz'e. Her şey ayan beyan
ortada işte.