Son zamanlarda
final haberi geldiğinden beri Kiralık Aşk’ı benim için özel yapan nedir diye
düşünüp duruyorum. Yakında düşünmekten alim olacağım o ayrı da, konudan
sapmayalım. Listemin ilk başlarında 1.bölümde tanıştığımız karakterlerin hala
hiç değişmeden 67.bölümde aynı olmaları yer alıyor. Çok rahat bir şekilde ‘Ömer
bunu yapar.’, ‘Defne bunu yapmaz.’ diyebiliyorum. Onlar da beni hiç yanlış
çıkarmıyorlar. Törpülenerek, olgunlaşarak karakterlerinin aynı kalmaları çok
hoşuma gidiyor. Tıpkı Defne’nin “Sen
değişme, ben de değişmeyeyim. Hep böyle birbirimizi tamamlayalım.” dediği
gibi... Zaten eğer bir insan için kendinden vazgeçiyorsan, bana göre doğru bir
ilişkinin içerisinde değilsin demektir. Orta bir noktada buluşmak adına hafifçe
törpülenip özünde aynı kalarak o aşkı sürdürebilmektir marifet. Onlar da
yaşadıklarıyla birlikte bunu en iyi şekilde başardılar. Üstelik tüm engellere,
yalanlara, sırlara rağmen....
Nedense ben her
zaman Ömer ile Defne’yi çok farklı görünseler de, benzer buluyorum. Her ne
kadar Defne kendini sosyal bir tip olarak yorumlasa da, bana göre onun
sosyalliği kendi küçük çevresi içerisinde. Mahallede nasıl her akşam Serdar,
Nihan ve İso ile buluşuyorsa; şimdi aynı küçük çevresini Koray, Necmi, Neriman
ve Sinan etrafında kurmaya çalışıyor. Yoksa hayatına sürekli yeni birileri
alan, önüne gelen herkesi evine çağıran, ilk tanıştığı insana hayatını anlatan
duvarlarını kaldıran biri olmadı Defne. Örneğin, Derya’nın tüm merakına rağmen
hiçbir zaman hayatına dair bir şey anlatmadı. O sadece etrafında hayatını
paylaşacağı bir elin parmağını geçmeyecek insanlar olmasını istedi. Tıpkı Ömer
gibi... İkisi de kapılarını kapattıklarında gerçek olan bir dünya istediler.
Maddiyattan, yalandan uzak. Kırmızı şapkalarını takarak yardıma ihtiyaç
çocuklara hediye vererek (İşte Neden Kiralık Aşk sorusunun cevaplarından biri
de bu ayrıntı.) gelecek mutlulukla yetinerek. Üstelik ikisi de Defne’nin
11.bölümde dediği gibi annesiyle babasını kaybettikten sonra her insan olmaktan
çıktılar. Yarım kaldılar... Ve şimdi bu yarım kalanları kendi kurdukları yuvada
tamamlama arzusundalar. Belki kurmakta zorluk çektiler ancak şimdi bunu
başardıktan sonra yaşadıkları mutluluk içimi ısıtan cinsten...

Yuva kurmak... Bu
sezonunun ana teması Kiralık Aşk’ta. 53.bölümde Defne’nin “Yuva dediğin neresidir?” sorusuyla başladığımız bu yolculukta 14
bölüm sonra “Ömer benim ailem” dediği
noktaya geldik. Hatta ailesi olmasını bir kenara bırakalım Defne sadece ama
sadece Ömer’in yanında nefes alamıyor. Şükrü ağabeye de söylediği gibi başka
bir şey düşündüğünde içi daralıyor. Ne garip değil mi? Defne, Ömer’e karşı bir
şeyler hissettiğini ilk anladığında bunu Nihan’a “Ömer beyi görünce bir panik atak geçiresim geliyor, sıcak basıyor,
nefesim kesiliyor, nefes almayacak gibi oluyorum, daralıyorum” diyerek
anlatmıştı. Daha sonra da Ömer hep nefesini kesmeye devam etmişti. Hatta daha
birkaç ay önce bir hangarda Defne bunu yeniden dile getirmiş ve koyduğu
kurallarda “Ben nefes almak istediğimde
izin vereceksin.” maddesinin özellikle altını çizmişti. Ama işte o zamanlar
hep korkuyordu. Hep içinde bir şüphe vardı. Önce Neriman’ın “Sen kim, Ömer kim” sözleri yüzünden
kendini Ömer İplikçi gibi bir adamın yanına layık görememişti, ardından sırrın
yükü üstüne binmiş, sırdan kurtulduktan sonra yeniden terk edilme korkusu onu
sarmıştı. Nefesini kesen hiçbir zaman Ömer değil, kendi yaşadığı korkulardı. Ve
şimdi hepsi tek tek çözülünce Defne’nin kendi olabildiği ve derin derin nefes
alabildiği tek yer Ömer’in yanı oldu. Tıpkı Ömer’in bir zamanlar “Sen de bir şey var, bana derin derin nefes
aldıran bir şey.” diyerek bunu itiraf ettiği gibi.

Ömer’in hiçbir
zaman sırtında bir yük yoktu, sadece bilinmezler vardı. Bu nedenle onun bu aşkı
ve gücünü anlaması daha kolay olmuştu. Defne ise ne zaman bu aşka kendini
bırakmak istese bir engelle karşılaşmıştı. Bazen bu engelleri kendi yaratmış,
bazen de hayat önüne koymuştu. Sonuçta bu onun hikayesiydi ve şimdi yine
hayatının en mutlu anlarını yaşasa bile arka planda hep açık olan bir aile
engeli dosyası bulunuyordu. Ne de güzel söyledi Şükrü ağabeyim:
ŞÜKRÜ AĞABEY: “Hayattaki en zor işlerden biridir;
yeni kuracağın aileyle içine doğduğun aileyi birleştirmek. Çok zordur. Eninde
sonunda seçim yapmak zorunda kalırsın. Birlikte büyüdüğün, yıllarca aynı evde
yaşadığın, derdini sevincini paylaştığın mı senin ailen? Kocan ve çocukların
mı? Biz dediğin kim?
DEFNE: “İkisi de...”
ŞÜKRÜ AĞABEY: “Ama işte çakışınca...”
DEFNE: “Ömer benim ailem. Ben onun yanında nefes
alıyorum. Başka türlü bir şey düşündüğümde içim daralıyor.”
ŞÜKRÜ AĞABEY: “Dur bakalım Defne. Hayat her gün
aynı değil ki, illa değişir işler. Su akar yolunu bulur derler ya...”
Yazı devam ediyor...