Bu konunun bu şekilde olmasını tercih etmezdim aslında. Ben ilk andan beri Yıldırım’ı bekleyenlerden olduğum için, onun pişman olarak geri dönmesini ve Songül’ü ve kızlarını geri kazanma çabalarını, samimiyetini izlemek isterdim. Şu noktada Yıldırım dolandırıcılıktan bir gram öteye geçemeyecek bence bizler için.

Lale, Onur’la olan ilişkileriyle ilgili çok doğru bir tespitte bulundu: “Monoton.” Bu durumdan nasıl kurtuluruz diye düşünürken, dans kursuna gitmek istediğini söyledi. Daha önce yazmıştım, Onur’la bir tango sahneleri olsa ne güzel olur diye. Yazdığım şey baya yanlış anlaşılmış galiba. Çünkü Lale, Onur’la değil, yardımcı oyuncuyla gerçekten tango yaptı. Onur’la sadece dans etti. Böylelikle tango sahnesi de, bir avuç hayal kırıklığı olarak kaldı bizim için. Başroldeki partnerine tango sahnesi yazmayıp, yardımcı oyuncuyla dans ettirmek nasıl bir düşüncenin ürünü bilmiyorum ama, böyle bir durumda bile Lale ve Onur’a sahne yazmadıklarına göre, bundan sonrasi için, hiç hayal kurmamak gerek.

Lale’nin dans kursunda giydiği kıyafetle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Aslında o kıyafetle ilgili söylenecek tonla şey var. Pardon ben kıyafet mi dedim? Taytın üstüne büstiyer giyip, -hatta bence o büstiyer bile değil, siz anladınız- koluna uzun bir kolluk takınca, dans etmek için uygun bir kıyafet mi oluyor? Kurstaki hiç kimse onun gibi giyinmemişti. Hani nerde tangoya uygun elbise? Lale’nin o hali bana plajı çağrıştırdı, tangoyu değil.

Uyusun da büyüsün ninni...

Songül’ün Hülya’ya karşı olan öfkesini gayet yerinde ve haklı buluyorum. Yaşadığı onlarca travmadan, yokluktan ve babasız üç çocuğu türlü türlü zorluklarla büyütüp, ayaklarının üzerinde durmaya çalıştıktan sonra ne yapsın, Hülya’yı bağrına mı bassın? Üstelik Yıldırım’ı da, Hülya’yı da gayet iyi tanıyor ve karakterlerini biliyor. Songül dışında da hepsi hayal kırıklığına uğrayacaklar. En çok da Nergis bu durumdan yara alsın istiyorum. Zira kendisi, birini bulduğunda, anında ötekini satan tiplerden. Bu annesi bile olsa… E böyle bir tip Samet’e ne yapmasın?

Samet, yiğidim, arslanım, Allah aşkına fark et şu Şerife’yi. Bir şans ver ve seni seven, değer veren bir kadınla mutlu ol. Vallahi, Nergis mıymıyından sana yar değil, salataya limon bile olmaz.

Bölümün duygusal sahnelerini çok sevdiğimi ve gözlerimin dolduğunu belirtmeliyim. Şerife’nin Samet üzüntüsü, Yıldız’ın onunla konuşup destek olması, Fikret’in Lale’yle konuşup “Ben senin babanım.” demesi, hepsini çok sevdim. Bölümün en güzel sahneleri bunlardı zaten.

57.bölüme dair notlar

Bizim bi’Lale ve Onur vardı usta, ne oldu o? İlk 20 bölümdeki enerji, heyecan, gözlerimden kalp çıkarttığım sahneler vardı. Nereye gitti onlar? Niye çoğalacağına giderek azaldı ve kayboldu? Lale’nin asistanlık macerasına şahit olduğumuz bu bölümde, Onur’la daha romantik ve yakın sahneler beklerdim açıkçası. Ay Allah’ım bende de ne bitmek bilmeyen umut, ümit, beklenti varmış... Hâlâ daha umut ettiğime  ben de inanamıyorum. Kanka gibi dolaşan çiftle, romantizm cümlesini nasıl bir araya getiriyorum gerçekten bilmiyorum. LalOn’un çift olarak aktif olamaması ve hissettiremediği duygular çok fazla oldu elbette. Ve burda, hem senaryo hem de oyunculuk performansının ne kadar önemli olduğu, bir kez daha devreye giriyor. Furkan Palalı, Onur’un her şeyine inandırdı ve ikna etti beni. Dramda başarılı olduğu kadar, romantik komedide de başarılı olduğunu kanıtladı. Ama aynı şeyi Demet Özdemir için söyleyemeyeceğim. Maalesef ki, benim için Lale performansı tam bir hayal kırıklığı oldu. Bunun sebebi de, role tam anlamıyla giremeyip, Lale’yi tam olarak benimseyememiş olmasıyla alakalı bence. Çünkü kendisinin Aylin, Alya ve Aslı performansları gayet başarılıyken, burda sönük kalması, role uygunluğuyla ilgili olmalı. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER