Cesaretin var mı kendinle yüzleşmeye?
Biz kimiz?

Ya da ben kimim?

Ne kadar gerçeğim?

Hayallerimin yüzde kaçı gerçek benliğim?

Yaşadıklarımla baş edebilecek kadar güçlü müyüm?

En mühimi; Kendimle, olduğum insanla, yaptıklarımla veya yapmadıklarımla yüzleşebilecek kadar cesaretli miyim?

Hiç sordunuz mu kendinize bunları?

Durduk yere kendi kıyınıza vurdurabileceğiniz sorular değil bunlar. Cevaplarını hemen verebileceğiniz ve o cevapları keseye atıp yürümeye hemen ardından devam edebileceğiniz sorularda değil. Belki bir ömre anca sığar, belki sığmaz. Ancak tüm bu soruların bağlandığı tek bir gerçek var: Yanıtlarla bir kere karşı karşıya kalırsanız, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olamaz.

Big Little Lies, başta üç kadının gibi görünse de aslında birbirinden farklı beş kadının öyküsü. Onlara sunulan hayatın içinde, kendine sorular soran ya da geçmişte sorduğu soruların cevaplarını arayan kadınların öyküsü. Var olma, zaman zaman var etme, çoğunlukla varlığını sürdürebilme endişesi ve gayesiyle eğilse bile asla devrilmeyen kadınların öyküsü. Celeste, Madeline, Jane, Renata ve Bonnie’nin yol öyküleri… Fonda sesin hiç kısılmadığı bir radyodan kadınca, daha da güzeli insanca bir lisanla hafif cızırtıyla çalan şarkılar…

“Mükemmel bir hayat, mükemmel bir yalan.”

Bir insanın sahip olmak isteyeceği çoğu şeye sahip kadınlar. Evler, arabalar, çocuklar ve eşleri... Kolay elde edilmemiş hayatlar ya da hep bir yanı eksik kalmış ve elbet ki bundan sonrası da kolay olmayacak.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER