Serhan Onat geldi, e tabii hoş geldi.
Bilmeyenler için, kendisinin dizinin kadrosuna dahil
olacağını öğrendiğim an ne zamandır ertelediğim eylemi gerçekleştirip Meryem’e
başlamıştım. Tabii bir başlamak pir başlamak... Üstüm başım Meryem tozuna
bulandı, sevgim arşa yükseldi. Bir de üstüne Serhan Onat geldi. Son birkaç
aydır hiçbir dizi beni bu denli mutlu etmemişti. Sahiden hoş geldi.
Berk Bilen… İlk bölümden gördüğümüz kadarıyla oldukça
hazırlıklı bir karakter kendisi, dosya dosya Sargun belgelemiş, e tabii
intikam. Naz sağ olsun, kaleye içten de sızacak bakalım Yurdal Sargun adını
duyana kadar neler olacak? Gerçi belki görse de tanır ama soyadını duyması
yeterli. Beliz’in hanesine artı bir puan daha ekliyorum, kardeşinden dolayı.
Gözüme girdi girecek, hadi bakalım.
Serhan Onat’a gelince, Bodrum Masalı’nı baştan sona izlemiş
ve yazılarını yazmış birisi olarak söyleyebilirim ki Berk’in üstünde Uzay’ın
tozu bile yok. Bambaşka bir adam olarak geldi. Tonlamaları, mimikleri, jestleri…
Her şeyi ile Berk Bilen olmuş. Hikayeye de hız katacak gibi, tekrardan hoş
gelmiş. Hiç ayrılmasın, hep kalsın. ^^
En korktuğun başına gelsin Oktay Şahin!
Savcı, yokuş aşağı yuvarlanıyor artık. Kurtuluşu yok, kaçtıkça ipler ayağına dolanıyor ve düşüşü daha acılı olacak. Kimsesi de kalmadı. Beliz’e güvenmiyorum ama bir yandan da öfkesi Meryem’e yarasa diye umuyorum. En azından otopsinin peşine düştü, neyse ne, diyerek bırakmadı. Bir de biricik kardeşi geldi. O da Yurdal Sargun’a sınav olacak, ortalık iyice şenlenecek.
Savcı da biliyor her şeyin eline yüzüne bulaştığını o da
biliyor son adımları olduğunu da işte koşuyor hala durmadan. Hadi onun yüzsüzlüğünü
geçtim, peki annesi? Ayten Uncuoğlu’na saygım sonsuz, zaten müthiş bir oyuncu
olmasından dolayı yaşanıyor bu ürperdi. O mimikler, o ifadeler… Gerçekten o
kadar rahatsız edici ki aynı Oktay. Cemal Toktaş için de bıkmadan bunu
yazacağım. Hele son bölüm… O dilini kıvırışı benzini dökerken. İzlerken avucuma
tırnaklarımı bastırıyordum. İkisine de tebriklerimi sunuyorum. Böylesine sinir
bozucu karakterlerin hakkını vererek canlandırdıkları bizi ekran başında sinir
hastası ettikleri için.
Yurdal Sargun için ise fanclub kurasım var, yani tabii Uğur
Çavuşoğlu adına. Kendisi bu dizide kötüler kısmında idolüm, sahiden o zeka zor
bulunur. Herkesin tek tek ona durumları parça parça anlatması ve her şeyi
çözmesi… Savcı’nın iplerini tutma vakti gelmişti zaten. O korumazsa düşüşü daha
da hızlanacak. Tabii onu kim kurtaracak bakalım. En acısı ise Savaş’ın babasına
asla güvenmiyor oluşu. Ben olsam kahrolurdum ama Yurdal Sargun bu, neden
yıkılsın?
O eli bir indir. -Burcu
Meryem’in iç dağlayan olaylarının arasında beni ağzım kulaklarıma varacak kadar gülümseten bir diğer kişiler ise Burcu ve Güçlü. Güçlü’nün bir emniyet çalışanından daha çok operasyona gitmesi, Burcu ile sürekli flört etmeye çalışması, minik minik kıskançlıkları ve Burcu’nun belli etmemeye çalıştığı gülümsemeleri. Güçlü’ye bir şey olacak diye korkarken hemen yüzüne korunaklı ifadesini takınması. Burcu da yavaş yavaş güvendi Güçlü’ye ha tabii haliyle Savaş’a da. Zaten en baştan beri aynı sonuca aynı yollarla farklı farklı ulaşıyorlardı, birlikten kuvvet doğuyor işte bildiklerini birleştirsinler. Burcu’nun Gülümser’in iş muhabbetini öğrenmesi mantıklıydı çünkü aklı çalışan birisi olayı çözerdi. Kimseyi aptal yerine koymazsak izleyici de o kadar zevk alır diye düşünüyorum.
Meryem’in hayatına yeni katılanların, eskileri aratmaması
belki de şu an mutlu olunacak tek durum. Kimsesi kalmadı ama en azından Savaş
var, Gülümser var, Selma var, Burcu var… Güçlü de var tabii, hatta belki artık
Beliz bile var.
Babası öldükten sonra Savaş alsın Meryem’i, hiç bırakmasın,
kimseleri de yanına yaklaştırmasın istedim. Tabii böyle bir şey pek mümkün
olmuyor, yani sonuçta Savaş Meryem’i trenin önünden çektikten sonra bile en
fazla “Bir daha yapma” diyebildi.
Onun da kelimeleri sınırlı, yine de çok güzel karşı duruyor
Meryem’in gitmelerine, çok güzel durduruyor. Tutmak için uzanmaları havada
bırakıyor belki ellerini ama olsun Savaş vazgeçmeden uzanıyor. Ve fragmandan
gördüğümüz kadarıyla Meryem de artık Savaş’ı koruyor. Üstelik bağır çağır
koruyor.
Ne Meryem izin verir artık ne de Savaş bir diğerinin ayağının
taşa değmesine… Onlar acılarından tutuldular hayata, onlar birbirlerini en çok
kaybedişlerinden tanıdılar. Meryem’i en iyi Savaş, Savaş’ı en iyi Meryem anlar
ve avutur bundan sonra.
Bıraksalar daha sayfalarca yazarım o sebeple yavaşça klavyeyi
bırakıyorum.^^
Haftaya görüşmek üzere…
*Kıraç, Yıkık